Savaştayız!
Aydın Bolat
04.05.2016
PKK; ABD ve Rusya’nın YPG’ ye verdiği silahlarla TSK ve polisle savaşıyor. Şehirlerimizi işgal ediyor, yakıyor, yıkıyor...
PKK maskesiyle ABD’nin Black Water güvenlik şirketinin lejyoner keskin nişancıları asker ve polisimizi şehit ediyor.
Ankara, İstanbul, Bursa, Diyarbakır, Gaziantep, Halep... PKK, YPG, DAİŞ vekâlet savaşçılarının bombalı eylemleriyle ardı ardına eş zamanlı ve koordineli olarak sarsılıyor. Canlı bombalar sivil hedeflere ve masum insanlara saldırıyorlar. Terör her yerde... Sokakta, camide, okulda, mecliste, medyada...
ABD, İngiliz, Fransız askerleri üniformalarıyla Suriye’de YPG milisleriyle omuz omuza DAİŞ hedeflerine operasyon düzenliyor... Aynı cephede savaşıyorlar. France 24 TV kanalı, operasyon videosunu Batılı askerlerin yüzlerini buğulandırarak (gizleyerek) yayınlıyor. PKK’nın Suriye uzantısı YPG teröristleri müttefiklerimizle silah arkadaşı..!
ABD; PKK’nın Türkiye içinde yürüttüğü şehir savaşını Black Water güvenlik şirketi marifetiyle organize ve komuta ediyor...
Kilis’i DAİŞ, Rus yapımı Katyuşa roketleriyle vuruyor.2016 yılı içerisinde bu saldırılarla 20 vatandaşımız öldü, 100’e yakını yaralandı. Kaçan kaypan roketler değil artık DAİŞ’in sistematik saldırıları bunlar.
Halep’i Rusya ve Esad bombalıyor.
ABD; bölgede, Suriye’de ittifak edecek ülke bulamıyor. Bölgedeki müttefiki PKK, PYD, YPG teröristleri... Açıktan silah veriyor, eğitiyor, yönetiyor, ortak operasyonlar yapıyor. Türkiye’nin itirazına, defaatle uyarılarına rağmen PKK ve PYD ile direkt ilişkiler kuruyor. Bu terör örgütlerini Suriye’de, Irak’ta, Türkiye’de kullanıyor, koruyor ve destekliyor.
Türkiye’yi hedef alan kanlı terör örgütleri PKK, YPG, DHKP-C Avrupa’da, Rusya’da fink atıyor. Büro açıyor, gösteri düzenliyor, sergi açıyor, himaye görüyor ve siyasi mülteci kabul ediliyorlar.
ABD, Rusya, Esad rejimi, Batı ülkeleri, PKK, YPG, PYD Suriye’de birlikte çalışıyorlar. Koordineli hareket edip aynı oyun planının içindeler. DAİŞ de çoğu kez onlarla birlikte oynanan oyunun bir aktörü olarak sahne alıyor. ABD Savunma Bakanı Ashton Carter senatoda; “ PKK ile PYD/YPG irtibatlı, ikisi de terör örgütü ” derken, Dışişleri sözcüsü Kirby onu yalanlıyor. “ PYD/YPG terör örgütü değil, YPG Suriye’de bizim kara gücümüz ” diyor.
HDP’yi teröre esir ediyor, CHP’yi kullanıyor, MHP’yi kilitliyor, AK Parti’yi karıştırmaya çalışıyorlar...
Halep, Musul, Kilis, Antep, Diyarbakır, Sur, Cizre, Mardin, Şırnak, Hakkâri fark etmiyor. Hedef Ankara, hep birlikte Türkiye ile savaşıyorlar.
ABD, Rusya, Batı için buralar tek cephe ve hedef durumunda.
DAİŞ’lilerin öldürülmesi karşılığında Halep, Suriye elden gidiyor...
Umurlarında değil!
Cephe neresi, hedef kim? Dost var mı, düşman kim?
Çok belli değil mi?
Tüm bunlar ortada iken ve sımsıcak yaşanırken ABD’nin Ankara büyükelçisi “Türkiye’nin terörle mücadelesini destekliyoruz. ABD’nin Türkiye’nin güvenliğine ve toprak bütünlüğüne yönelik taahhüdü sarsılmaz güçtedir.” diyebiliyor. Yalan, riya, samimiyetsizliği twitterda sırıtıyor.
Her saldırı sonrasında ABD sürekli “Biz uyarmıştık” diyorsa; “PKK ile ABD iç içe yaşıyor, birlikte çalışıyor ve Türkiye’de ortak eylem yapıyorlar” algısı doğmuyor mu? Türkiye’de sürekli riskli iller ve bölgeler ilan etmek neyin nesi? Dostluk mu?
Eğit-Donat’la oyaladılar, “güvenli bölge”yi savsakladılar. YPG üzerinden PKK’ye silah verdiler. Türkiye’nin DAİŞ’le mücadelesini görmezden geldiler. Hatta destekliyorsun dediler...
Bu güvensiz, ikiyüzlü, çifte standartlı, yalancı politikalara Türkiye’nin de bölge ülkelerinin de karnı tok artık.
NATO ülkeleri olarak (ABD, Almanya, Hollanda, İspanya) Suriye sınırındaki hava savunma sistemi Patriotları bu kritik süreçte çekeceksin... Şimdi de HIMARS (Yüksek Hareket Kabiliyetli Topçu Roket Sistemi) bataryalarını Kilis hattına verelim diyeceksin! Bunun teknik ve askeri bir nedeni yok, tamamen siyasi maksatlı. Tavşana kaç tazıya tut. Neden istenir bilinmez? İncirlik neden hala ABD’nin kullanımında? Katyuşa füzeleri neden önlenemiyor? Kilis neden risk ve tehdit odağı? Kilis DAİŞ’in geçiş noktası, lojistik, eleman ve kaçakçılık hattı... Türkiye’nin Fırtına obüs atışlarına misilleme hedefi. TSK’nın Suriye’ye girmesi için tahrik saldırıları...
Kilis aynı zamanda Afrin’e PYD için yol hattı, Öncüpınar’dan muhaliflerin Halep eksenine Türkiye ile son sınır irtibat noktası. Yani Kilis stratejik bir merkez. DAİŞ, YPG ve Türkiye’ye müzahir muhalif gruplar için...
Bu Türkiye’yi hedef alan bir savaş! Biz Suriye’de, Irak’ta ve içeride ABD, Rusya, Batı ile bazen de İran ve İsrail ile savaşıyoruz. Bu gayet net ve açık!
ABD, İngiltere, Fransa, Rusya, İran askerleri üniformalarıyla Suriye’de terör örgütü YPG ve rejimle yan yana savaşıyorlar.
Türkiye, Suudi Arabistan, Katar, Pakistan askeri neden Özgür Suriye Ordusu, Fetih ordusu ile birlikte orada savaşamıyor?
ABD, Rusya, Batı ülkeleri askerlerini Suriye’ye gönderiyorlar da Türkiye neden gönderemiyor?
Suriye’de Batı askeri var da, İslam Askeri niçin yok?
Ülkemiz, vatandaşlarımız, Suriye üzerinden bir saldırı altında. Meşru müdafa hakkımız uluslararası hukukun güvencesinde değil mi? BM Güvenlik Konseyi’ne bir bildirimde bulunmak yeterli Suriye’ye müdahale etmek için. Şimdi Kilis, Karkamış, sonra Nizip, Antep. Buna daha ne kadar dayanılabilir ki?
Bu konu; “Birileri bizi Suriye savaşının içine çekmek istiyor...” argümanıyla tartışılamaz. O zaman; “birileri (ABD/Rusya) Türkiye’nin böyle bir şey yapmasından korkuyor ve Türkiye, Suriye’ye girerse oyun bozulur telaşındalar...” argümanı da masaya konmalı.
Ortak hedef DAİŞ ise neden rahatsız oluyorlar, sevinmeli değiller mi? Yoksa gizli Suriye projeleri yara alır, saklı oyun planları zarar mı görür? “Kendi göbeğimizi kendimiz keseceğiz” (CB) diyorsak yapmamız gerekenler belli artık. Elbette Türkiye her ihtimale hazır, zaman, zemin, tayming dikkatle izleniyordur. Devlet, millet, hükümet Kilis’i de, Antep’i de, Hatay’ı da koruyacak kapasite, sorumluluk ve iradeye sahiptir. Buna kuşku yok!
Sınırsız savaş stratejileri geçerli artık. Asimetrik savaş kuralları cari. Savaş, askeri gücün dışındaki tüm güçlerin de kullanıldığı bir zemine doğru evriliyor. Topyekûn savaş... Çevre, finans, ticaret, kültür, hukuk ve medya... Yeni savaş alanları. Vekâlet savaşı, düşük yoğunluklu harp... Yeni kavramlar. İttifaklar taktik gereği, ahlakı yok, kural tanımaz bir mücadele bu. Dünyanın tamamı savaş alanı, küresel savaş konsepti. Hedef ülkenin; siyasi kararlılığını, siyasi bağışıklık sistemini çökertmek asıl amaç. Orduların cephede karşılaşması 3. ve 4. derecede. Düşük yoğunluklu savaşın silahları terör örgütleri, vekâlet savaşının araçları... Bölgemizde DAİŞ, PKK, PYD; Hizbullah... bunlara örnek.
Türkiye’de medyanın bir bölümü vekâlet savaşının içeriye sızmış 5. kolu gibi davranıyor. MİT tırları olayında bu role basın özgürlüğü adına soyundular malum.
Canlı bombanın taziyesine giden milletvekili hangi gücün temsilcisi, neyin ajanı?
Türkiye’yi hedef alan bu savaşı içeride kazandık, dışarıda da kazanacağız. Yaşadığımız testle; dostu, düşmanı yeniden güncel ledik. Kendi gücümüzü, ordumuzu, yurdumuzu, milletimizi yeniden tanıdık ve tanımladık. Türkiye vatan coğrafyasına ve medeniyet haritasına sahip çıkacak güç ve iradeye sahiptir. Şehitlerimizi bu büyük savaşın, bu kutlu mücadelenin, yeniden dirilişin ve Yeni Türkiye’nin fedaileri olarak şükranla yad edelim.
http://www.sde.org.tr/tr/authordetail/savastayiz/4534
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder