Necip Katib etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Necip Katib etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12 Aralık 2017 Salı

Ortadoğu’nun Karmaşık Coğrafyasının Minyatürü: Gajar


Ortadoğu’nun Karmaşık Coğrafyasının Minyatürü: Gajar


Gül Atmaca, 
Araştırmacı, 
atmaca.gul@gmail.com
23 KASIM 2010 

Lübnan, Suriye ve İsrail’in ortasında bulunan Gajar Köyü kısa bir süre önce haber bültenlerine sık sık konu oldu. Haberlerde, “İsrail’de kabine Gajar Köyü’nün kuzeyinden tek taraflı çekilme planını onayladı” deniliyordu. Buna göre tarihi kesinleşmemiş olsa da köyün kuzey tarafının idaresi Lübnan’daki Birleşmiş Milletler Geçici Gücü UNIFIL’e bırakılacaktı.

Köyün 2 bini aşan nüfusu Suriye kökenli Aleviler. İsrail pasaportları var. Kuzey tarafında yaşayanların buna ek olarak Lübnan pasaportu da bulunuyor. Kafanız karıştı değil mi? Konuyu anlamak ve defalarca el değiştiren köyün kısa tarihçesini çıkarmak açıkçası benim de az vaktimi almadı. Başlıkta da belirtmeye çalıştığım gibi Gajar, Ortadoğu’da toprak sorununun ne denli karmaşık olduğunu gösteren çarpıcı bir örnek.

Gajar Köyü, su kaynaklar açısından şanslı, zengin doğası olan bir yer. Adı köy ama refah düzeyine bakınca fazlasını barındırıyor. Bu köy, 1967’deki Arap-İsrail Savaşı’ndan önce Suriye’ye aitti. Ne var ki, İsrail’in Golan Tepeleri’ni işgal etmesiyle köyün karmaşık öyküsü de başlamış oldu. Gajar kısa süreli de olsa “hiç kimseye ait olmayan toprak” oldu zaman zaman. Köylerini, Golan Tepeleri’nin bir parçası olarak gören Gajarlılardan bazıları İsrail Hükümeti’nden vatandaşlık talebinde bulundu. Nihayetinde, 1981 yılındaki Golan Tepeleri Yasası çerçevesinde çoğuna İsrail pasaportu verildi. İsrail, 2000 yılında, Ehud Barak’ın başbakanlığa seçilmesinden sonra Lübnan’ın güneyinden, doğal olarak Gajar’ın kuzeyinden çekildi.

Birleşmiş Milletler’in çizdiği Mavi Hat yüzünden köyün kuzeyi Lübnan’ın denetimine girerken, güneyi İsrail idaresinde kaldı. Ne var ki, İsrail 2006’da Hizbullah saldırılarını gerekçe gösterip Lübnan’ın güneyini ve Gajar Köyü’nün kuzeyini yeniden işgal etti. BM’nin kararına rağmen üstelik İsrail Kabinesi de 3 Aralık 2006’da söz konusu bölgenin UNIFIL’in denetimine bırakılmasını kabul etmiş olsa da İsrail köyün kuzeyindeki varlığını sürdürdü. (Bu arada, İsrail çekildikten görev yapacak olan UNIFIL’in 1978’de kurulduğunu hatırlatmakta yarar var.)

Ve, tarih 2010 yılının kasım ayını gösterdiğinde İsrail’de kabinenin köyün kuzeyinden çekilme kararını yeniden onayladığı haberleri çıktı. Çekilme konusunda kesin bir tarih verilmedi. Konunun ayrıntıları BM ile yürütülecek görüşmeler sonucu netleşecek. Pek İsrail’i bu kadar bekledikten sonra çekilme kararına uymaya iten neydi? İsrail, Batı Şeria’da “usulsüz” olarak sürdürdüğü yeni yerleşim alanları politikası yüzünden ABD tarafından da baskı görüyor. Belki de en azından BM kararına uyup Gajar’ın kuzeyinden çekilerek bu baskıyı biraz olsun azaltmayı hedefliyor olabilir. Ayrıca, Hizbullah saldırılarını önlemek için “Lübnan topraklarını işgal ediyorsun” gibi bir gerekçeyi ortadan kaldırmak gibi bir başka hedefi de olabilir. Bu arada, ABD ve taraftarı diğer ülkelerin Ortadoğu’da bir sürü sorun varken en azından Gajar meselesinin listeden düşmesinden memnun kalacaklarını söylemek yanlış olmaz. Fakat Ortadoğu burası, İsrail’in köyün kuzeyinden gerçekten çekilip çekilmeyeceğini zaman gösterecek.

Gajar Köyü Sakinleri Bekleyişte

İsrail’in köyün kuzeyinden “nihayet” çekileceğini açıklaması üzerine Gajarlılar kaygılı bir bekleyiş içine girdiler. Daha önce yazdığımız gibi Gajar’da nüfusun çoğunluğu Alevilerden oluşuyor. 1932 yılında kendilerine “hangi yönetimi istersiniz dendiğinde”, çoğunluk Suriye’yi seçmiş (Suriye’nin azımsanmayacak bir Alevi nüfusu var ve yönetici elit Alevilerden oluşuyor). Gajarlıların bugüne döndüğümüzde Lübnan’ın yönetimine girmeye sıcak baktıkları söylenemez. Lübnan yönetimi altında yaşamak istemediklerini söyleyen köylüler Suriye kimlikleri ve Osmanlı tapularını gösterip eylem bile yaptılar.

