Paralel Devleti etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Paralel Devleti etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

16 Haziran 2016 Perşembe

PKK-KCK “Paralel Devleti”



PKK-KCK “Paralel Devleti”



Yazar: Ümit Özdağ
11 OCAK 2014 CUMARTESİ

 AKP Hükümeti 11 yıllık süresi içinde bütün güçlü, muktedir görünümüne rağmen aslında 1923’den buyana hiçbir Cumhuriyet Hükümetinin olmadığı kadar güçsüz bir iktidardır. AKP Hükümeti’nin her ne kadar bir tek parti iktidarı görünümü var ise de aslında AKP iktidarı bünyesi zayıf bir koalisyon hükümetidir. AKP Hükümeti bir tek parti hükümeti değil, bir cemaatler ve tarikatlar koalisyonu ile AKP arasındaki uzlaşmanın oluşturduğu bir koalisyon hükümetidir. 2oo2’den buyana AKP iktidarı NATO ve ABD tarafından desteklenen Ergenekon operasyonu ile cemaatin etkin yardımı sayesinde TSK’yı yıpratmış olduğu için “güçlü iktidar” diye algılanmıştır. Ancak 17 Aralık 2013 sonrasında gerçekleşenler bu algının ne kadar yanlış olduğunu ortaya koymuştur.  

 Mevcut koalisyon hükümetinin en büyük üyesi AKP’dir. Ancak en büyük ikinci üyenin de Hizmet Hareketi olduğu şüphe götürmez. Partiler koalisyonlarda bakanlıkları nasıl koalisyon ortakları arasında bölüşürler ise AKP Hükümeti de Ankara’da bakanlıkları öyle AKP ve cemaatler/tarikatlar arasında öyle bölüştürmüştür. AKP koalisyon hükümetinde Hizmet Hareketi İç İşleri Bakanlığı’nın ve Adalet Bakanlığı’nı almıştır. AKP Milletvekili Şamil Tayyar’ın “polisi size bağladık” bu durumu açık bir şekilde itiraf etmektedir. Diğer cemaat ve tarikatlar koalisyonun sorunsuz ortakları olarak “işlerine bakarken” Hizmet Hareketi (bu makalenin konusu değil) koalisyonun büyük ortağından daha iyi ülkeyi yönetebileceğine hep inanmış, hükümetin doğrularının kendi emeğinin sonucu olduğunu, yanlışların ise AKP’yi yönlendiremediği noktalarda ortaya çıktığını düşünmüştür. Bu yaklaşımın sonucunda Erdoğan’a rağmen kendi politikalarını uygulamış ve nihayet Erdoğan’a rağmen hükümeti kendi çizgisine oturtmayı denemiştir. Bugün Erdoğan’ın paralel devlet, cemaat, çete olmakla suçladığı cemaat, grup, insanlar aslında 2002 sonrasında Erdoğan’ın iktidarının ortaklarıdır. Bu ortaklığın meşruluğu, ölçüleri, eylemleri ayrıca değerlendirilmesi gereken husustur.  

AKP Hükümetin diğer ortağı ise koalisyon değil ancak iktidar ortağı olan PKK-KCK’dır. 2006’da Oslo’da PKK ile MİT aracılığı ile başlayan müzakereler neticesinde AKP Hükümeti PKK’nın önüne barış süreci içinde legalleşme imkânı koymuştur. Ancak 2006’da başlayan ilk müzakere süreci 2011’de kesilmiştir. 2012’de başlayan ikinci müzakere sürecini Öcalan’ın yönetimi ile daha akıllıcı değerlendiren PKK, Güneydoğu Anadolu’dan terörist unsurları “geri çekeceğim” diyerek, AKP Hükümetini tuzağa düşürmüştür. PKK’nın bu önerisini kabul eden hükümet TSK ve polis güçlerine yasalara aykırı bir şekilde “çekilen PKK’lılara müdahale etmeme” emri vermiştir.

Böylece PKK meşrulaşmaya doğru en önemli adımını atmıştır. PKK, geri çekilmek yerine “bölgenin geleceği PKK’dır. Şimdi bize katılırsanız Kürdistan’ın kuruluşunda görev alırsınız. Daha sonra jandarma ve polis olursunuz” diyerek katılımların patlamasını sağlamıştır.  Asker ve polis AKP Hükümeti tarafından “barışı sabote etmekle” suçlanmamak için sadece PKK’lıların sözde geri çekilmesine değil, hiçbir PKK faaliyetine müdahale edemez olmuşlardır. Böylece PKK kent merkezlerinde milisler “asayiş” adı altında ile yerleşim yerlerinde halkı terörize ederken, dağ unsurları dağlardan inerek, kent merkezlerine yakın yerlerde toplantılar düzenlemeye ve silahlı propaganda yapmışlardır. Böylece PKK, güneydoğu Anadolu’da büyük bir psikolojik üstünlük elde etmiştir. PKK, kırsal alanda askerin ve polisin “girmesini yasakladığı” “gerilla alanları” ilan etmiştir. Nitekim bir süre önce bir jandarma konvoyuna PKK’lılar “gerilla alanına” yaklaştığı gerekçesi ile ateş açmış, bu ateşe Genelkurmay Başkanlığı “meşru müdafaa hakkını kullanarak cevap verdiğini” açıklamıştır.





















Askeri ve polis PKK eylemlerine müdahale etmedikçe,, PKK’nın meşrulaşması ve psikolojik üstünlüğü artmıştır. PKK “şehitleri” adı altında inşa edilen ve şehir merkezlerine yakın olan, çoğuna 24 saat PKK’lıları silahlı “şeref nöbeti beklediği”  mezarlıklar, 1984’den buyan Türk Ordusu, jandarması ve polisinin cana pahasına vatan savunması için verdiği canların, döktüğü kanların inkârı anlamına gelmektedir. PKK gösterileri sırasında tahrik vesilesi olmaması için asker lojmandan Türk bayrağı indirilmektedir. Hakkâri’de bir gümrük binası birkaç gün PKK’nın kontrolüne girmiştir. Hakkâri başta olmak üzere birçok yerde PKK baskısından dolayı esnaf asker ve polise mal satmak istememektedir.
Adlar geçici köy korucusu olmasına rağmen 1984’den buyana PKK ile savaşan köy korucuları müzakere sürecinde PKK’nın insafına terk edilmişlerdir. Mücadelenin en ön safında yer alan ve PKK’ya korku salan en seçkin, milliyetçi, vatanperver korucular PKK tarafından teslim ve şehit edilmektedir. Erdoğan, “Güneydoğu Anadolu’dan şehit gelmiyor” diyerek, PKK’nın Güneydoğu Anadolu’da inşa ettiği PKK-KCK paralel devletinin inşasını gözlerden kaçırır ve adeta meşrulaştırırken, aslında şehitler verilmeye devam edilmektedir.Şırnak-Şenoba’da PKK’lılar 12 Şubat 2012’de korucu Sait Onat’ı şehit ettiler. Sait Onat, bölgede PKK’ya verilen mücadelenin fedakar isimlerinden birisi idi. Mehmet Güven Cizre’de PKK’ya karşı verilen mücadelenin önemli isimlerinden birisi idi. 24 Ekim 2012’de Cizre’de Nur Mahallesi Aşut sokakta PKK’lılar tarafından şehit edildi. Mehmet Sait Çoşkun ise 12 Mart 2013’de Şırnak’ta uğradığı saldırıda şehit oldu. Ramazan Erkan 30 Haziran 2013’de Şırnak Silopi’de uğradığı PKK saldırısında şehit edildi. 9 Ocak 2014’de Şırnak’ta Hasan Caner şehit edildi. Bu insanların tek suçu Türk bayrağı için savaşmaktı.

Evet, Türkiye’nin batısına şehit gelmemektedir ancak Bizatihi vatan coğrafyasının kendisi şehit olmaktadır. Binlerce korucu, en seçkin korucuların şehit edilmesine AKP Hükümetinin kılını kıpırdatmaması üzerine PKK baskılarına daha açık hale gelmişlerdir. 1984’den buyana terörle mücadelenin en önde gelen korucu isimleri/liderleri son aylarda evlerini Ankara ve İstanbul’a taşımışlardır. Birçok korucu artık Güneydoğu Anadolu’da halk arasında günlük konuşma konusu olan “Türk askeri buralardan çekilecek” söyleminin de etkisi ile geleceklerini güvence altına almak için PKK ile açık ve kapalı anlaşmalar yapmaya başlamışlardır.

PKK-KCK, belediyeler eli ile devletleşme sürecini geliştirirken, KCK unsurları ile yargı dâhil kendi mekanizmalarını kurmuştur. Bölgede ihaleler, alım-satımlar, işçi almalar tamamen PKK’nın denetimindedir. (Bu sürece bazı yerlerde Hizbullah’ta ortak olmaktadır.) Türk Milleti, “Güneydoğu’dan şehit gelmiyor” söylemi ile uyutulurken, Güneydoğu Anadolu AKP Hükümeti tarafından PKK’ya terk edilmiştir. Demokratik özerklik hukuken olmamakla birlikte, fiilen yaşama geçmiş durumdadır. Güneydoğu Anadolu’nun güvende olduğunu söyleyen AKP’li yetkililerin Balkan savaşı öncesinde “Kendi adımdan nasıl eminsem o kadar eminim ki, Balkanlarda bir savaş tehlikesi görmüyorum” diyen Osmanlı dışişleri bakanı Gabriel Noradunkyan’dan hiçbir farkları yoktur.

Bütün bunlar olurken, Oslo’da yapılan anlaşma gereğince 1990’lı yıllarda PKK’ya karşı savaşan Türk subayları yargılanmaya başlamıştır. Halen 1992-1994 dönemi ile ilgili olarak 200 subay ve emekli subay hakkında dava açılmıştır. Faili meçhul iddiaları ile zihinler körleştirilmeye çalışılır, sözde asit kuyuları reklamları ile halkın beyni kulak memesi kıvamına getirilmeye çalışılmaktadır.

Özetle, Ankara’da bir (eski) koalisyonun (eski) iki ortağı devleti/bürokrasiyi paylaşmışlardır. Vatan topraklarının Güneydoğu Anadolu kısmında ise PKK gerilla savaşında “İkili iktidar” denilen iktidarı aşarak devletleşme süreci içinde girmiştir.  AKP, PKK’nın devletleşme sürecine karşı çıkarken, Hizmet Hareketi, KCK davaları başta olmak üzere değişik yöntemler ile bu süreci durdurmayı denemiştir. Ancak girişimleri genel gidişi engelleye yetmemiştir.
 PKK Mart 2014 yerel seçimlerine 4 milyon oy ve 200 belediye hedefi ile girmektedir. Örgüt Güneydoğu Anadolu’da 2011 seçimlerinde % 51 olan oy ortalamasını % 80’e çıkarmayı hedeflemekte ve seçimleri bir demokratik özerklik referandumuna çevirmeye çalışmaktadır. Seçimlerden hemen sonra Büyük şehir belediye yasasının devreye girmesi ile Diyarbakır, Van ve Mardin’de büyükşehir olacak ve belediye başkanları küçük başkancıklara döneceklerdir. Bu ayrı bir gerilim ortamı yaratacaktır. PKK bu aşamada demokratik özerkliği hukuken kabul ettirmek, Öcalan’ın ve Kandil’deki PKK’lıların affını ve Güneydoğu Anadolu’nun yönetimini üstlenmesini sağlayacak koşulları dayatmak için bir “kent ayaklanması” için çalışmalarını sürdürmektedir. 

http://www.21yyte.org/ sitesinden 16.06.2016 tarihinde yazdırılmıştır




http://www.21yyte.org/tr/arastirma/terorizm-ve-terorizmle-mucadele/2014/01/11/7378/pkk-kck-paralel-devleti

..

3 Aralık 2015 Perşembe

Devlet içindeki 'Paralel Devleti' tüm detaylarıyla anlatan Gizli Mektup!




Devlet içindeki 'Paralel Devleti' tüm detaylarıyla anlatan Gizli Mektup!


Fethullah Gülen Cemaati'yle ilgili 'Paralel Devlet' iddiaları yoğun bir şekil de  tartışılıyor. 
Cemaat'in üst düzey yöneticilerinden birisi, yazdığı ihbar mektubun da devlet içindeki paralel yapılanma hakkında çarpıcı bilgiler verip, Danıştay ve Yargıtay sınavlarında yapılan usulsüzlükleri anlattı. 

Şahıs, detaylı mektubunda "araştıran kim olduğumu bulur" ifadesini de kullandı.

Dershanelerin dönüştürülmesi çalışmasıyla AK Parti iktidarı ve Başbakan  Erdoğan'a adeta savaş açıp, 17 Aralık'ta Yargı Darbesi girişiminde bulunan yapıyla ilgili çok çarpıcı bilgiler ortaya çıktı. Gazeteci Aslan Değirmenci'ye gönderilen ve Haber10.com sitesinde yayınlanan ihbar mektubunda, Fethullah Gülen Cemaati'nin devlet içindeki 'paralel yapılanması' kademe kademe anlatıldı.

'Kim olduğumu anlayacaklardır'


Cemaat içinde üst düzey görevlerde bulunduğu anlaşılan şahıs kendisiyle ilgili şu ipuçlarını verdi: 'Cemaat içerisindeki kişiler kendilerini ve yakın çevrelerini sorguladıklarında benim kim olduğumu sanırım anlayacaklardır. Bu büyük badirede ne yaptığımı biliyorum ve bunun mücadelesi için canımı ortaya koyuyorum.'

Devletim, sana sesleniyorum. Ergenekon ve Balyoz süreçleri isimsiz ihbar mektuplarıyla başladı. Bu isimsiz bir ihbar mektubu değildir. Vatansever cesur savcı yok mu bu memlekette? Yok mu cesur bir başsavcı?"

Cemaate gönül vermiş birçok insan gibi kendisinin de kullanılmış olduğuna inandığını dile getiren şahıs, cemaatin gizli yapılanma şemasını ve örgüt kod isimlerini mektubunda ayrıntılarıyla anlatıyor. 'Kendimi ihbar ediyorum' diyen Cemaat mensubu, 'Öğrencilerim oldu, gayri ahlaki yöntemlerle devlet içerisine sızan, sızdıran kişiler oldu. Bu ülkede paralel devletin kendisini feda eden savcıları var, evet görüyoruz varlar, ama bu ülkenin adaletli savcıları yok mu, adalet dağıtan hakimleri yok mu?' şeklinde çağrıda bulundu.

'Danıştay ve Yargıtay sınavları tekrarlanırsa kazanamazlar'


İhbar mektubunu yayınlayan gazeteci Aslan Değirmenci'nin 'adı bende saklı' dediği şahıs, Cemaat'in eğittiği kişilerin devlet kadrolarına, sınav sonuçlarına müdahale edilerek nasıl yerleştirildiğini İç Anadolu Bölgesi yapılanmasından örnekler vererek açıkladı.

'Türkiye yedi bölgeye bölünmüştür. Her bölgenin başında da yine bir imam vardır.' Diyen şahıs özellikle, Danıştay ve Yargıtay'da yapılan sınavlara dikkat çekerek yapılan usulsüzlükleri şöyle anlattı: 'Bir önceki Danıştay ve Yargıtay sınavlarında adaylara boş kağıtlar imzalatıldı ve sınav komisyonu tarafından hazırlanan yazılması imkansız metinler boş kağıtlara paralel uzantılar tarafından dolduruldu ve kendi istedikleri kişilerin yerleştirilmesi sağlandı. Bağımsız bir denetleme kurulu devreye girip bundan önceki yapılan sınavları tekrarlatırsa şimdi Yargıtay ve Danıştay'da çalışan personelin hiçbirinin kendilerine verilen metinleri yazamayacakları görülecektir. Bu sınavların şaibeli olduğu bu şekilde pekâlâ ispatlanabilir.'

İşte Haber10.com'da yayınlanan mektubun tamamı:
'Bu mektubu çok zor şartlar altında yazdım.

Merhaba sevgili ülkem,

Ergenekon zihniyetinin tasfiye sürecinde olağanüstü bir hiyerarşinin var olduğu cemaat içerisinde bulunmuş birisi olarak, bu yapıyı deşifre edeceğim. Eminim benim gibi düşünen birçok cemaat üyesi vardır ve bu yapıyı deşifre etmek istiyordur. Biz cemaatin Ergenekon vb. zihniyet leri bertaraf etmesi için hizmet ettik, gece-gündüz demeksizin koştuk, koşturduk.

Ne yazık ki bugün çok iyi görüyoruz ki, cemaat Ergenekon tipi yapılanmaları tasfiye etmemiş, görev değişiminde bulunmuştur. Bugün aynanın farklı şekilde yansımasını görmekteyiz. Köklü tarihimizin hiçbir döneminde yaşamadığımız kadar büyük bir komployla karşı karşıyayız. Bütün halk olarak önümüzde iki seçenek bulunmaktadır. Başbakanımızın dediği gibi ya millet diyeceğiz ya da zillet.

Bugün Başbakanın, dolayısıyla milletin tarafında olmayanlar yarın aynaya bakamayacaklardır. Bugün taraf olmayanlar, size sesleniyorum, yarın bu ihanet şebekesine dur demediğiniz için pişman olacaksınız. Ergenekon ve Balyoz davası sürecinde adından çokça söz ettiren STK'lar, nerdesiniz? Siz ey memurlar, bürokratlar, esnaflar, doktorlar, sokaktaki adamlar, unutmayın bu yapıyı deşifre etmek istiklal mücadelesinde bulunmak demektir. Bugün vereceğimiz mücadele Çanakkale Destanını yeniden yazmak demek olacaktır.

Ben de duyarlı her fert gibi bu vatanın bir neferiyim. Bu satırları yazarken her şeyi göze alıyorum. Sana sesleniyorum ey cemaat, ey cemaat, beni tespit edebilirsin, belki demir parmaklıklar arkasına da atarsın, son gelişmelerden sonra eminim ki beni öldürmeye de kalkışırsın. Senden korkmuyorum, çünkü benim vicdanım var. Benim ve bütün toplumun vicdanı seni boğacak cemaat. Sana inananlar, seninle yola çıkanlar bugün büyük pişmanlık içerisinde ve kafaları karmakarışık durumda. Bu büyük ihanetin bedelini nasıl ödeyeceksin? Cemaate gönül vermiş saf temiz mütevelli abiler, susacak mısınız? Bu gidişe dur demek için iman dolu yüreğiniz de mi yok? Muhterem cemaat elinde kasetler mi var? Doğrusu buna da inanır oldum. Eğer elinde kasetler varsa, son bir gayretle elinde belge tutanlar da var. Elbet bu belgeler gün yüzüne çıkacaktır.

Devletim, sana sesleniyorum. Ergenekon ve Balyoz süreçleri isimsiz ihbar mektuplarıyla başladı. Bu isimsiz bir ihbar mektubu değildir. Vatansever cesur savcı yok mu bu memlekette? Yok mu cesur bir başsavcı? Neredesiniz duyarlı adalet dağıtıcıları? Ey adalet, sana olan inancım tükensin istemiyorum, her şeye rağmen senin var olduğuna inanmak istiyorum, ey adalet ve hakikat.

Cemaat içerisindeki kişiler kendilerini ve yakın çevrelerini sorguladıklarında benim kim olduğumu sanırım anlayacaklardır. Yukarıda belirttiğim gibi bu büyük badirede ne yaptığımı biliyorum ve bunun mücadelesi için canımı ortaya koyuyorum. Ben kimim ki, ne yapabilirim ki demedim. Bu bir kurtuluş savaşıdır ve ben de bu savaşın ortasındayım. Büyük Türkiye milleti, bu virüs hepimizi yok edecek. Birçok kişi gibi ben de bu cemaatle beraber suç işledim. Beni ve suça ortak olanları yargılamayacak mısın? Ben ve benim gibiler üzerimden bu yapıya ulaşmayacak mısın? Devletim, pişmanım, hizmet hizmet diye koşturduğum için pişmanım. Oysa ben her şeyi senin için yaptığımı sanıyordum devletim. Ne olur ayağa kalk Türkiye! Mesele Tayyip Erdoğan meselesi değil, mesele Tayyip Erdoğan üzerinden ayağa kalkan büyük Türkiye milletini bertaraf etmektir.

Kendimi ihbar ediyorum. Öğrencilerim oldu, gayri ahlaki yöntemlerle devlet içerisine sızan, sızdıran kişiler oldu. Bu ülkede büyük bir paralel devlet yapılanması vardır. Bu ülkede paralel devletin kendisini feda eden savcıları var, evet görüyoruz varlar, ama bu ülkenin adaletli savcıları yok mu, adalet dağıtan hakimleri yok mu ?

Benim payıma düşen kısmı açıklıyorum.

Her ülkede olduğu gibi Türkiye'nin de başında bir imam vardır.

Türkiye yedi bölgeye bölünmüştür. Her bölgenin başında da yine bir imam vardır.

İç Anadolu Bölgesinden örnekler vererek bu paralel yapılanmanın köklerini açıklayalım.

Başındaki imamla beraber İç Anadolu Bölgesinden örnekler bir eğitim danışmanı bulunmaktadır. İmam daha çok işin finansal ayağını oluşturan esnaf sisteminin uygulanmasını sağlar, kısmen de olsa paralel yapıyı oluşturan talebe kısmından sorumludur. Paralel yapının temelini oluşturan talebe kısmının başında eğitim danışmanı bulunmaktadır. Talebe kısmını detaylıca anlatmadan önce bölge sistemini anlatacağım, hemen akabinde talebe kısmına geçeceğim.

Cemaatin finans, yani esnaf boyutu:


İç Anadolu bölgesi 23-24 ilden oluşur. Üstte İç Anadolu imamı, altında 23-24 ilin imamları. İller, büyük iller ve küçük iller olarak ikiye ayrılır. Büyük illerde illerin altında en az iki olmak üzere eyaletler  olur. Her eyaletin en az üç büyük bölgesi olur. Büyük bölgeler ise en az üç küçük bölgeden oluşur. İl İmamı - Eyalet imamı - büyük bölge imamı - küçük bölge imamı.

İmamlar işin para kısmından ve maddi anlamda her şeyden sorumludurlar. Küçük bölgelerin parası büyük bölgenin muhasebecisinde toplanır. Her büyük bölgenin bir muhasebecisi, her eyaletin bir muhasebecisi, her ilin bir muhasebecisi... Yapı yukarı doğru bu şekilde sıralanır. Alt üst ilişkisi askeri bir hiyerarşiden daha sistemlidir. Ayrıca toplanan paralar için hiçbir zaman bir esnafa makbuz verilmez.

Bölge imamına ve muhasebecisine sonsuz güven vardır. Bu arada her küçük bölge en az yedi sekiz evden oluşur, kimi bölgelerde on üç, on dört ev bulmaktadır.

Bu arada bir konuyu es geçmemem gerekiyor: Zaman Gazetesi. Her büyük bölgenin bir gazete mesulü bulunmaktadır. Mesulün görevi, mütevelli esnaflar üzerinden gazeteye abone bulmak ve abonelerin takibini yapmaktır. Her mütevellinin gazete hedefi vardır. Tiraj önemli olduğu için okunsun, okunmasın birinin gazeteye abone olması için okuryazar olmasına da gerek yoktur. Söz konusu tirajsa gerisi teferruattır. Abonelikler yıllık yapılır, çoklukla kredi kartıyla yapılan bu abonelikleri iptal etmek de mümkün değildir. Bazı dönemlerde bir esnaf yirmi otuz abone hedefi alır ve bunu gerçekleştirir. Öğrenci evlerinde ev imamları evde kalan her öğrenciyi abone yapmakla mükelleftirler.

Paralel yapı temelini oluşturan talebe boyutu:


İç Anadolu eğitim danışmanı. Eğitim danışmanının altında üniversite mesulü, mezun mesulü, devre mesulü( lise 1, 2, 3, 4), emineri mesulü( hizmet evinde kalmayan kişiler ve evleriyle ilgilenmek amacıyla oluşturuldu), kek mesulü (üniversiteyi kendi ilinde okuyan öğrenciler için oluşturulan yapı), lise mesulü, ilk öğretim mesulü, imam hatim mesulü... Bu şekilde sıralanıp gitmektedir.

İllerin başında il eğitim danışmanı olur ve yapı yukarıdaki hiyerarşiyle aynı şekilde sıralanır.

Büyük illerin altında eyalet eğitim danışmanı (etm) ve onun altında yine aynı hiyerarşik yapıyla eyalet mesulleri bulunur (exm)

Eyaletin altında ise büyük bölge talebe mesulleri (bbtm) ve altlarında büyük bölge (bbxm) mesulleri bulunur.

Büyük bölgenin altında bölge talebe mesulü (btm)... Yapı üstten alta aynı şekilde sıralanır.

Küçük illerde ise il eğitim danışmanının (ed) altında büyük bölge talebe mesulleri ve diğer mesuller... Yapı hep aynı sistem üzerinde inşa edilmiştir.

Her mesulün farklı görevleri vardır. Şimdi verilen görev ve özelliklerini açıklayacağım.

Lise, mezun ve ilköğretim mesulleri paralel yapının omurgasını oluşturur. Bu üç mesullüğün hazırlık kısmını anlattıktan sonra, öğrencinin aile boyutu, öğrencinin ibadet şekli, öğrencinin okuldaki takibi vs. gibi durumları açıklayacağım.

Lise mesullüğü:


Burada amaç Türk Silahları Kuvvetlerine ve Polis Akademisine hazırladıkları öğrencileri göndermektir. Türk Silahlı Kuvvetlerinde her komutanlık kod isimlerle şifrelenmiştir. Deniz Kuvvetleri: Dursun Bey, Hava Kuvvetleri: Hüseyin Bey, Jandarma: Cüneyt Bey, Kara Kuvvetleri: Kürşat Bey. Polis Akademisi ise (pa) kod adıyla geçer.

Bu kısımda lise son sınıfta ya da yeni mezun olmuş kişilerle ilgilenilir. Yetiştirilen öğrencilerin en az iki üç yıl hizmet geçmişinin olması gerekmektedir. Tam beşlik şakirt olmadan öğrenci bu sınavları kazanamaz. Herhangi bir zaafiyet gösterirse süreç içerisinde elenir, kendisiyle ilgilenilmiş gibi gösterilir, ancak sınav aşamasında ve sonrasında herhangi bir şey yapılmaz. Daha önce Fetih okutulurdu (Fetih okutmak demek; sınavda çıkacak soruların öğrencilere okutulup ezberletilmesi demektir). Kopya skandallarından sonra Fetih okutma işlemi ÖSYM'de bulunan Bilgi-İşlem birimindeki paralel devlet elemanları tarafından bir yol bulunarak (kodlama şeması vb. gibi) sınavlarda öğrencilerin yüksek puan alması sağlandı. Sınavlardan sonra mülakat aşamasında çok büyük torpil bulamayanlar dışında, kişi cemaate mensub değilse bu sınavları kazanamaz ve askeri okullarda okuyamaz.

İlköğretim mesullüğü:


Cemaatin en önem verdiği mesullüğün başında gelir. Öğrencinin cemaatsel her türlü donanıma sahip olması için ne gerekiyorsa yapılır. Öğrenci ile abi arasında müthiş bir bağ kurulmaya çalışılır. İlk öğretim öğrencisi için abisi onun her şeyi olmalıdır, hatta anne babasına abi diye seslenen çocuklar olmuştur. Bir abinin dört ya da en fazla beş öğrencisi olur. En az iki üç yıl bu çocuklarla ilgilenilir. Hazırlanan öğrenciler Polis Koleji ya da Askeri Kolejlere yerleştirilir. Sınavlardaki hukuksuzluk ve kopya işlemi burada da geçerlidir.

Mezun mesullüğü:

Bu mesullük diğerlerine göre daha çeşitlidir, çünkü lise, önlisans ve üniversiteden mezun olan herkes bu kapsamdadır. Bölgede kalan her öğrencinin şakirtlik derecesi vardır (2,3,4,5 gibi). Hangi kurumun, hangi birimin ne kadar elemana ihtiyacı varsa, şakirtlik derecesine göre öğrenciler buralara yönlendirilir ve sonraki aşamalarda da göreve gelinceye kadar gereken aşamalar ayarlanır. Örneğin; konsolosluk elemanı alacaktır, devreye hemen konsolosluk birimi girer, İç Anadolu mesulüne söyler o da mezun toplantısında her ile düşen kadro sayısını söyler ve bu kadrolara yerleştirilecek elemanlar belirlenir. Milli İstihbarat Teşkilatı için istenilen kişinin tam beşlik şakirt olması gerekmektedir. İletişimle ilgili oluşturulmuş birimler mevcuttur. Bu birimlerin açtıkları evler vardır, iletişim mezunu olan öğrenciler bu birimdeki kişilerle görüştürülür ve kabul edilirlerse evlere alınır. Evlere alınan bu kişiler bir iki yıl maddi manevi anlamda şakirtik programından geçirilir. Kaymakamlık, Sayıştay, Maliye Bakanlığı, Gümrük Muhafaza Müdürlüğü... Aklınıza kadroyla ilgili ne kadar kurum gelirse, bütün kadro ihtiyacı bu evlerde kalan kişilerle giderilir. Bu evlerde kalan kişinin meslek sahibi olmaması imkansızdır. Öyle ya da böyle mutlaka bir kuruma yerleştirilir.

TSK (lise mesullüğü kısmındaki kodlar burada da geçerlidir. Kürşat Bey, Cüneyt Bey, Temel (önlisans astsubay), Kasım (kara ast subay) Hüseyin, Dursun vs.) gibi kod isimler kullanılır. Önlisans ve lisans mezunlarının alımlarıyla ilgili işlemi yine mezun mesulleri yapar. Mezun mesulleriyle ilgili TSK alımları Doktora-Master olarak kodlanmıştır. TSK alımları için hazırlanan elemanlara Doktora-Master denmektedir. TSK ve Polis Akademisi için hazırlanan ve yönlendirilen kişiler genellikle bölgede vazife yapan kişiler içerisinden seçilir. Seçilen kişilerin önce TC kimlik numarası verilir. TC kimlik numarası ile yapılan güvenlik ve istihbarat araştırması sonucunda kişinin kuruma girip giremeyeceğine karar verilir ve ondan sonra hazırlık aşamasına geçilir. Her sınavda olduğu gibi buralarda da gerektiği durumlarda devreye girilir ve yüksek puan alınması sağlanır.

Adliye için Hakim ve Savcı (hakim ve savcının kod ismi Hasan Bey'dir) dışındaki bütün personel ihtiyacı yine mezun mesulü üzerinden karşılanır. Zabıt katibi, infaz koruma memuru, mübaşir, şoför, kaloriferci, sosyolog, psikolog, öğretmen, cezaevi idare memuru, hizmetli dahil bütün ihtiyaçlar buradan karşılanır. Zabıt katibinin kodu erkeklerde Zekai Bey, bayanlarda ise Zekiye Hanım'dır. Mübaşirin kodu Beşir Bey, infaz koruma memurunun kodu ise Nafiz Bey'dir.

Adliye birimi diye oluşturulan bir yapı mevcuttur. Bu yapıda diğer yapılarla aynı hiyeraşik benzerlik göstermektedir. Türkiye Adliye İmamı, diğer yedi bölgenin imamları ve bunlarla beraber hareket eden yedi bölgenin talebe mesulleri. Yapı aşağıya doğru sıralandığında yine aynı benzerliği gösterir; İl Adliye İmamları ve İl Talebe Mesulleri. Adliye imamları, adliyede çalışan hakim savcı dışındaki bütün personelden sorumludur. Personelin bursları ve haftalık sohbetleri bu kişi tarafından denetlenir. Evliler maaşlarının yüzde beşini, bekarlar ise maaşlarının yüzde onunu burs olarak vermektedirler. Ayrıca sınavı yeni kazanan bir memur ilk maaşının tamamını bu birime vermektedir. İmamın altında gurup mesulleri ve 5a'lar vardır. Adliyede uçan kuştan bile bu 5a'ların haberi olur. 5a bu birimin en önemli mekanizmasıdır. Adliyedeki çalışan 4 ve 5 dereceli kişilerden adliye çalışanları hakkında yazılı istihbarat toplarlar, önemli davaların dökümünü alıp merkeze götürürler. Hakim ve savcılar sürekli takip altındadır. 5a gözetim mekanizması sürekli çalışmaktadır.

Adliyelere adam yerleştirme işini talebe mesulleri yapmaktadır. Mezun mesulleri buldukları lise, önlisans veya lisans mezunlarını bu birimdeki cemaat abileriyle tanıştırırlar. Tanıştırılan kişilerin yetiştirilmesi ve her şeylerinden bu birimdeki kişiler sorumludur. İlin talebe mesulünün altında, büyük illerde eyalet mesulleri, küçük illerde ise sadece bir il talebe mesulü bulunur. Her mesulün altında gurup abileri bulunur. Gurup abileri adliyede çalışan zabıt katipleri ya da icra müdürleridir. Ankara ilinde Danıştay ve Yargıtay çalışanları da grup abiliği yapmaktadır. Her grup abisinin sorumlu olduğu altı yedi öğrenci vardır. Öğrenciler şakirtlik derecelerine göre guruplandırılırlar. Klavye öğretimi, kaset dinleme, kitap okuma vs. Grup abisi öğrencinin her şeyinden sorumlu olup sınava yakın zamanda son derecesini vererek, derecesine göre önceden belirlenen adliyeye başvuru yapması sağlanır. İlk maaş ve maaşın yüzde beşi ya da yüzde onunun verilmesi konusunda söz alınır. Bu arada cemaatin bütün birimlerinde TC sorgulaması yapılır. İstihbarat ve Emniyet'teki uzantılar bu fişlemeyi yapmaktadırlar.

Danıştay ve Yargıtay'da yapılan sınavlarda Fetih okutma işlemi yapılırken Adliyelerde bu mümkün değildir. Bir önceki Danıştay ve Yargıtay sınavlarında adaylara boş kağıtlar imzalatıldı ve sınav komisyonu tarafından hazırlanan yazılması imkansız metinler boş kağıtlara paralel uzantılar tarafından dolduruldu ve kendi istedikleri kişilerin yerleştirilmesi sağlandı. Bağımsız bir denetleme kurulu devreye girip bundan önceki yapılan sınavları tekrarlatırsa şimdi Yargıtay ve Danıştay'da çalışan personelin hiçbirinin kendilerine verilen metinleri yazamayacakları görülecektir. Bu sınavların şaibeli olduğu bu şekilde pekala ispatlanabilir.

Hasan Bey olarak kodlanan hakimlik ve savcılık birimi en gizli birimlerden birisidir. Hukuk okuyan kişiler mezuniyet sonrası özel cemaat evlerinde kalıp hakimlik savcılık için ilk basamağı geçmiş olurlar.

Birimler hakkında önemli bilgiler


- Lise, ilköğretim ve mezun mesullüğü için TC kimlik numarasını önceden verip kişinin potaya girmesini sağlamak önemlidir.

- Bu üç mesullüğün görev alanında olan öğrencinin annesinin başı Anadolu usulü kapalıysa sorun yoktur, ancak türban şeklinde bağlıysa ya açtırılıp, ya da Anadolu usulü kapatılıp fotoğraf çektirilir ve TC kimliği çekilen fotoğrafla değiştirilir.

- Öğrenci kazandıktan sonra ailesi sıkıntı yaparsa ailesinden gizli görüşülür.

- Öğrenci kazandıktan sonra, kendisini hazırlayan abisi ya da başka bir abi belirlenerek takip edilir. TSK ya da Polis Akademisinde okuyan öğrenciyle her hafta görüşülür. Öğrenci başka bir şehirdeyse ilgili abisi her hafta, ya da iki haftada bir öğrenicinin olduğu şehre gidip, önceden belirlenmiş esnaf evinde altı yedi saat manevi bir programla vakit geçirir. Cuma, Cumartesi ve Pazar günleri özellikle İzmir, Balıkesir, İstanbul ve Ankara seferleri yapan otobüslere bakın, kot ya da keten pantolon giyen, spor giyimli gözcü şakirt abilerle mutlaka karşılaşırsınız. Şehir dışına çıkan abinin bütün yol masrafı ve diğer giderleri öğrenciyi hazırlayan bölge tarafından karşılanır. Okul bitene kadar bu işlem böyle devam eder. Her bölgenin doktoru vardır. Doktorun görevi kazanan öğrencilerin gözcülüğünü yapan kişilerle görüşmek maddi ve manevi ihtiyaçlarını karşılamak ve durum değerlendirmesi yapmaktır. Doktor, TSK ve Polis Akademisinde okuyan öğrencilerin takibini gözcü abileriyle yapar. Haftasonu işi de denen bu işin takibi için doktorlara ayrı bir fon oluşturulur, maddi anlamda öncelik doktorlara verilir. Bu iş için bütün gider, yol parası ve rehberlik parası muhasebeciden alınır.

- Öğrenciler okulu bitirdikten sonra birimlere devredilir (Birimler Emniyet ve TSK birimleridir. Bu özel birimlerdeki kişiler hücre yapılanmasına aldıkları TSK ve Emniyet personellerini tek kişi ya da iki, üç kişilik guruplarla takip ederler. Birimlerin abileri bölgelerde uzun yıllar görev yapmış cemaat mensupları içerisinden seçilir. Birime giren herkes ya bir dershanede ya da bir devlet kurumunda çalışıyordur. Dershanelerin kapanması bu yüzden de büyük sıkıntı oluşturacaktır. Dershane bu örgütün can damarını oluşturmaktadır. Cemaatin insan kaynağı dershanelerden karşılanır.)

- Öğrenci ibadetini ima ile yapar. Okurken de göreve başladığında da ima yoluyla ibadet eder. Abdest teyemmüm ile alınır, toprak yoksa duvar kullanılarak teyemmüm yapılır. Namaz için üç nokta seçilir ve üç noktaya bakarak kılınır. Uyurken, derste otururken, ya da kitap okurken kıbleye dönmüş şekilde üç ayrı nokta seçer ve ibadetini bu şekilde noktaları takip ederek kıyam, rüku ve secde şeklinde gerçekleştirmiş olur.

- Öğrenci okulu bitirdikten sonra yeterli donanıma sahip değilse birim tarafından kabul edilmez. Bu kişi kendisini gönderen bölge ve abileri tarafından aynı şekilde takip edilir, ta ki birim kendisini kabul edene kadar. Birimin kabul etmediği kişi artık arızadır ve 'ümit' ismiyle kodlandırılır.

- Hizmet ya da paralel devlet dediğimiz yapılanma içerisinde bölgesinden birimlerine kadar herkes müstear isim kullanır. Herkesin bir kod ismi vardır. Kod isim kullanan her abinin kendi üstüne kayıtlı olmayan bir telefonu vardır.Ülkemin tertemiz insanları adınıza kayıtlı kullanılan başka hat var mı yok mu bunu mutlaka sorgulayınız.

Mezun mesulünün diğer görevi 'POMEM' diye adlandırılan lisans mezunlarının polis olmasını sağlamaktır. Önceki senelerde bütün sorumluluk mezun mesulüne aitti. Mezun mesulü adayın derecesini verir ve verilen bu dereceye göre polis olması sağlanırdı. Kazandıktan sonra okula başladığı gün ya da önceki gün polis okullarının bulunduğu illerdeki 'POMEM' birimine teslim edilirdi ve mezun mesulünün görevi burada biterdi. Daha sonra 'POMEM' birimi yeni sistem geliştirdi ve alınacak kişiler bu birim tarafından görülüp mülakat yapıldı. 3, 4 ve 5 olan dereceler bu kişiler tarafından verildi. Altı aylık eğitim süresince hafta sonları yapılan organizasyonlarla sınıf sınıf çoğu zaman gizlilik bile olmaksızın bir araya geliniyor. Burada da her sınıfın cemaat mesulü bulunmaktadır. Okul bittikten sonra kura çekimi yapılır ve gittikleri illerde mevcut sistemli yapıdaki elemanlarla tanıştırılır ve aktif paralellik görevine başlar. Sıradan polisler için ayrı, polis akademisinde okuyanlar için ayrı gruplar mevcuttur. Polis Akademisinde okuyanlar TSK'nın üst personeliyle aynı statütedir. Gizlilik ve ibadet şekli aynı şekilde olur.

Devre Mesullüğü:


Devre mesullerinin görevi ise lise mesullerine öğrenci hazırlayıp devretmektir. Ayrıca polis meslek yüksek okullarına öğrenci hazırlamayı da bu mesullük yapmaktadır. Aynı yöntemlerle hazırlanan PMYO adayı sınavı kazandıktan sonra PMYO öğrencilerini takip eden birime devredilir. PMYO öğrencileri bölge tarafından takip edilmez, bu kişiler için ayrıca şehir dışına çıkılmaz. Bütün sorumluluk artık PMYO birimine aittir ve PMYO biter, görev yeri belli olur. Yine paralelliğe aktif olarak başlanmış olur.

Cemaatin bütün birimlerinde maaşın belli bir oranının burs olarak verilmesi vardır. Tabii ki bu da gizlilik esasına göre yapılır.

Üniversite Mezun Mesullüğü:

Bu mesullüğün temel amacı hizmet evlerine yeni kişiler kazandırmaktır. Cemaat evlerinde kalan kişiler okullarındaki kişileri evlerine yemeğe davet edip farklı aktiviteler gerçekleştirip cemaati sevdirmeye çalışırlar. Kimi zaman bu yurt içi gezileri olarak da kendisini gösterir. Bu mesullüğün farklı bir boyutu da cemaat evlerinde kalan kişilerden kendi sınıflarında okuyan kişiler hakkında toplanan istihbarattır. Her üniversite mesulünün elinde bütün üniversite listesi bulunur. İsim isim kiminle ilgilenilebilir kiminle ilgilenilemez, her boyutuyla araştırılması yapılır. Kim ülkücüdür, kim solcudur, kim ak partilidir, kim hangi cemaate mensuptur. Havuzda toplanan bu bilgileri Milli İstihbarat Teşkilatı bile toplayamaz. Karşımızdaki olağanüstü bir sistemle oluşturulmuş devasa bir örgüt bulunmaktadır. Bu süreçte sanırım herkes bunu çok derinden hissetti ve yaşadı. Bu örgüt eğitimde ve bürokraside dünyanın en geniş ağına sahip bir örgüttür. Bugün artık paralel devlet demek yanlış olur, devletin en stratejik yerlerinde var olup devletten daha büyük bir devlet haline gelmiştir. Unutmayalım ki her dörtlük ve beşlik cemaat mensubu aynı zamanda bir fişleme ustasıdır. Yazacaklarımın ardı arkası kesilmeyecekmiş gibi, yazdıkça büyük tablo daha net olarak ortaya çıkıyor. Son olarak şunu belirtmeliyim ki; cemaatin başka cemaatlere de tahammülü yoktur. Cemaat her yerde olmak, her yeri virüs gibi kaplamak istiyor. Cemaat tek egemenliğin kendisinde olmasını istiyor. Başka cemaatlere mensup kişiler 6 derecesi ile kodlanmıştır. Çoğu zaman 6 demek devlet memuru olamamak anlamına gelmektedir.

Diğer bütün mesullüklerde sistem aynı şekilde işlemektedir. Sistemin uygulanış biçimi farklı olabilir, ancak her şey bu temel esaslara göre dizayn edilmektedir.'

Kaynak: yenisafak.com.tr

http://gercek-tarihimiz.blogspot.com.tr/2015/07/devlet-icindeki-devleti-tum-detaylaryla.html