MOSKOVA’NIN BAŞARISI: ANKARA’DAN SONRA RİYAD DA ASTANACI OLDU
Mehmet Ali Güller
7 Ekim 2017
ABC Gazetesi
Suudi Arabistan Kralı Selman’ın Moskova ziyareti, Rusya’nın Suriye sahasındaki ikinci büyük kazanımının işaretlerini verdi.
Birincisi Türkiye’ydi. Moskova sahada Atlantik kampı içinde Esad’a karşı konumlanan en önemli kuvvet olan Türkiye’yi, Türkiye’nin de manevraya ihtiyaç duyduğu bir zamanda yanına çekti.
Bu durum sahada üç ciddi sonuç yarattı:
1- Sahada ABD cephesini zayıflattı ve Türkiye-Suudi Arabistan-Katar üçlüsünü bozdu.
2- Cenevre sürecinin tam karşısına Astana sürecini koydu.
3- Esad’ın Halep’i almasını ve kuzeye doğru yönelebilmesini sağladı.
Kuşkusuz henüz Ankara-Şam anlaşmasının olmamasından kaynaklanan sıkıntılar sürmekte, AKP hükümetinin iki tarafla da iş tutmayı esas alan ikircikli çizgisi süreci geciktirmektedir.
Bu ise en çok PYD’ye yaramaktadır!
RİYAD 3 CEPHEDE SIKIŞTI
Ankara’nın Moskova desteğiyle Suriye’deki pozisyonunu değiştirmeye başlaması, sahada en başından beri var olan Türkiye-Suudi Arabistan-Katar üçlü cephesini de böldü. Bunun pratikte sahada desteklenen örgütlerin ayrışmasına kadar varan yansımaları oldu.
Şimdi Moskova, tam da Ankara’nın ihtiyaç duyduğu türden bir manevraya ihtiyaç duyduğu anda, Riyad’a da el uzattı. Riyad’a Yemen konusunda bir jest yaparak Kral Selman’ın Moskova’ya gelmesini sağladı. Rusya, Riyad’ın desteklediği Yemen yönetiminin Moskova’ya atamaya çalıştığı üç ismi de reddettikten sonra, dördüncüyü onaylayarak bu jesti yaptı.
Evet, Riyad üç büyük sorunla karşı karşıyaydı:
1- savaş ilan ettiği Yemen’deki tıkanma ve işin içinden çıkamaz durumda olması.
2- körfez krizi. Suudi öncülüğündeki Körfez ülkelerinin Katar’ı hedef alması umulan sonuçları doğurmadı, tersine hem Riyad’ın hem de Doha’nın Washington’dan yüklü silah almasıyla sonuçlandı. Dahası Pentagon krizden sonra Katar’la askeri tatbikat yapmışken, diğer körfez ülkeleriyle yapacağı tatbikatları krizin sürmesini gerekçe göstererek erteledi. Ve en başında açıkça Riyad’ı destekleyen ve Doha’yı uyaran Trump yönetimi, şimdi Doha’ya yönelik Riyad öncülüğündeki yaptırımların son bulmasını istiyor.
3- Diğer yandan ABD’nin sırf Rusya’yı sıkıştırabilmek için petrol fiyatlarını Suudi Arabistan faktörüyle düşük tutma politikası, Moskova’dan önce Riyad’ı vurdu. Öyle ki geçen sene Suudi Arabistan en sonunda Rusya’yla düşük fiyata karşı anlaşmak zorunda kaldı.
İşte Kral Selman’ın Rusya ziyareti bu şartlarda gerçekleşti.
RİYAD’DAN ASTANA SÜRECİNE DESTEK İLANI
Peki Kral Selman’ın Moskova ziyaretinden somut neler çıktı?
Öncelikle belirtelim: Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Adil El Cubeyr’in, ülkesinin Moskova ile ilişkilerinin “tarihi anı” yakaladığını ilan etmesi karşılıklı kazançların seviyesine işaret etmektedir.
Zira toplamda değişik alanlarda 14 önemli anlaşma imzalanmıştır. Ancak asıl önemlisi şu iki gelişmedir:
1- Riyad, Moskova’da Astana sürecini desteklediğini ilan etti.
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov “Putin ve Kral Selman Suriye konusunda anlaştı” derken, Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Adil El Cubeyr “Astana sürecine ve Suriye’nin toprak bütünlüğüne destek verdiklerini” açıkladı.
Böylece Moskova, Ankara’dan sonra Riyad’ı da karşı cepheden söküp almış oldu!
2- Diğer yandan Türkiye’den sonra Suudi Arabistan’ın da Rusya’dan S-400 alabileceği gündeme geldi.
Bu konuda henüz bir netlik olmasa da, konunun masaya gelmiş olması çok çok önemli. Zira Suudi Arabistan büyük silah üreticileri açısından çok değerli bir müşteridir.
DİPLOMASİ ÖRNEĞİ: MOSKOVA’NIN KÖRFEZ’DEKİ TUTUMU
Bitirirken, büyük devletlerin nasıl diplomasi yürüttüklerini anlamak açısından Moskova’nın körfez krizine yaklaşımına bakalım. Zira Kral Selman’ın Moskova’ya gelebilmesini, biraz da o krizdeki Moskova tavrı belirlemiştir.
Riyad öncülüğündeki Körfez ülkeleri Katar’ı hedef aldığında ne olmuştu? Başta ABD olmak üzere Almanya hariç neredeyse tüm Batı kampı Suudileri desteklemiş ve Katar’a cephe almıştı. Türkiye ise herkesten önce, gaz sahası ortağı İran ve ticaret partneri Almanya’dan önce Katar’a destek vermişti.
Rusya ise ne müttefikleri İran ve Türkiye gibi hızla Katarcılık yapmış, ne de Batı’ya uyup Suudicilik yapmıştı. Tarafsız kalmış, tarafları sükunete davet etmiş, iki tarafla da “barışma” hedefli temaslar yürütmüştü.
Peki ne oldu? Başta Suudicilik yapan ABD Katar’a destek vermeye başladı ama bu iki farklı konumlanışında da büyük silah satışlarıyla kazanç sağladı. Katar’a herkesten önce destek veren ve asker gönderen Türkiye ise diğer ülkeler krizden kazançlar elde ederken, kazansız ortada kaldı.
Rusya ise “tarafsız ve barışçı” pozisyonu ile orta ve uzun vadeli diplomatik başarı kazandı, şimdi tek tek ülkeleri bölgedeki saflaşmada bölge cephesine kaydetmeye çalışıyor…
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder