SURİYE’NİN KUZEYİ Mİ? KUZEY SURİYE Mİ?
Yazar: Tuğçe Varol
Yıllardır Irak diye bildiğimiz ülkenin kuzeyinde, Kürt otonom bölgesinin oluşturulacağı ihtimali gündeme gelince, Türkiye söylem olarak Irak'ın toprak
bütünlüğünün simgesini korumak adına "Irak'ın Kuzeyi" kavramını dillendirmiştir. Fakat aradan geçen yıllar içerisinde Kuzey Irak kelimesine de
Kürt Otonom Bölgesine de Kürdistan Yerel Yönetimine de aşina hale geldik. Aradan on yıl kadar bir süre geçtikten sonra bu kez Suriye ile ilgili kriz
baş gösterdi ve Türkiye yine yeni bir kavrama karşı direnmeye çalışmaktadır. Önce Suriye Devlet Başkanı'nın adı "Esad"dan "Esed"e dönüştürüldü ve
bunun Türkiye açısından bir problem teşkil eder hali yoktu. Son günlerde ortaya çıkan "Kuzey Suriye" kavramı karşısında ise Enerji Bakanı Taner Yıldız
hassasiyet göstererek basını "Suriye'nin Kuzeyi" kavramını kullanmaları nedeni ile uyarma gereği hissetmiştir. Ne var ki mühim olan bizim yerleştirmeye
çalıştırdığımız kavramlar değil, siyasi ve coğrafi gerçeklerdir. Bugün Türkiye'nin "Suriye'nin Kuzeyi" diye adlandırdığı bölge Batı Kürdistan olarak
adlandırılmaya başlamıştır bile.
Geçtiğimiz bir yıl içerisinde sessiz sedasız Türkiye'nin Kürdistan Yerel Yönetimi ile gerçekleştirdiği, karşılığının ne olduğu meçhul olan enerji işbirliği
sayesinde Irak'ın otoritesini ayakta tutmaya çalışan Bağdat'ta ki Merkezi Hükümet'in en önemli dayanağı zarar görmüştür. Kuzey'de ki otonom bölgenin
meşrulaşması yolundaki en önemli kozu olan enerji zenginliğinin yabancı şirketlerin yatırımına açılmasının ardından Türkiye'nin "Şerhi"nin ortadan kalktığını varsayan yabancı şirketler bölgeye girmeye başlamıştır. Türkiye ile Kuzey Irak Yönetimi arasında boru hattı inşaatının da başlamış olduğunun basında yer almasının ardından Ankara ve Bağdat arasındaki diplomatik ilişki soğuk bir döneme girmiştir. İki ülke yönetimi arasındaki ilişkinin ne kadar bozulduğuna dair resim ise Dışişleri Bakanı Davutoğlu'nun ani Kerkük ziyareti sırasında netleşmiştir. Merkezi Yönetim de ki kimi temsilcilerden Davutoğlu'nun tutuklanması gerektiğine dair söylemler basında yer almıştır. Davutoğlu ise Kerkük'te bambaşka bir sebeple bulunmaktaydı. Davutoğlu'nun amacı Suriye'nin Kuzey bölgesine ellerinde silahlarla giriş yapan Barzani peşmergeleri ve bayrakları görüntüleri karşısında Erbil yönetimine Kerkük kozunu oynamaktı. Yani Davutoğlu'nun aslında Kerkük'te ki Türkleri hatırlayıp onlarla ilgili bir politika geliştirmesi söz konusu değildi. Öyle olsa idi Kerkük meselesi çözülmeden Türkiye, Erbil yönetimi ile enerji işbirliği başlatmazdı. Türkiye için ise başarısız Suriye ve başarısız Irak politikalarının toplamının kavram kargaşasından çok daha büyük olumsuz sonuçları olabilir.
Kuzey Irak politikasının ve Suriye politikasının Türkiye açısından beklenmedik sonuçlarından birisi ise Suriye'nin Kuzeyi'nin aniden "Batı Kürdistan" olarak
anılmaya başlanmasıdır. Bu nedenle Türkiye birden hassasiyet göstermeye başlamış hatta ilişkilerinin dibe vurduğu Bağdat Yönetiminden medet umar hale
gelmiştir. Bu bağlamda Enerji Bakanı Yıldız "Irak petrollerinin Akdeniz'e ulaştırılması amacı ile Suriye'nin Kuzey'i üzerinden yeni bir petrol boru hattı projesine, Bağdat Yönetiminin sıcak bakmayacağını" belirtmiştir. Kısacası Enerji Bakanı, aylar önceden belirttiğimiz Suriye'nin Kuzey'inin Irak'taki Kürt idaresi ile birleşip boru hatlarının yeni bir çıkış noktası bulmasından çekinmektedir. Oysa ki, Türkiye, Bağdat Yönetiminin itirazlarını bir kenara bırakarak Erbil Yönetimi ile enerji işbirliğine gitmiş ve yalanlamadığı üzere boru hattını inşaatını onaylamış ve böylece Kuzey Irak'a karşı enerji kartını oynamıştır. Suriye'deki gelişmeler
neticesinde ise Kuzey Irak yönetiminin " Kuzey Suriye " ile ortak sınırı oluşmuş hatta kimilerine göre bağlantı dahi oluşmuştur. Dolayısıyla, eğer " Kuzey Suriye " diye bir yapı oluşursa, bu yapı ile siyasi ve ekonomik ilişkilerin geleceği artık Erbil'in bileceği bir iş haline gelmiştir.
Aynı Türkiye'nin Bağdat'a sormadan Erbil'den petrol almaya başlaması gibi emsal şekilde, Suriye'nin kuzeyinde oluşacak yapı da Erbil ile istediği enerji
işbirliğine gidebilecektir.
Sonuç olarak son durumun portresi şu şekildedir;
1. Erbil karşısındaki enerji kartı oynanmış, petrol, gaz ve boru hattı işbirliği başlatılmıştır.
2. Suriye politikamız sonucu " Kuzey Suriye " oluşumu ihtimali ortaya çıkmıştır – yeni bir boru hattı yolu açıldı.
3. Eskiden Türkiye, Erbil yönetimini tanımaz iken, şimdi boru hatları sadece Türkiye'den geçsin istemektedir.
4. Türkiye, Erbil yönetimin Suriye'nin Kuzeyinde etkin olmaması için, ilişkilerini bilerek bozduğu Bağdat Yönetimine güvenmektedir.
http://www.21yyte.org/kose-yazisi-yazdir/6713
***