Genelkurmay’dan ilk değerlendirme: “Ağır karar”...
Ahmet Takan
Yargıtay, Balyoz kararını açıkladıktan sonra Genelkurmay’daki havayı almak istedim. Karargahta yetkili isimlerle konuştum. Öncelikle belirteyim; konuştuğum isimler söyleyeceklerinin şahsi düşünceleri olduğunun altını çizdiler. Yapılan değerlendirmelerdeki ortak olan noktalara aşağıda yer vereceğim. Bugüne kadar süren davalarda ketumiyetiyle hafızalarda yer alan Genelkurmay Karargahından gelen ilk sıcak tepkiler şöyle oldu;
“Karar ağır tabii ki. Böyle bir şey olabilir mi?.. Çok ağır bir karar.. Bir de şöyle bir abeslik var. Darbe yapacak diye iddia edilen kişilerin çoğu üst rütbede ve 70-80 yaşında, en fazla 3-4 sene yatırırsın. Peki, orada albay, yarbay hiçbir günahı bile olmayan bir sürü kişi var. Diğerleri tahliye olacak, onlar daha 10 yıl, 15 yıl yatacak. Adalet mi bu şimdi? Gerçekten yapmışlarsa, yapanlar 3 yıl sonra çıkacak sağlıktan dolayı, diğerleri yatmaya devam edecek. Bu Balyoz Davası bambaşka bir dava. Topluma da çok iyi anlatılmalı. Seminer Davası’nda herkesi işin içine kattılar. Gerçekten o büyük seminerde bunlar konuşuldu mu konuşulmadı mı?.. Hepsine bakılması lazım. Biz konuşulmadığını biliyoruz ama seminerde ismi var, al götür. 28 Şubat’ta da öyle çok abuk sabuk şeyler var.”
Genelkurmay’dan yansıyan bu havayı “nasıl değerlendirdin” diye bana soracak olursanız!..
“Kafa karışıklığı hâlâ devam ediyor” derim.
Nefret suçu örneği!..
Recep Erdoğan’ın hakaretler yağdırdığı “Andımız”ın yazarı Reşit Galip aynı zamanda Türk Tarih Tetkik Heyeti ve Türk Dili Tetkik Cemiyeti’nin önemli kurucu isimlerinden. Eski Türk Tarih Kurumu Başkanı MHP Grup Başkanvekili Yusuf Halaçoğlu’ndan Erdoğan’ın kinini tahlil etmesini istedik.
Halaçoğlu, “Başbakan nefret suçunu işliyor bu açıklamalarla” dedi ve devam etti;
“Şu an kendisini savunamayacak bir kişi hakkında kamuoyunda çok yanlış bir imaj meydana getiriyor. Her şeyden önce Başbakan’ın buna dikkat etmesi lazım. Bu kul hakkıdır, öbür dünyada yakasına yapışırsa hiç şaşırmasın kimse.”
Başbakan’ın; sıkıştıkça, oy kaybına uğradığını düşündükçe çeşitli yerlere sataşmak suretiyle bu oyları geri kazanacağını düşündüğüne dikkat çeken Yusuf Halaçoğlu’nun bu konudaki görüşü;
“Ruhban Okulu’nun açılışı ile ilgili hemen sığındığı bir dal buldu kendine. Güya; Batı Trakya’daki müftünün atanması meselesi. Atina’daki Fethiye Camisi’nin açılması meselesini dile getirdi. Ama Başbakan bunu söylerken bir şeyi unutuyor. En azından Anadolu’da 52 kiliseyi ibadete açtığını, Bursa, Kütahya, Safranbolu ve Isparta’ya metropolit atadığını kendisi de unutuyor galiba. Madem ki karşılıklılık prensibi vardı bunu gözetiyordu Başbakan, o zaman Atina’daki Fethiye Camisi’nin açılışına bile izin vermeyen Yunanlara karşı niye Ortodoks kiliselerini açtı? Neden 4 tane metropolit atadı hem de hiç Hıristiyan nüfus olmayan yerlere?”
Yusuf Halaçoğlu, Başbakan’ın, nelerin üstünü örtmeye çalıştığı sorusuna da açıklık getirdi;
“Dikkat ederseniz dış politikada tamamen çöktüler. Bu arada Suriye’den Türkiye’ye giren sayısız kayıt dışı mültecinin içerisinde ne kadar el-Kaide var, ne kadar Esad yanlısı adam var ne olduğu belli değil. Muhtemelen bununla ilgili de istihbarat alıyorlardır ve bundan dolayı da çok büyük bir sıkıntı duyuyorlar, stres içerisindeler. Abdullah Öcalan Ekim 15’e kadar diye süre veriyor. Bu stresi bir şekilde farklı alanlara da yansıtıyorlar. Tutarsız bir sürü politikalar. Ruhban okulunu açmayışının sebeplerini anlatıyor Yunanistan ile ilişkiler. Peki, Yunanistan’ın işgal ettiği kayalıklara karşılık neden hiçbir beyanatı yok Sayın Başbakanın? Ben soru önergesi olarak da verdim bunu, cevap vermedi. Neden 52 kilise açtınız?.. Bunların finansmanı nereden sağlandı, ibadete açtığınız kiliselerin bulunduğu yerlerde ne kadar Hıristiyan vatandaşımız var? Bunları sordum, onlara da cevap vermediler.
İşlerine gelmediği konularda cevap vermiyor.”
Başkentte Reşit Galip’in adının verildiği cadde ve okul var. “Andımız”ın yazarının ismini silerler mi sorusuna da yanıt verdi Halaçoğlu;
“Ona kaldıktan sonra herhalde çok kişinin adının değiştirilmesi lazım. Bir sürü isimler koyuyorlar. Kendi adını da koydu. Üniversite var. Vapur adı var kendi adına. Başbakan isimleri hayatta olan bir kişi olarak nasıl hazmedebiliyor o da ayrı bir mesele. Bu mantık, bu kafa her şeyi yapar.”
Ankara Belediye Başkanı Melih Gökçek ile Eğitim Bakanı Nabi Avcı durumdan nasıl vazife çıkaracaklar acaba?..
***