SUİSTİMALCİ ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ" mi?!
Cüneyt Şaşmaz
cesuryorum@gmail.com
Tarih: 6 Mart 2017
*16 Nisan 2017 tarihinde oylayacağımız Anayasa değişikliğini, farklı
açılardan,* biri 22 Aralık 2016, diğeri 24 Şubat 2017 tarihinde olmak üzere
iki ayrı makalede *inceledim*(1).
*Anayasa Değişikliğinin asıl amacı, HSYK’yi yeniden dizayn etmek, Başbakan
ve Bakanların cezai sorumluluklarını sıfırlamak* veya *Partili
Cumhurbaşkanlığını getirmek o*labilir mi?!
*16 Nisan 2017 tarihinde oylayacağımız Anayasa Değişikliği Kanunu,*acaba
bir *“suistimalci anayasa değişikliği” *midir?!
Bu soruya cevap verebilmek için önce *“suistimalci anayasacılık”*kavramını
görelim.
*“Suistimalci anayasacılık *(abusive constitutionalism)*” *kavramı, *Florida
State Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi David Landau’nun*University
of California Davis Law Review’ın 2013 Kasım sayısında yayınlanan *aynı
başlıklı makalesinde ortaya atılmış kavram*dır(2).
Öncelikle belirtelim ki *“abusive constitutionalism” *terimi
Türkçeye*“suistimalci
anayasacılık”* şeklinde çevrilebileceği gibi *“istismarcı
anayasacılık”* şeklinde
de çevrilebilir(3).
*Bu şekilde biçimlendirilen anayasalar uzaktan hala demokratikmiş gibi
görünürler *ve bu anayasalar, *liberal demokratik anayasalarda
bulunanlardan farksız pek çok unsur barındırırlar.*
Ama *yakından bakıldığında,* onlar, *esasen demokratik düzeni yok etmek
için tasarlanmışlardır*”(4).
*David Landau’nun dediği* şey kısaca şu:
*Artık askeri darbe yoluyla demokratik rejimleri devirip otoriter rejim
kurmanın modası geçti.*
Onun yerine *artık demokratik rejimler anayasa değişikliği yoluyla ortadan
kaldırılıyor.*
*İktidardaki güçlü başkanlar, ustaca ve kurnazca(5) planlanmış anayasa
değişiklikleri yoluyla* (subtle changes(6), subtle ways(7) *kendilerinin
görevde kalmasını sağlayacak bir anayasal sistem kurarlar.*
Özellikle *anayasa değişikliği yoluyla kendilerini denetleyecek mahkemeler
gibi organları etkisiz hale getirirler.*
Bu şekilde yeniden biçimlendirilen anayasa, tam anlamıyla otoriter
değildir; seçimler yapılmaya devam edilir.
*Uzaktan bakıldığında anayasa hala demokratikmiş gibi görünür.*
*Ama yakından bakıldığında, anayasanın, gerçekte demokratik düzeni yok
etmek için anayasa değişiklikleri yoluyla yeniden tasarlandığı görülür.*
*“Suistimalci anayasa değişikliği”* kavramı ince ve nazik bir kavramdır.
Zira bu tür değişiklikler, *David Landau’nun* kullandığı terimle *“ustaca
ve kurnazca* (subtle)*”* yapılır.
Değişikliğin *gerçek amacı saklanır.*
Amacın gerçekliğinden şüphelenip *Anayasa değişikliğinin gerçek amacının
söylenenden başka bir şey olduğunu iddia edenler* de *“niyet okumacılık”* ile
itham edilip *susturulurlar.*
Aslında bir Anayasa değişikliğinin *“suistimalci”* bir değişiklik olup
olmadığını, bu değişikliğin yapılması safhasında ispat etmek çok güçtür.
Bunun ispatı için, belirli bir zamanın geçmesi ve değişikliğin sonuçlarının
ortaya çıkması gerekir.
Ama haliyle *o zaman da iş işten geçmiş olur.*
Bunun için *16 Nisan 2017 tarihli halkoylamasıyla oylanacak olan Anayasa
değişikliğini* bu açıdan incelemeden önce *12 Eylül 2010 tarihli
halkoylamasıyla oylanan Anayasa değişikliğinin* neden ve nasıl bir*“suistimalci
anayasa değişikliği” *olduğunu göstermek istiyorum.
Çünkü üzerinden 6 yıl geçen bu değişikliğin tipik bir *“suistimalci anayasa
değişikliği” *olduğu artık, bizzat *iktidardakilerin kendi beyanlarıyla da
ispatlanmış*tır.
