7 Şubat 2017 Salı

ULUSLARARASI TERORİZM İLE MÜCADELEDE DE HUKUK İLKELERİNİN ETKİSİ: İNGİLTERE ÖRNEĞİ, BÖLÜM 5



ULUSLARARASI TERORİZM İLE MÜCADELEDE DE  HUKUK İLKELERİNİN ETKİSİ:  İNGİLTERE ÖRNEĞİ,  BÖLÜM 5




5.4. Terörist Örgütlerin Propaganda Faaliyetleri

Terör örgütleri propaganda ile doğar ve propaganda ile yaşamlarını devam ettirirler. Bu çerçevede propaganda terör örgütlerinin hem aracı hem de amacıdır. Örgütler amaçlarına sadece propaganda yaparak ulaşabileceklerinin farkındadırlar. Yapılan her eylem, oluşturulan her strateji, kurulan her ilişki, örgütün propagandasını yapabilmesi için tasarlanmıştır. Çünkü propaganda örgüte halk desteğinden, yeni eleman ve finans kaynakları kazanmaya kadar çok geniş bir yelpazede hizmet sunmaktadır.
Propaganda bir topluluğun düşüncelerini, duygularını, davranışlarını, tavır ve hareketlerini etki altına almak ve onları değiştirmek amacı ile yapılan bilgi, belge, doktrin ve görüşlerdir. Propagandanın amacı, propagandayı yapana doğrudan veya dolaylı fayda sağlamaktır. Bununla birlikte propaganda ile hasım grubu ekonomik ve politik olarak yalnızlığa itmek amaçlanır. 
Terör örgütleri kuşlama, trikleme, pullama, afiş, broşür, gazete, dergi, kitap, radyo, televizyon vb. yayınlar aracılığı ile ve ölüm orucu, açlık grevi vb. eylemlerle propaganda faaliyetlerini yürütmektedirler. Bunun yanında yürüttükleri silahlı faaliyetlerini de silahlı propaganda olarak adlandırırlar.
Teröristler ve özellikle de liderleri iyi demagoglardır. İnsanların nasıl ve neyden etkileneceğini çok iyi bilmektedirler. Propagandalarında hangi malzemeleri kullanacaklarını çok iyi hesaplamakta ve zekice kurulmuş cümleler ve kurgulanmış eylemlerle etkileyici mesajlar vermektedirler. Terör örgütleri propaganda faaliyetleri ile davalarını ve örgütlerini tanıtmak, sempati toplamak ve potansiyel taraftar toplamak istemektedirler. Ayrıca terörist örgütler propagandalarını psikolojik bir savaşın aracı olarak görmektedirler. Güvenlik güçlerinin yenilgisini sağlamak ve toplumun direncini kırmak için, düşünce, heyecan, eğilim ve davranışlar üzerine ısrarlı etkiler yaparak; onların morallerini bozmayı, manevi çöküntü içerisine girmelerini, korku duygusu uyandırarak cesaretlerini kırmayı amaçlamaktadırlar. 

Propagandanın ana hedefi, yerleşmiş bazı değerler ve inançları yıkmaktır. Bu yolla halkı kendi içlerinden çıkan liderlere soğutmak, güvenlik güçlerine duyulan güveni sarsmak, sosyal ve ekonomik dayanışmayı yıkmak amacını taşır. İnsanları kaygılı, şüpheli, mutsuz ve zihni karışıklık içerisinde tutmak istemektedirler. Teröristler hedefledikleri toplum kesimlerine göre farklılaştırdıkları yoğun propaganda faaliyetleri ile toplumun zaaflarını, çelişkilerini belirginleştirerek, birleştirici unsurların önemini azaltarak toplumu kutuplaştırmayı amaç edinmişlerdir. Bertaraf edilmemesi halinde yıkıcı ve zararlı mesajlar içeren bu propaganda faaliyetleri zamanla sanki gerçekmişçesine toplumda yerleşmektedir. Propagandanın temel amacı devletin uluslararası ilişkilerini bozmaktan, devletin küçük düşürülmesine kadar geniş bir ölçekte ele alınabilir. Ayrıca taraftar bulma ve eleman temini açısından da propaganda çok hayati bir fonksiyonu icra etmektedir.

