BAŞBAKAN ERDOĞAN PROVOKATÖR MÜ?
Rifat Serdaroğlu,
21 Şubat 2014 İlk Yayın;
( 24 Şubat 2017 )
Değerli okurum Ömer Komili, 21 Şubat 2014 yılında yani tam 3 yıl önce yazdığım “ Erdoğan Provokatör mü? ” başlıklı yazımı hatırlatınca, aynı yazıyı tekrar sunmak istedim.
Takdir sizlerindir…
< Bir Başbakan’ın ülkesine, ülkesinin insanına bu kadar kin dolu olmasını, söylemleriyle ülkesinin birliğine- beraberliğine büyük zararlar vermesini insanın aklı havsalası almıyor.
Erdoğan ya ne söylediğini, ağzından çıkan sözlerin nasıl bir faciaya sebep olacağını bilemiyor, ya da bilerek-isteyerek kinini milletinin üstüne püskürterek insanları birbirine düşürmek istiyor!…
Bir Anadolu kasabası düşünün. Cuma Namazını kılan ve camiden çıkmakta olan kalabalığın içinden biri; “Ey Müslümanlar, uyanın artık. Aşağı Mahallede, başörtülü bir kızımıza saldırdılar. 6 aylık çocuğunu dövdüler. Hanım kızımızı darp ettiler, yerlerde sürüdüler, üzerine işediler, tecavüze kalkıştılar. Haydi, durmayın artık, gidip hadlerini bildirelim” dese ve bu tahrik üzerine toplumsal olaylar vuku bulsa, Cumhuriyet Savcıları Türk Ceza Kanunu’nun 216. Maddesine göre; “Halkın bir kesimini, diğer bir kesimin aleyhine kin ve düşmanlığa tahrik etmekten” dava açarlar. Çünkü böyle bir söylem, davranış, provokasyondur ve ağır bir suçtur.
Türkiye gibi stratejik öneme sahip, demokrasisi ve toplumsal bilinci gelişmekte olan ülkeler açık yara gibidir. Kaşıyıp, insanları kışkırtmak, olay çıkarmak profesyonel provokatörler için kolaydır. Fakat büyük çaptaki toplumsal olayları önlemek çok zordur. Başına gelmeyen asla bilemez.
Yakın tarihte yaşadığımız ve her biri sicilimize maalesef “Utanç Sayfası” olarak eklenmiş bazı acı olaylar, hep tahrikler sonucu olmuştur.
* Kahramanmaraş Olayları; 19 Aralık-26 Aralık 1978
Resmi Verilere göre 150 insanımız öldü, 176 kişi yaralandı. Alevi vatandaşlarımıza ait 200’ ün üzerinde ev, 100’ e yakın iş yeri tahrip edildi.
* Çorum Olayları; Ocak 1980 - Temmuz 1980 - 57 insanımız öldü, yüzlerce kişi yaralandı.
* Sivas Olayları; 2 Temmuz 1993 - 37 insanımız, yakılarak öldürüldü.
Bu üç feci olayda da tahrik konusu, “Peygamberimize, dinimize küfrediliyor. İnançlı insanlar hakarete uğruyor” şeklinde olmuş ve mezhep kışkırtmacılığıyla alevlendirilmiştir.
Bu üç olayda da gerek failler gerekse onların savunmasını üstlenen Avukatların büyük çoğunluğu, Milli Selamet Partisi, Refah Partisi ve AKP çizgisinde politika yapan kişilerdir. Bir kısmı halen AKP’ de milletvekili olarak bulunmaktadır.
Başbakan Erdoğan da bu kışkırtma politikasını arttırarak devam ettirmekte,
her sözü ile her konuşması ile toplumdaki ayrışmayı tetiklemektedir.
Üstelik Başbakan Erdoğan, olmamış olayları, olmuş gibi göstererek kendi milletine iftira atmakta ve aksi kanıtlanmasına rağmen yalanı ve tahriki sürdürmekte ısrar etmektedir.
Gezi olayları sırasında gençlerin canlarını kurtarmak için camiye sığınmaları üzerine Erdoğan;
“ Camide içki içtiler, postallarla girdiler, kızlı-erkekli eğlendiler” diyebilmiştir.
Cami İmamı ve Müezzininin, “Böyle bir şey olmadı, yaralı gençler doktorlar tarafından tedavi edildiler ” demelerine rağmen Erdoğan yalan ve tahrikte ısrar etti, İmam ve Müezzini sürdürdü.
Yine Gezi olayları sırasında Kabataş’ta “ Belden üstleri çıplak, deri eldivenli kişiler, başörtülü kızımız saldırdılar, darp ettiler, üzerine işediler, bebeğini arabasından attılar, dövdüler ” diyebilmiştir.
Söylediklerinin yalan olduğu, televizyon kameralarıyla ortaya çıkınca,
“Adli Tabip raporunu nerenize koyacaksınız” diye bağırmaya başlamıştır.
Adli Tabip raporu ve darp edildiği söylenen kızın ertesi günkü konuşmaları ortaya çıkınca, susup özür dilemek yerine, kışkırtıcılığa devam etmiştir.
Sayın Cumhuriyet Savcıları;
Başbakan Erdoğan’ın yalan ve tahrik dolu konuşmaları televizyonlarda
“canlı yayınlarla” devam etmektedirler. 30 Mart seçimleri öncesi, Türk Milleti nezdinde itibar kaybetmekte olan Başbakan Erdoğan bu tarz konuşmalarına devam edecek ve gerginlik politikalarıyla tabanını diri tutmaya çalışacaktır. Başbakan Erdoğan toplumu böyle insafsızca germekte diretirse, büyük çaplı toplumsal olayların gerçekleşmesi olasıdır. Mevcut İçişleri Bakanı bu olayları yatıştıracak, halka güven verecek biri değildir. Sizlere Başbakan Erdoğan hakkında suç duyurusunda bulunuyorum. TCK 216’ ya göre suç işliyor. Bildiğiniz gibi kendisi sabıkalıdır ve aynı suçu daha önce de işlemiş ve mahkûm edilmiştir.
Lütfen Anayasanın size emrettiği görevinizi yapınız ve Başbakan Erdoğan’ı frenleyiniz.
Başta muhalefet partilerine, medya kuruluşlarına, Tüsiad’a, Savcılara, polislere ve kendi gibi düşünmeyen herkese utanmadan “Vatan Haini” damgasını yapıştıran Başbakan Erdoğan’ın akıl sağlığının yerinde olup olmadığının da bir Uzman Doktorlar Heyeti tarafından incelenmesi, yerinde olacaktır.
Bu sağlık kontrolünün yapılması için gerekli hukuki işlemin derhal başlatılması gerekmektedir.
Hastalık bu, ayıp değil ya? Herkesin başına gelebilir. Fakat hiç kimsenin Türk Milletinin menfaatlerine zarar verme hakkı yoktur, haddi de değildir.
Yeter artık… 21 Şubat 2014 >
Nasıl, aradan geçen 3 yıl, Erdoğan’ın davranışlarını düzeltmiş mi?
Başkan olunca düzelecek mi?
Şimdi uymadığı Anayasa’ya o zaman uyacak mı?
Bu soruların hepsinin yanıtı Hayır’dır. HAYIR’larınız bol olsun…
Sağlık ve başarı dileklerimle
24 Şubat 2017
Rifat Serdaroğlu