Önce *2010 Anayasa değişikliğinin nasıl sinsice yapıldığını *hatırlayalım:
Anayasa Değişikliğiyle *toplam 26 maddede değişiklik *yapılmıştır.
Bu değişikliklerin *ikisi dışında neredeyse hepsi, temel hak ve
hürriyetleri güçlendiren olumlu değişiklikler*dir.
Ancak genel olarak *olumlu bakılan bu değişikliklerin arasına, çok değil,
iki adet değişiklik* (HSYK’nin ve Anayasa Mahkemesi'nin yapısının ve üye
seçim usulünün değiştirilmesi) *sıkıştırılıvermiştir.*
*Asıl amaç, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun ve Anayasa Mahkemesi'nin
yapısı* ve* üye seçim usulünün değiştirilerek, yargının siyasi iktidar
tarafından ele geçirilmesiydi.*
Temel hak ve hürriyetlere ilişkin diğer değişiklikler bu amacı gizleyen
kamuflajdı.
12 Eylül 2010 referandumu *öncesi, bu değişikliklerin asıl amacının siyasi
iktidarın yargıyı ele geçirmek olduğunu iddia edenler çıkmıştır*(8); *ama
sözlerini dinleyen olmamıştır*; dahası da ileriyi gören bu bilim
adamları *“niyet
okumacılık”* ile suçlanmışlardır.
*2010 Anayasa değişikliğinin nasıl ustaca ve kurnazca yapıldığını anlamak
için, *oylanacak Anayasa değişikliği lehine yapılan *“yetmez, ama evet”*
propagandasını *hatırlamak bile yeterli*dir.
Bu ve benzeri söylemlerle *pek çok iyi niyetli ve samimi aydının Anayasa
değişikliğini desteklemesi sağlanmış*tır.
Maalesef *bu aydınlardan bazıları günümüzde hapistedir.*
2010 Anayasa değişikliği döneminde *daha pek çok kurnazca metot kullanılmış*
tır.
*Anayasa değişikliği* sanki *12 Eylül 1980 hükümet darbesiyle bir
hesaplaşmaymış gibi sunulmuş*tur.
Hatta *referandumun tarihi bile*, bir *“rastlantı”* sonucu *“12 Eylül
2010”*olarak
seçilmiştir.
*2010 Anayasa değişikliğinde HSYK’nin yapısı ve üye seçim usulünün
değiştirilmesi, izleyen yıllarda ülke için felaket doğurmuştur.*
Yapılan *Anayasa değişikliği sayesinde HSYK’ya* o zamanlar kendilerine*“Gülen
Cemaati”*, şimdi de *“FETÖ/PDY” *denen bir grup *hakim olmuştur.*
2010 Anayasa değişikliği ile HSYK’nin yapısının değiştirilmesi ve yeni
üyelerinin seçilmesinin büyük bir hata olduğu, izleyen yıllarda bizzat
Adalet ve Kalkınma Partili siyasetçiler tarafından açıkça dile
getirilmiştir.
Örneğin *16 Haziran 2016 tarihinde TBMM Adalet Komisyonu Başkanvekili Hakkı
Köylü,* 2010’da HSYK’nın üyelerin değiştirilmesini*“bir kaza” *olarak
nitelendirmiştir(9).
*2010 referandumu hakkında yapılmış en ilginç ve samimi açıklama Başbakan
Binali Yıldırım’ın 26 Ocak 2017 tarihinde yaptığı *şu açıklamadır:
*“Bir tehlikeyi bertaraf ederken farkında olmadan başka bir tehlikenin
kapımızı çaldığının farkına varamadık.*
*Bizim memlekette bir tabir vardır; ‘Tatarından kurtardık, beterine
rastladık’.*
*FETÖ’cüler sinsice 2010 referandumundan sonra yürüttükleri faaliyetleri
aleni hale getirmiş, yargıyı kendi kirli emelleri doğrultusunda kullanma
durumuna gelmiştir”*(10).
*David Landau’nun şu sözleri Türkiye’deki 2010 Anayasa değişikliklerine *ne
kadar da çok uyuyor:
*“Bu şekilde biçimlendirilen anayasalar uzaktan hala demokratikmiş gibi
görünürler ve bu anayasalar, liberal demokratik anayasalarda bulunanlardan
farksız pek çok unsur barındırlar.*
*Ama yakından bakıldığında, onlar, esasen demokratik düzeni yok etmek için
tasarlanmışlardır”*(11).