Terör örgütlerinin kullandığı silahlı propaganda bir yöntem olarak, kendilerinin varolduklarını, etkili olduklarını kanıtlamak için de kullanılır. Teröristler sıra dışı, çarpıcı eylemler düzenleyerek medyanın etkisini üzerlerine çekerler. Kendi insanları olarak tanımladıkları grupları da kendilerine yaklaştırmak ve kendi örgütlerine katılmaya ikna edebilmek için verilmediği düşünülen hakları argüman olarak kullanarak bir propaganda aracı haline getirirler. Ayrıca devlet politikalarının birçoğu doğru ve hatta gerekli olsa da içlerinden seçtikleri bazı maddeleri farklı yorumlayarak adaletsizlik içinde yaşadıklarını, üzerlerine doğrudan ya da psikolojik baskı yapıldığını savunurlar. Bu mahrumiyet propagandası sürekli yapılarak, silahlanmanın tek çıkar yol olduğu konusunda toplulukları ikna etmeye çabalarlar. Teröristler ve örgütleri özgürlüğün, adaletin ve hukukun üstünlüğünün propagandasını yapmaktadırlar. Çünkü ancak bu ideallerin bayraktarlığını yaparak ilgi ve destek sağlayabilmektedirler.
Propaganda, terör örgütün ne kadar güçlü olduğunu, davalarının haklılığı ve mücadelelerinin özgürlük, adalet için olduğunu abartarak anlattıkları bir yöntemdir. Böylece örgütler iç bünyelerinde moral bulurken, seyirci kitle önünde resmi güçleri ve otoriteleri artmaktadır. Teröristler kendilerini olduğundan daha güçlü göstermeyi amaçlamaktadırlar. Lehlerinde bir kamuoyu oluşturmaya özel önem veririler. Eylemlerinin manşetlere çıkması, televizyon ve radyodan sansasyonel bir şekilde verilmesi, teröristlere önemli kişiler oldukları hissini vermektedir.

Örgütler propaganda faaliyetlerini sürekli olarak kendi elemanları üzerinde de uygularlar. Bunun amacı örgüt elemanları disiplin ve hiyerarşi içerinde bir arada tutabilmektedir. Ayrıca örgüt elemanlarının davalarına dolayısıyla ideolojik amaçlarına kesin bir inançla bağlanmaları ve stratejilerini benimsemeleri için de propaganda önemlidir. Çünkü terör örgütü elemanları gerçekleştirdikleri eylemsel ve vahşi cinayetleri işlerken bir an olsun pişman duymayacakları hatta gurur duyacakları şekilde motive edilmeleri gerekmektedir. Terörist propaganda ile uzlaşı yerine savaşı, birleşme yerine ayrışmayı, empatik iletişim yerine silahlı iletişimi ve sonuçta tüm köprülerin atıldığı, karşılıklı kampların kurulduğu, nefretin doruğa ulaştığı bir gerilim ortamının yaratılması hedeflenmektedir. Bunun sonuncunda örgüt elemanları, insanların hayretler içerisinde kaldığı eylemlerin ne kadar makul ve haklı olduğunu hiçbir pişmanlık duymadan savunabilecek pozisyona gelmektedirler. Örgüt liderleri yapılan eylem ve uygulanan stratejilerin haklılığını ve meşruluğunu, ideolojik temellerine uygun argümanlarla ve sürekli bir slogan halinde söylemlerle sağlamaya çalışmaktadırlar. Her dönem teröristlerinin vicdanını rahatlatan ve onu gözü kara bir ölüm makinesine çevirebilen sözlerden bir tanesi ise terörizm ideologu Karl Heinzen tarafından söylenmiştir:

“… öldürmenin suç olduğu dünyamızda her devlet bu suçu işlemekte. Eğer öldürmede bir meşruiyet söz konusu ise bu, masumların güçlü iktidarlar karşısında kendi haklarını, mallarını, canlarını korumak için yapılan mücadeleden başka bir şey olamaz, varsın burjuva, emperyalist, kapitalist ve Amerika bize ‘terörist’ desin, bunun bir önemi yok. Eğer inandığımız değerler karşısında savaşmak, ‘terör’ olarak nitelendiriliyorsa bırakın ‘terörist’ olarak adlandırılalım.”
Bu söz görüldüğü gibi eşitlik (öldürmede de olsa) ve inanç üzerine kurulmuştur. Buradaki amaç herkes tarafından kötü düşünceler uyandıran ‘terör’, ‘terörist’ gibi kelimelerin, terör örgütleri elemanları tarafından içselleştirmek, hatta onların aslında kahraman olduklarını düşünmelerini sağlamaktır.