Gajarlıları kaygılandıran bir başka konu köyün gerçekten bölünecek olması. Zaten çitlerle çevrili olan köyün güneyinde, İsrail sınır polisinin görev yaptığı kontrol noktası var. Köye giren ve çıkan her araç aranıyor. Köye dışarıdan ancak izinle giriliyor ve konuklar belli süre için içeride kalabiliyorlar. Durum böyleyken, Gajarlılar, bundan sonra köyün içinde de bir kontrol noktası kurulmasından, aynı aşiretten gelen ailelerin ve toprakların bölünmesinden çekiniyorlar.

Köyün resmi sözcü Necip Katib, Gajarlıların huzur içinde yaşamak isteyen basit insanlar olduğunu söylüyor. Mevcut durumda bile gariplikler yaşadıklarını belirten Katib, 2000 yılından bu yana İsrail’in kuzeye hizmet götürmediğini, örneğin bozulan buzdolabının bile tamir için güney kısmına götürdüklerini söylüyor. Katib, ölüm halinde ölüm kağıdı alabilmek için   mevtayı da güney kısmına götürmek zorunda kaldıklarını acıyla gülümseyerek ekliyor sözlerine. Köylerinin geleceği konusunda kendilerine danışılmamasından şikayetçi olan Gajar sakinleri, çok açık ifade etmeseler de İsrail idaresinde kalmak istiyorlar. Uzun vadedeki beklentileri ise İsrail ve Suriye arasında barış sağlanıp ta Golan Tepeleri Suriye’ye geri dönünce Suriye’nin bir parçası olmak.

Bu arada, İsrail dışişleri yetkilileri ise halkı sakinleştirecek demeçler vermeye çalşıyor; kentin ortasında sınır barikatları kurulması gibi bir durum olmayacağını, halkın köyde dilediğince hareket edebileceği söyleniyor. Ancak bu da uygulamada sınır güvenliğinin nasıl sağlanacağına ilişkin sorular yaratıyor.

Ortadoğu’da Bitmeyen Toprak Sorunu

Ortadoğu’daki toprak sorununun altında sadece İsrail-Arap gerginliği yok. Osmanlı dönemi de dahil toprak reformunun bir türlü yapılamamış olmasının bugüne sarkan sorunlarda payı büyük. Ortadoğu’da eski üretim şekilleri, yerel ekonomilerin küresel ekonomiyle bütünleşmesinden önce bir yandan akrabalığa diğer yandan Osmanlıların toprak idaresinin dini yapısına dayanıyordu. Osmanlı toprağı esasında, Selçuklu İmparatorluğu’ndan kalan tımardı ve Sultanlar tarafından askerlik ya da iltizam (vergilerin bölümünün belli bir bedel karşılığında devlet tarafından kişilere devredilerek toplanması yöntemi) karşılığında bağışlanıyordu.

Osmanlıda 1839’da başlayan Tazminat dönemindeki reformculara göre topraktan daha fazla kazanmanın en iyi yolu, toprak sahipliği konusundaki eski Osmanlı kavramlarını radikal bir şekilde değiştirmekten geçiyordu. 1858’deki toprak yasası yeni sistemi düzenledi. Mülkiyet ve vergilendirme konusundaki bu yeni düzenlemede can alıcı unsur modern kayıt sisteminin başlamasıydı. Toprak kaydında (TAPU) yeni bir ofisin kurulması, İmparatorlukta mülkiyet sistemini değiştirmekte çok önemli bir rol oynadı. Yeni kanun yapıcılar, vergi toplayıcılarının özel statülerini ortadan kaldırarak devlet ile köylü arasındaki aracıyı aradan çıkarmak istiyorlardı. Artık, vergi toplayıcılarının aracı olmasına izin verilmedi. Yeni açılan ofisteki memurlar bu rolü üstlenecekti ve onlar da vergi toplamakla sorumluydu. Bu, İmparatorluğun her yerinde özel toprak mülkiyetinde özelleştirmeyi arttırdı. Ne var ki bu da sorunu tam olarak çözmediği gibi toprağın güçlü olanlar tarafından yağmalanmasına neden oldu.

Osmanlının ardından bölgede kurulan Fransız ve İngiliz Mandaları da sömürgeciliğin en vahşi uygulamalarına imza attılar. Örneğin, çok sayıdaki İngiliz uzman, 1920’lerde Filistin’de toprak piyasasını olası alıcılara açmakla ilgilendiler. Bu yeni gerçeklik, çoğu kırsal alanda yaşayan yerli halk için korkunç sonuçlar doğuracak şekilde Siyonist hareket tarafından sonuna kadar sömürüldü. İngiliz mandası dönemindeki politika Filistin kırsalını iyice yoksullaştırdı: Siyonist sömürgecilik ve İngilizlerin kötü ilerleme planları, kırsalda beklenmeyen bir yıkım yaşattı.

Sömürgecilere karşı 20.yy’da başlayan direniş hareketi sonrasındaki ulusalcı politikalar da adil toprak paylaşımını gerçekleştiremedi. Üstelik, 1940’lardan sonra iyice yoksullaşan köylüler şehirlere göç etmeye başladılar. Konu bir başka yazı konusu olacak kadar önemli ve çok boyutlu. Şimdilik nokta koymak için Ortadoğu’daki toprak idaresi hiçbir zaman sağlıklı yürütülemediği gibi, toprak dağılımında eşitlik te hiç sağlanamadı. Bugün yaşanan sorunların temelinde bu kötü mirasın da rolü büyüktür. 


Kaynakça

The New York Times, “Israel Approves Withdrawal From Part of a Village on Lebanon Border”, Isabel Kershner, November 17, 2010.

The New York Times, “Straddling Political Fault Lines in the Middle East” Isabel Kershner, February 2, 2010.

BBC, “Israel approves pullout from Lebanon border village”, November 17, 2010.

“Ortadoğu’yu Anlamak”, Ilan Pappé, NTV Yayınları
   
http://orsam.org.tr/tr/yazigoster.aspx?ID=1309
   
***