*2010 yılında Türkiye’de yaşananı* –David Landau’nun ifadelerini Türkiye’ye
uyarlayarak– *şu şekilde ifade edebiliriz:*
*“Sinsice yapılmış değişiklikler ile anayasal düzen yeniden
biçimlendirilmiştir* (... rework the constitutional order with subtle
changes ...)*”.*
*“Neticede ortaya çıkan yeni rejim, eskisine nazaran apaçık bir şekilde
daha az demokratiktir* (... are significantly less democratic than they
were previously)*”*(12).
2010’da *“yetmez ama evet”* diye *gerçekleştirilen Anayasa değişikliğiyle,*
özellikle *yargı bağımsızlığının ortadan kalkması *ve y*argının bir gruba
teslim edilmesiyle Türkiye’de demokrasi güçlenmemiş, tam tersine
zayıflamıştır.*
Bizzat *iktidarın kendisi 2010 değişikliğinden* sonra *“kazaya
uğradıklarını”*, yargıya bir *“paralel yapı”*nın *hakim olduğunu söylüyor.*
Neticede *2010 değişikliğiyle Türkiye’de *demokrasi artmadı; Türkiye’de*aksak
topal yürüyen demokrasi, daha da darbe aldı.*
*Kanımca sadece 2010’daki Anayasa değişikliği değil, bugün de, 2017’de de,
ustaca ve kurnazca hazırlanmış bir Anayasa değişikliği ile karşı
karşıyayız.*
2017 Anayasa değişikliği de bir *“suistimalci anayasa değişikliği” *
olabilir.
Şimdi bunun nedenlerini açıklayalım:
16 Nisan 2017 tarihinde oylayacağımız 6771 sayılı *Anayasa Değişikliği
Kanunu oldukça kapsamlı *bir kanun.
Kendisi *18 maddeden oluşmakla birlikte, Anayasamızda tam 69 maddede
değişiklik yapıyor.*
16 Nisan’da oylayacağımız Anayasa değişikliğinin getirdiği asıl
değişikliğin hükümet sistemine ilişkin olduğu söyleniyor.
*Kamuoyunda Anayasa değişikliği üzerine yapılan tartışma hükümet sistemi
üzerinden dönüyor.*
Halk'a, *parlamenter hükümet sisteminin terk edileceği,* onun yerine*“başkanlık
sistemi”*nin veya *“Türk tipi başkanlık sistemi”*nin veya*“Cumhurbaşkanlığı
sistemi”*nin geleceği söyleniyor.
Gerçekte *Anayasa Değişikliği Kanunuyla teklif edilen* hükümet
sisteminin *“başkanlık
sistemi”* veya *“Türk tipi başkanlık sistemi”*yle*uzaktan yakında bir
ilgisi yok(*13).
*“Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi” *diye bir sistem ise zaten literatürde
duyulmuş bir sistem değil.
*Önerilen sistem, gerçekte, “kuvvetlerin Cumhurbaşkanında birleştiği
kuvvetler birliği sistemi”dir.*
Ama halka bu husus dürüstçe söylenmiyor; *“başkanlık sistemi”
*veya*“cumhurbaşkanı
sistemi”* diye etiketlenip, *gerçekte bir kuvvetler birliği sistemi halka
pazarlanıyor.*
Neticede, *bu Anayasa değişikliği halk tarafından onaylanırsa, bir
başkanlık sistemi değil, gerçekte bütün kuvvetlerin Cumhurbaşkanının elinde
toplanacağı bir kuvvetler birliği sistemi kurulacak.*
Böylece, *demokrasi güçlenmeyecek, tersine siyasi iktidarın gücü daha da
artmış, iktidar süresi daha da uzamış *olacak.
*Bu, tipik bir suistimalci anayasacılık örneğidir.*
Bu amaç doğrultusunda da, *yine ustaca ve kurnazca yöntemler kullanılıyor.*
Bu yöntemler, sadece *“Evet”* oyu *lehine yapılan ve gerçek dışı beyan ve
iddiaları*(14) *içeren propaganda*dan ibaret değil.
*Bu sinsi yöntemler, bizzat Anayasa Değişikliği Kanununun kendi metninde de
var.*
Yukarıda açıklandığı gibi, *2010 Anayasa değişikliğinin asıl amacı yargıyı
ele geçirmek iken, bu amacı kamufle etmek için, değişiklik paketinin içine
pek çok kişinin destekleyebileceği değişiklikler de katılmıştı.*
*Aynı yöntem, 16 Nisan’da referanduma sunulan Anayasa Değişikliği Kanununda
kısmen de olsa kullanılmıştır.*
Örneğin Anayasa Değişikliği Kanununun 1’inci maddesinde mahkemelerin
*“tarafsızlığı”*na ilişkin bir hüküm getirilmektedir.