Kitle iletişim araçları, genellikle toplumla tek taraflı bir iletişim kurmakta, istedikleri hedef kitleyi seçebilmekte, çok geniş bir izleyici kitlesine ulaşabilmekte, mümkün olduğunca büyük bir izleyici kitlesinin dikkatini çekebilmek için semboller kullanabilmektedir. Bu yönüyle medya, her türlü propagandanın en etkin aracı durumundadır. Sesini kitlelere duyurmak isteyen herkes, medyada yer alabilmek için farklı yöntem ve teknikler kullanabilmektedir.

Terörizm şiddeti bir iletişim amacı olarak kullanmaktadır. Sansasyonel eylemleri ile medyanın ilgisinin üzerine yoğunlaşması eylem stratejilerinin ana hedefidir. Çünkü medyanın ilgi duymadığı bir eylem sadece eylemin mağduru, mağdurun yakın çevresi ve olay anını gören kişiler üzerinde etki yapacaktır. Terörizmin asıl hedefi ise davalarını tüm ülkeye, hatta destek bularak dış faktörlerin yardımını sağlamak adına tüm dünyaya duyurmaktır. Bunun da ancak vahşi, kanlı, mağdurlar açısından acıklı eylemlerle elde edebileceklerini bilmektedirler. Çünkü iyi bir şekilde dramatize edilerek yapılan bir eylemin etkileri de bu yönde olmaktadır. Bu da halkın daha fazla ilgisini çekmekte ve dolaylı olarak da medyanın yoğun olarak bu eylemi işlemesine sebep olmaktadır. Böylece terör örgütleri daha fazla insanla etkileşim ve iletişim içerisine girebilmektedir.
Silahlı propaganda faaliyetleri ile örgütlerin amaç ve hedefleri şu şekilde ifade edilebilir:

Varlığını duyurma ve gücünü gösterme,
Devletin otoritesini sarsma,
Devleti halka baskı yapmaya zorlama,
Kendinden yana olmayanları sindirme, etkisiz ve duyarsız hale getirme,
Toplumu korku hipnozuna tabi tutma,
Taraftarlarına moral verme,
Örgüt üyelerini eğitme,
Örgüt üyeleri üzerinde otorite kurma ve disiplin sağlama,
Kaos meydana getirme.

Terörizmin bu özelliklerine bakıldığında; terörle yapılan mücadelenin asıl unsurunun karşı propaganda ve terör örgütlerine propaganda malzemesi sağlamayacak şekilde adaletli bir biçimde yapılan düzenlemelerde yattığı şüphe götürmeyecek bir gerçek olarak karşımıza çıkmaktadır. Terörle mücadele aynı zamanda bir propaganda savaşıdır demek yanlış olmayacaktır.



5.5. Terör Örgütlerine Örnek Olarak El-Kaide 

Uluslararası, dini motifli bir terör örgütü olan El – Kaide’nin kuruluşu soğuk savaş döneminde meydana gelen olaylar sırasında şekillenmiştir. 1979 yılında Sovyetler Birliği’nin Afganistan’ı işgali sonrası başlatılan Afgan cihadına destek vermek amacıyla farklı ülkelerden gelen Müslümanlar arasında koordinasyonu sağlamak ve yardımları organize etmek amacıyla kurulmuştur. 1988 yılında kurulan El-Kaide, yaygın bir terörist ağ oluşturmaktan ziyade, İslam dünyasında bulunan aşırı İslamcı toplumsal kesimlere teknik, finansal ve ideolojik destek sağlayan bir uluslararası platform görevi görmüştür. Günümüzde ise aynı ideoloji üzerine kurulmuş terör örgütlerinin birleştiği bir organizasyon halini almıştır.
El – Kaide manifestosuna katılan, aktif militan veya sempatizan bir çok destekçi vardır. El – Kaide kendi kontrol alanını çok iyi kurmuş bir örgüttür. Aktif militan sayısının on binin çok üzerinde olduğu bilinmektedir. Günümüzde 55 ülkede faal olan, üzüm salkımı sistemiyle örgütlenen El – Kaide sadece ABD, Birleşik Krallık, İsrail gibi ülkeler ve Batılı değerler açısından değil Müslüman ülkeler ve İslami değerler açısından da büyük bir tehlike oluşturmaktadır.

El-Kaide’nin örgüt yapısı incelendiğinde ise karşımıza, diğer terör örgütlerinden farklı bir yapılanma çıkmaktadır. Diğer terör örgütlerinin aksine birleşik ve bütünlüklü bir yapılanmaya sahip olmayan El-Kaide, merkezden bağımsız yerel dinamikler üzerine kurulu ve küresel çok uluslu bir yapıdır. Örgüt bünyesinde, önemli kararların tartışılıp onaylandığı ve başında Usame Bin Ladin’in bulunduğu bir ‘Danışma Meclisi’ ve özellikle askeri konuların müzakere edilip onaylandığı, ‘Askeri Şura’ yer almaktadır. Örgüt yapılanması içerisinde bunlar dışında, üç bölümden daha söz etmek mümkündür. Bunlar; Hücreler, Mücahitler\Mücahit Grupları, Bölgesel\Yerel örgütlenmelerdir. Ayrıca El-Kaide içerisinde; Örgütün para ve mali isleriyle ilgili konularıyla ilgilenen ticari komite, dini kuralların görüşülerek karara bağlandığı dini komite (fetva komitesi), bilgilerin basılması için medya komitesi ile seyahat bürosunun bulunduğu şeklinde bilgiler bulunmaktadır. Ancak bu yapılanmalar içerisinde şahıs olarak kimlerin bulunduğu, günümüzde halen bu yapının korunup korunmadığı gibi konularda herhangi bir bilgi mevcut değildir. İstihbarat ve güvenlik kurumlarının bütün çalışmalarına rağmen, halen dünyanın farklı bölgelerinde terör eylemi gerçekleştirebilen ve böylelikle etkinliğini muhafaza eden El-Kaide’nin, bütün bu özellikleri, diğer terör örgütlerinden farklı bir yapısı ve sistemi olduğunu doğrulamaktadır. El-Kaide terör örgütünün en önemli özelliklerinden bir diğeri de, örgüt liderinin bizzat eylemlere iştirak etmemesidir. El-Kaide’ye bağlanan terör örgütleri, örgütün kurallarını benimsemekle birlikte kendi içlerinde bağımsızdırlar. Örgüt sürekli aktiftir ve eylemlerini bir coğrafi bölgeden diğer bir coğrafi bölgeye kaydırmada oldukça yeteneklidir. Teknolojik imkânlardan da en üst seviyede yararlanmaktadır. Terör uzmanları tarafından en iyi yapılanmaya sahip örgüt olarak adlandırılan El-Kaide, çok gevşek bir ilişkiler sistemi içinde, birbirini tanımayan insanlardan oluşur.

El – Kaide dünyadaki tüm Müslümanların problemlerinin savunucusu olduğunu iddia etmektedir. Filistin sorunu, Afganistan savaşı ve Irak savaşının aslen Müslümanları hedef aldığını ve bu sebeple düşmanı düşmanın silahı ile vurmayı hedeflemektedir. Örgütün nihai amacı; bütün Müslümanları birleştirerek Halifelik yönetiminde bir İslam devleti kurmaktır. Bu amaca ulaşmak için ise Batı güdümünde hareket eden İslam ülkelerindeki yönetimleri devirerek sınırları kaldırmak ve ABD’yi bu ülkeler üzerindeki emellerinden vazgeçirmeye zorlamak için eylemler yapmaktadırlar. Örgütün lideri Usame Bin Ladin ise bu amaca ulaşmanın tek yolunun güç kullanmaktan geçtiğini ifade etmiştir. 
    
 1990’lı yılların ikinci yarısından itibaren ise diğer dini tandanslı örgütler El – Kaide çatısı altında toplanarak birlikte hareket etmeye başlamışlardır. El – Kaide terör örgütünün öncelikli hedefleri ise Afrika’da bulunan ABD Büyükelçilikleri olmuştur. 1992 yılında Yemen’de bir otel saldırısıyla başlayan ABD’ye yönelik eylemler zinciri her geçen yıl daha da ölümcül ve karmaşık bir görünüm almıştır. Bu eylemler ardından giderek güçlenen örgüt, kitle imha silahlarını da elde etmeye başlamıştır. Örgüt özellikle yaptığı propaganda faaliyetleri ile gücüne güç katmış ve teknolojinin avantajlarını da kullanarak korkunç bir güç haline gelmiştir. Sempatizanlarının tam sayısı belli olmayan, karmaşık ve bağımsız örgütsel yapılanması ile 11 Eylül saldırılarında bütün dünya politikasını etkileyebilecek eylemler yapma kapasitesine ulaşmıştır.

