Bir Tahliye Kararı
Kürşat BUMİN
Yeni Şafak
09 Şubat 2009
Baştan söyleyeyim de birileri vakit geçirmeden klavyeye sarılmasın.
Bugüne kadar emekli general Hurşit Tolon hakkında, hem de görev başındayken, Ege ve sonrasında 1.Ordu Komutanı olarak görev yaptığı dönemde yapıp ettiklerine dair ihtiyacı giderecek miktarda yorum yayınlamıştım. Emekli generalin bu son görevlerini sürdürürken Ege'de her hafta sonu kırsal bölgelere, İstanbul'da her fırsatta okul, üniversite vs gibi kurumlara yaptığı ziyaretlerde yaptığı konuşmalar ve açıklamalar Castoriadis'in bir zamanların Sovyetler Birliği'ni anlamak için kullandığı “stratokrasi”nin (: “Ordu tarafından yönetilen politik sistem”; “stratos= ordu”) kavramının ülkemizi anlamak için de ne derece uygun bir kavram olduğunun kuvvetli delillerinden birisini oluşturuyordu.
Yani diyeceğim, emekli generalin fikriyatını bu derece zararlı gören birisi olarak yazıyorum bu satırları.
Amma, benim bu değerlendirmem yargılanmakta olduğu mahkemece emekli general hakkında önceki gün verilen “tahliye kararı”nın yol açtığı şaşkınlığı gözden geçirmeme engel değil.
Lafı uzatmadan doğrudan “tahliye kararı”na göz atalım isterseniz: “Tutuklama kararına esas alınan 29 sayfalık Ergenekon yapılanmasını içeren kitap fotokopisinin daha önce çeşitli basın kuruluşlarında haber konusu yapıldığı yapılan incelemede söz konusu belgenin gizliliğinin bulunmadığı kamuca bilinen bu belgenin fotokopisinin şüphelide bulunmasının tek başına şüphelinin suç örgütüne üye olduğuna veya yöneticisi olduğuna dair bir delil niteliğinde bulunmadığı gibi şüphelinin telefon görüşmelerinin örgütle bağını gösterecek unsur içermediği, ayrıca örgütün gerçekleştirdiği iddia edilen eylemlerle şüphelinin bağının kurulamadığı gözetlenmiştir. (“gözlenmiştir” olsa gerek. K.B.) Şüphelinin yurt dışına çıkış yasağı konarak tahliyesine karar verilmiştir.”
Biliyorum alıntı biraz uzun kaçtı ama hiçbir satırı atlanmaması gereken bir karardan söz ediyoruz.
Kararın daha iyi anlaşılabilmesi için şu bilgiyi aktarmayı da unutmayalım:
Kararda sözü edilen “29 sayfalık kitap fotokopisi”nin daha önce (2001'den itibaren) hangi internet adresleri ve gazetelerde yayımlandığı bilgisini (talibi üzerine) mahkemeye veren de MİT'di.
Hurşit Tolon şöyledir böyledir, o başka bir mevzuu. Ancak kararı görüyorsunuz. “Şüpheli”nin (çünkü ortada iddianame olmadığı için “sanık” değil, sadece bir “şüpheli”dir.) “tutuklanma kararına esas alınan” 29 sayfalık kitap fotokopisini bulundurması “tek başına” suç teşkil etmemektedir. Ayrıca “telefon görüşmeleri”nde de tutukluluk halinin devamına gerektiren unsurlar bulunamamıştır.
“Ergenekon” çerçevesinde başından beri -ben de- “daha ciddi olunması” gerektiğini söylüyorum. Bu dava çerçevesinde ileri sürülen iddialar ve de şimdiden ortaya saçılan deliller göz önüne alındığında idarenin ve yargının ülke tarihinin çok önemli bir faslını aralamaya başladığını gözlemlememek imkansız. Ama toplumun büyük kısmının bağlandığı bu umudun bu “tahliye kararı”nda olduğu gibi şaşırtıcı ve anlaşılması gerçekten imkansız gelişmelerle birlikte varolabilmesi imkansız.
Hurşit Tolon şöyledir böyledir, o başka bir mevzuu. Ancak önümüzde, 2001'den itibaren pek çok yerde yayımlanan bir “belge”nin oğlunun evinde bulunmasından dolayı “şüpheli” sıfatı altında 7 ay tutuklu kalan birisi var.
Sizi bilmem ama ben bu tahliye kararını “adaletin tecellisi” olarak değerlendirmiyorum. Her şeyden önce, bu karar eğer “adaletin tecellisi” ise “tutuklama kararına esas alınan” söz konusu belgenin canı isteyen herkesin ulaşabileceği türden bir şey olduğu niçin ancak 7 ay sonra anlaşılabildi. Bilgiyi veren MİT aynı MİT, belgeyi isteyen mahkeme heyeti aynı heyet olduğuna göre bu zaman zarfında ne değişti? Bunun adının hemen her zaman olduğu gibi “adaletin geç tecellisi” olduğunu söylüyorsanız, o zaman da şu soru cevapsız kalıyor: “Kamuca bilinen” bir belgeyi esas alarak kamuoyunun aylarca en başta “1 Numara Kim?” gibi “şüpheli”nin de merkezinde yer aldığı esrarengiz hikayelerle olmadık hayaller kurmasına niçin izin verildi?
Bitirirken bir kez daha hatırlatayım ki birileri yine klavyeye saldırmasın:
“Şüpheli” benim açımdan yıllardır, “stratokrasi”nin önde gelen bir savunucusuydu.
“Bağımsız ve tarafsız yargı”: Kulağa çok hoş geliyor ama çok zor iş doğrusu...
Kürşat Bumin - Yeni Şafak
kbumin@yenisafak.com.tr
**************
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder