Jandarma ve TSK Üzerindeki Oyun
Armağan Kuloğlu
14 Haziran 2014
14 Haziran 2014
Jandarma Genel Komutanlığı’nın tasfiyesine ilişkin, 5-6 yıldır tartışmalar, yorumlar ve programlar yapılmakta, yazılar yazılmaktadır. Bunu gündeme taşıyanların, iktidarı destekleyen ve onun propagandasını yapan medya grubu olduğu dikkat çekmektedir. Son zamanlarda yönetimin, bu konunun planlanarak gerçekleştirilmesi için hazırlıklar yaptığı da anlaşılmaktadır. Bunun gündeme getirilmesinin sebebinin, AB giriş süreci çerçevesinde güvenlik teşkilatlarının AB normlarına uyum sağlaması olduğu ifade edilmektedir. Bu kapsamda yeni sınır güvenlik birimlerinin oluşturulması, jandarmanın tasfiyesi, TSK’nın yeniden yapılandırılması, ordunun profesyonelleştirilmesi gibi konuların yer aldığı görülmektedir. Ancak sebebin AB olarak gösterilmesinin gerçeklik yönü olsa da, bunun yanında çözüm sürecinde bölücülere verilen sözlerin ve yönetimin ideolojik yaklaşımlarının da bu çalışmalarda önemli rol oynadığı dikkatlerden kaçmamaktadır.
Sebebin AB olduğuna bakacak olursak, Türkiye’nin coğrafi konumunun AB ülkelerinden farklı olduğunu, komşularımızın onlarınkine benzemediğini, jeopolitik ve tehdit ortamının, dolayısıyla güvenlik algılamasının mukayese edilemeyeceğini açık olarak görmek mümkündür. Ayrıca ülkelerin tarihi geçmişlerini, gelenek ve teamüllerini, kuruluş şekillerini ve felsefesini de bu kapsamda düşünmek gerekir. Bu nedenle ülkelerin, özellikle Türkiye’nin güvenlik yapısının farklı olabileceği, her şeyin AB ülkelerindeki gibi olamayacağı kabul edilmelidir. Ancak başka düşüncelerle bunu bahane ederek bir zorlamaya gitmenin ve kamuoyunu da yanıltmanın doğru bir yaklaşım olmayacağı aşikârdır. Bu kapsamda Ermenistan, İran, Irak, Suriye, hatta Yunanistan gibi ülkelerle olan sınırlarımızın asker olmayan sınır güvenlik birimleriyle korunmasının mümkün olamayacağını, buradaki konunun sadece uyuşturucu, insan kaçakçılığı ve gümrük hususlarının çok ötesinde olduğunu bile bile böyle bir uygulamaya gitmek hatadır. Avrupa ülkelerinde sınır geçişlerinin fark edilmediğini de orada seyahat edenler bilir. Jandarmanın tasfiyesinin de Oslo görüşmelerinde görüşüldüğü ve bugüne kadar da bölücüler tarafından ısrarla üzerinde durulduğu haberlerine rastlanmaktadır. Jandarmanın askeri niteliğinin ortadan kaldırılması ve TSK’dan da koparılması söz konusudur. AB normlarını uygulayacağım derken, İtalya, Fransa, Belçika gibi ülkelerde askeri nitelikte jandarma teşkilatı bulunduğu, ihtiyaç duyulduğunda jandarma birliklerinin Kara Kuvvetlerini destekleyeceği, buna uygun eğitim, teçhizat ve teşkilata sahip olduğu dikkate alınmamaktadır. Bugüne kadar başta Kıbrıs Harekâtı olmak üzere iç güvenlik ve dış güvenlikteki başarılı ve kahramanca hizmetleri görmezden gelinmektedir. Jandarma subay ve astsubaylarının, özellikle komutanlarının yetişmesinin kolay olmadığı, Kara Harp Okulu’ndan sonra Piyade Okulu’nda, sonra da buna ilave olarak jandarmanın görevleri olan mülki ve kolluk görevleri, adli kolluk görevleri ve iç güvenlik hizmetleri için uzun süre öğretim ve eğitimden geçtikleri bilinmelidir. Eğitim, öğretim, teçhizat, malzeme, teşkilatının askeri olması ve asker nosyonuna sahip olmalarından dolayı sahip oldukları ruh hali ve motivasyonun ülke güvenliği açısından önemi ve değeri dikkate alınmalıdır. Sadece adli kolluk görevinin üzerinden alınması faydalı olabilir. Aynı durumda olan Sahil Güvenlik Komutanlığı’nın da sivilleştirmeye çalışılması yanlıştır. Yunanistan’ın dahi Sahil Güvenlik Örgütü’nü tam askerleştirdiği bir ortamda bu yanılgıya düşülmemelidir. Bu komutanlığın da gerekli zaman ve yerde Deniz Kuvvetleri’nin bir parçası olduğu unutulmamalıdır. Bunların dışında, TSK’nın yapısının değiştirilmesi konusunda da çalışmalar yapıldığı duyumu alınmıştır.
Bu çerçevede, Genelkurmay Başkanlığı karargâhının küçültülmesi, MSB karargâhının büyütülüp operasyonel nitelik kazandırılmasına yönelik çalışmalar yapıldığı, neticede TSK’nın geleneksel yapısının tasfiyesinin ön görüldüğü değerlendirilmektedir. TSK’nın da tam profesyonel yapılarak, mükellefiyet yoluyla olan askerliğin ortadan kaldırılmasının planlandığı anlaşılmaktadır.
Bu uygulamayla milletle ordu arasındaki bağın, muhabbet ve iletişimin kopacağı bilinmelidir.
Bu çalışmalar dikkate alındığında amacın AB normlarının ötesinde, bölücülere, AB ülkelerine ve küresel güçlere şirin görünmek olduğu algılanmaktadır. Ayrıca Jandarma’nın tasfiyesiyle TSK’nın insan gücünün azaltılmasının hesaplandığı değerlendirilmektedir. TSK’nın yapısının değiştirilmesiyle de Genelkurmay Başkanlığı’nın etkinliğinin zayıflatılmasının, bununla, hâlâ böyle bir yaklaşım ve ihtimal olmamasına rağmen, siyasi bir propaganda aracı olarak kullanılan, olası darbe düşüncesinin engellenebileceğinin hesaplandığı kıymetlendirilmektedir. İktidarın devamlılığının, devletin güvenliğine tercih edilebileceği gibi yanlış bir algılamaya sebebiyet vermemek için bu oyuna gelinmemelidir. Bu konuda gerekli hassasiyetin gösterilmesinde fayda mütalaa edilmektedir.
Bu çalışmalar dikkate alındığında amacın AB normlarının ötesinde, bölücülere, AB ülkelerine ve küresel güçlere şirin görünmek olduğu algılanmaktadır. Ayrıca Jandarma’nın tasfiyesiyle TSK’nın insan gücünün azaltılmasının hesaplandığı değerlendirilmektedir. TSK’nın yapısının değiştirilmesiyle de Genelkurmay Başkanlığı’nın etkinliğinin zayıflatılmasının, bununla, hâlâ böyle bir yaklaşım ve ihtimal olmamasına rağmen, siyasi bir propaganda aracı olarak kullanılan, olası darbe düşüncesinin engellenebileceğinin hesaplandığı kıymetlendirilmektedir. İktidarın devamlılığının, devletin güvenliğine tercih edilebileceği gibi yanlış bir algılamaya sebebiyet vermemek için bu oyuna gelinmemelidir. Bu konuda gerekli hassasiyetin gösterilmesinde fayda mütalaa edilmektedir.