Oysa *Anayasa Değişikliği Teklifinin kendisi HSYK’nin üyelerini seçme
yetkisini Cumhurbaşkanına ve TBMM’ye veriyor.*
Yine, *Anayasa Değişikliği Kanunuyla milletvekili seçilme yaşı 18’e
indirilmekte*dir.
Bu tür değişiklikler, *“pazarcı taktiği” *değişiklikleridir.
Bu açıdan 16 Nisan’da oylayacağımız Anayasa Değişikliği Kanununda şüphe
çeken üç değişiklik var.
*İnsanın aklına, acaba bu Anayasa değişikliğinin gerçek amacı hükümet
sistemini değiştirmek değil,* yoksa *“HSYK’ye hakim olmak”*, *“Başbakan ve
bakanları cezai sorumluluklarını sıfırlamak” *veya *“partili
Cumhurbaşkanlığının önünü açmak” *mı olduğu sorusu geliyor.
Kaynak:
http://www.anayasa.gen.tr/suistimalci.htm
http://www.anayasa.gen.tr/gozler.htm
(1) Kemal Gözler, *“Elveda Kuvvetler Ayrılığı, Elveda Anayasa: 10 Aralık
2016 Tarihli Anayasa Değişikliği Teklifi Hakkında Bir Eleştiri”
http://www.anayasa.gen.tr/elveda-anayasa-v2.pdf
(Konuluş Tarihi: 23 Aralık 2016)
Kemal Gözler, “Cumhurbaşkanlığı Sistemi mi, Başkanlık Sistemi mi, Yoksa
Neverland Sistemi mi? 16 Nisan’da Neyi Oylayacağız?”
http://www.anayasa.gen.tr/neverland.htm
(Konuluş Tarihi: 24 Şubat 2017)
(2) David Landau, “Abusive Constitutionalism”, University of California
Davis Law Review, Cilt 47, Sayı 1, 2013, s.189-260
http://lawreview.law.ucdavis.edu/issues/47/1/Articles/47-1_Landau.pdf
(3) “İstismarcı anayasacılık” terimini ilk defa şurada gördüm:
Bertil Emrah Oder, “Anayasa Nedir? Anayasacılık Nedir?”in Türkiye’nin
Anayasa Gündemi, (Derleyen İbrahim Ö. Kaboğlu), İstanbul, İletişim, 2016,
s.15.
(4) David Landau, “Abusive Constitutionalism”*, op. cit., s.191
Orijinal metin şöyledir:
“This Article defines and grapples with an increasingly important
phenomenon that I call abusive constitutionalism.
Abusive constitutionalism involves the use of the mechanisms of
constitutional change — constitutional amendment and constitutional
replacement — to undermine democracy.
While traditional methods of democratic overthrow such as the military
coup have been on the decline for decades, the use of constitutional tools
to create authoritarian and semi-authoritarian regimes is increasingly
prevalent.
Powerful incumbent presidents and parties can engineer constitutional
change so as to make themselves very difficult to dislodge and so as to
defuse institutions such as courts that are intended to check their
exercises as power.
The resulting constitutions still look democratic from a distance and
contain many elements that are no different from those found in liberal
democratic constitutions.
But from close up they have been substantially reworked to undermine the
democratic order” (Ibid.).
(5) Landau’nun kullandığı “subtle” kelimesinin karşılığında Redhouse
İngilizce-Türkçe Sözlüğünde “kurnaz, hilekar, ince, mahir, usta,
gizli” kelimeleri
veriliyor.
Bkz: Redhouse İngilizce-Türkçe Sözlüğü, İstanbul, Redhouse Yayınevi, 17.
Baskı, 1990, s.973
(6) Landau, op. cit., s.189
(7) Ibid., s.229
(8) Örnek olarak Fazıl Sağlam, 12-17 Nisan 2010 tarihlerinde Cumhuriyet
Gazetesinde yayımlanan yazı dizisine bakılabilir.
Keza bkz: Fazıl Sağlam, “AKP'nin Anayasa Değişikliği Paketi Üzerine
Düşünceler”, Mülkiye Dergisi, Cilt 34, Sayı 267, 2010, s.15
http://dergipark.gov.tr/download/article-file/506
(9) Adalet Komisyonu Tutanağı, Adalet Komisyonu, 10. Toplantı, 16 Haziran 2016, s.40
https://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/komisyon_tutanaklari.goruntule?pTutanakId=1670
Hürriyet, 18 Haziran 2016
http://www.hurriyet.com.tr/kozmik-odadan-terore-cd-40119033
(10) “Başbakan Yıldırım'dan itiraf gibi referandum açıklaması: 2010'da
beterine rastladık”,
Cumhuriyet, 26 Ocak 2017
http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/665914/
***