El – Kaide örgütünün asıl gücü ise ideolojisinde yatmaktadır. Hatta El – Kaide’yi bir örgütten ziyade bir ‘ideoloji ya da dünya görüşü’ olarak tanımlayan birçok çalışma bulunmaktır. İdeolojisini dine dayayan örgüt, bu kutsal ideolojik amaç uğruna ruhları ve bedenleri ile kararlılıkla savaşacak çok sayıda insan bulabilmektedirler. Hatta savaştıkları ideoloji için ölmek düşüncesi dini tandanslı terör örgütü elemanları için bir mutluluk kaynağıdır. El –Kaide örgütü stratejisinin temeline ise “Cihad” propagandasını koymuştur. Böylece tüm Müslümanları terörle mücadelenin merkezi haline getirmeyi amaçlamaktadır. Bu mücadeleyi mümkün olduğunca geniş bir cepheye yaymak ve geniş bir nefret cephesi oluşturmak Ladin’in temel stratejisidir. Bölgesel ve toplumsal entegrasyonları yok etmek üzere ‘biz ve ötekiler’ cephesi oluşturmak ve bu zıtlaşmayı güçlendirmek istemektedir.

Ladin kendi mücadele yöntemini tasvir ederken terörizmi cihad kelimesiyle aynı anlamda kullanmaktadır. Ladin bu etiketlemeyi bilinçli olarak kullanmaktadır. Bu yöntemle geniş halk desteği sağlamayı amaçlamaktadır. Böylece kavram kargaşasına düşen bir kısım Müslümanların kendi nefret cephesine geçeceğini hesaplamakta ve aynı zamanda da cepheyi genişleterek düşmanların saldırılarını geniş Müslüman kitleler üzerine çekmeye çalışmaktadır. Bu stratejisinde ise başarılı olduğu gözlemlenmektedir. Bilakis her terör saldırısından sonra özellikle batı ülkelerinde Müslümanlar sokağa daha tedirgin çıkmakta, Müslümanların mabetleri kundaklanmakta ve her geçen gün sadece Müslüman oldukları için daha fazla insan terörle ilişkilendirilmektedir. 

El – Kaide terör örgütü çok iyi propaganda yapabilen bir örgüttür. Eylemlerini meşrulaştırmak için cihad terimi arkasına sığınmaktadırlar. El – Kaide önderliğinde birleşen beş örgüt liderinin ‘Dünya İslam Cephesi’ adı altında yayınladıkları ve fetva niteliğinde olan ortak cihat bildirisinde de bu en iyi şekilde görünmektedir. Bildiride “El Aksa Camii ve Mekke’yi işgalden kurtarmak ve ordularını İslam topraklarından söküp atmak için, - ister sivil ister asker olsunlar - Amerikalılarını ve müttefiklerini, hangi ülkede mümkünse orada öldürmek, her Müslüman için farzdır” denmektedir. Bu şekilde elemanlarını motive eden örgüt insanların davranış biçimlerini ve hayatlarını düzenleyen din motifini kullanarak eylemlerini hiçbir suçluluk duygusu taşımadan yapmalarını sağlamaktadır. İlahi bir nosyona bağlı hareket ettiklerine inanan örgüt elemanları ise bu uğurda müthiş bir motivasyon ile çalışmaktadırlar.

El – Kaide terör örgütü aynı zamanda medyayı da çok iyi kullanan bir yapıya sahiptir. Bu örgüt iletişim teknolojilerini çok iyi bir şekilde kullanarak sayısız gencin düşüncelerini yöneten ve ayartıcı, çekici ve bugünün şartlarında karşı konulamaz olan ideolojik bir dayanak noktası sağlamıştır. İlk olarak El Cezire daha sonra CNN ve dünyadaki diğer kitle iletişim araçlarından yapılan yayınlar sayesinde Ladin’in mesajları büyük izleyici kitlelerini cezbetmiştir. Ladin taraftar kazanmak ve Cihad düşüncesini yaymak için medyayı son derece iyi bir biçimde kullanmıştır.  
  
6 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder