Televizyon Aydını...
Bekir Coşkun
TELEVİZYON televizyon gezen o “görüş sahibine” rastladım.
Siz de onu her gece (aslında gündüz de) televizyonda “görüş” bildirirken görüyorsunuzdur.
Elinde paketler vardı, yeni kravat ve gömlek almıştı, “Şimdi berbere gidiyorum” dedi.
Çıkacağı televizyon programlarının listesini gösterdi... Kesin çağrıldıklarının altını kırmızıyla, çağrılma olasılığı olanların altını yeşille çizmişti...
“Şu sarılar ne?” dedim, yanıtladı:
“Çağrılmam gerekenler...”
Konuşurken bana iki defa “Ceren Hanım”, bir defa “Özge Hanım”, üç defa da “Sayın Yiğit Bulut” dedi...
Bir ara sustu, reklam arasıymış...
Zaman zaman orasının televizyon stüdyosu olmadığını hatırlayınca, “Benim burada ne işim var?” gibisinden iç çekti.
Konuşurken belli aralıklarla parmağını bizim Hüseyin’e doğru sallamasından, kamera niyetine prova yaptığını anladım.
Zaten Hüseyin de arkasından, “Abi bu adam televizyoncu” dedi...
Başbakan‘ın oturup devamlı kendisini dinlediğini düşünüyor...
Her konuda görüşü var; hukuk, anayasa, demokrasi, diplomasi, referandum, darbe, uçak kazası, grizu patlaması...
Televizyonlara çağrıldığında bir tek kez olsun, “Ben bundan anlamam“ demiş değil...
İktidarın, “Anayasa Değişikliğini Referanduma Götürmesini“ savunmak üzere hazırlanmışken, çağrılsa “İşte Evleniyoruz“ programına gidip oturabilir...
Damada sorulan “İlk gece” sorusuna, referandum ezberine göre atılıp yanıt da verebilir:“Millete sorulur, sen de istiyor musun diye... Millet de isterse, hep birlikte yapılır... Neyi milletten saklayacaksınız... Bu millet kimin, bizim... O zaman buyurun birlikte koyalım ortaya...”
Ne bileyim...
Televizyonlar bana bu “görüş sahiplerini” dinletiyorlar diye kızıyorum aslında...
“Niye oturup dinliyorum” diye kendime kızmak yerine...
Siz de onu her gece (aslında gündüz de) televizyonda “görüş” bildirirken görüyorsunuzdur.
Elinde paketler vardı, yeni kravat ve gömlek almıştı, “Şimdi berbere gidiyorum” dedi.
Çıkacağı televizyon programlarının listesini gösterdi... Kesin çağrıldıklarının altını kırmızıyla, çağrılma olasılığı olanların altını yeşille çizmişti...
“Şu sarılar ne?” dedim, yanıtladı:
“Çağrılmam gerekenler...”
Konuşurken bana iki defa “Ceren Hanım”, bir defa “Özge Hanım”, üç defa da “Sayın Yiğit Bulut” dedi...
Bir ara sustu, reklam arasıymış...
Zaman zaman orasının televizyon stüdyosu olmadığını hatırlayınca, “Benim burada ne işim var?” gibisinden iç çekti.
Konuşurken belli aralıklarla parmağını bizim Hüseyin’e doğru sallamasından, kamera niyetine prova yaptığını anladım.
Zaten Hüseyin de arkasından, “Abi bu adam televizyoncu” dedi...
Başbakan‘ın oturup devamlı kendisini dinlediğini düşünüyor...
Her konuda görüşü var; hukuk, anayasa, demokrasi, diplomasi, referandum, darbe, uçak kazası, grizu patlaması...
Televizyonlara çağrıldığında bir tek kez olsun, “Ben bundan anlamam“ demiş değil...
İktidarın, “Anayasa Değişikliğini Referanduma Götürmesini“ savunmak üzere hazırlanmışken, çağrılsa “İşte Evleniyoruz“ programına gidip oturabilir...
Damada sorulan “İlk gece” sorusuna, referandum ezberine göre atılıp yanıt da verebilir:“Millete sorulur, sen de istiyor musun diye... Millet de isterse, hep birlikte yapılır... Neyi milletten saklayacaksınız... Bu millet kimin, bizim... O zaman buyurun birlikte koyalım ortaya...”
Ne bileyim...
Televizyonlar bana bu “görüş sahiplerini” dinletiyorlar diye kızıyorum aslında...
“Niye oturup dinliyorum” diye kendime kızmak yerine...
***