Naci BEŞTEPE etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Naci BEŞTEPE etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

14 Ekim 2019 Pazartesi

YARGIY-MIŞ, YARGITAY-MIŞ, YARGILA-MIŞ

YARGIY-MIŞ, YARGITAY-MIŞ, YARGILA-MIŞ

Naci BEŞTEPE, 

Türk Vatandaşı
Değerli yazar ve bilim insanı Doğan CÜCELOĞLU’nun çok sevdiğim bir tanımlaması vardır.

MIŞ GİBİ yaşam diye özetlenebilir.

Özel yetkili 10.Ağır Ceza Mahkemesi’nin yargılaması tam da öyleydi. Kararlıydı.
Verilen özel yetkiyi en iyi şekilde kullanacaktı. 
Kullandı.
Usul, esas,hukuk, vicdan, insan hakları, CMK,TCK, AİHM ne varsa ayaklarının altına aldı. Bop Eşbaşkanlığı ve cemaatin isteklerine tam yerine getirdi.
Yargılıyor-muş gibi yaptı.

Sonuç baştan belliydi.

Heyetin davranışları da sonucun göstergelerinden biriydi.
Yargıy-mış  gibi yaptı. O kadar yapmacıktı ki, kimseyi inandıramadı.

YARGITAY’DAN BEKLENEN

Gerekçeli karar Yargıtay’a geldiğinde de beklenti yüksek değildi.
Çünkü 12 Eylül referandumu sonunda Yargıtay’ın yeniden yapılandırılması ile özel yetkili mahkemelere benzetildiği biliniyordu.

Her şeye karşın son ana kadar yüksek yargıya olan güvenimizi yitirmek istemedik.
Yılların yargıçlarının siyasetin etkisi ile karar vermeyebileceği umudumuzu korumaya çalıştık.
Hepsi boş çıktı.

Yargıtay da Yargıtay-mış gibi yaptı.
Yargılıyor-muş gibi yaptı.
Yargıla-mış gibi karar verdi.

ÜST YARGI FARKI

Tebliğnamede beraati istenenlere biraz daha ekleme yaparak sanki daha duyarlıy-mış, titiz-miş, incele-miş gibi yaptı.
Böylece suçu ile suçsuzu ayır-mış gibi görünmeye çalıştı.
Tam bir kandırmacadır. Ne suç, ne kanıt ne de suçlu vardır.
Aynı konumda( Harp Akademisi öğrencisi, öğretim üyesi  vb) olup serbest bırakılan, bırakılmayan vardır.
Kavun-karpuz seçer gibi insan seçilmiştir.
Ne üst mahkeme duyarlılığı, ne özen, ne üst düzey hukuk ne de adaletin zerresi  ortalıkta yoktur.

KARAR VERME ZAMANI

Şimdi karar verme zamanıdır.
Türk yargısının bitişi bu kararla ilan edilmiştir. Kesinleşmiştir.
BOP Eşbaşkanlığı yargısı ile adalet sağlamak olanaksızdır.
Bağımsız-tarafsız yargı yeniden teşkil edilene kadar mücadele sürdürülecektir.
Bu mücadele aynı zamanda Cumhuriyetimizi, ülkemizi, birliğimizi kurtarma mücadelesidir.
Bu mücadele bir meydan savaşıdır.
Cumhuriyet ve karşı devrimin savaşıdır.
Savaşanlara alkış tutarak, dua ederek, uzaktan el sallayarak, “gönlüm seninle, aferin sana” diyerek savaşın kazanılmasına katkı sağlanamaz.
Herkes doğru konumda yerini almalıdır.
Hemen şimdi.

TÜRKLÜĞÜN FAYDASI

“Bu güne kadar Türklüğümün hiçbir faydasını görmedim.”
Bu sözler AKP önceki dönem milletvekili olan Ahmet AYDOĞMUŞ isimli bir Türk vatandaşına ait.
Vatandaş Ahmet fayda için çıkmış yola.
Hayırlı ola.
AKP’den vekil olarak fayda sağlarken Türklüğü değil Müslümanlığı kullandığı anlaşılıyor.
Gemicikler, villacıklar, cipçikler, şirketçikler, ihalecikler, gizli hesapçıklar sağlayanlar gibi.
Faydayı doğrudan AKP’den sağlarken dolaylı olarak Türk ulusundan aldığının bilincinde olmamış.
Bilinç olsa böyle der miydi? 

BÜYÜK TÜRK MİLLETİ HUZURUNDA

Bir bakan da andımızın 1933’lerin Demirperde ülkelerinin ırkçı sloganı olduğunu söyleyerek katkı verdi.
Sağ olsun. Aydınlandık.
Mecliste ırkçı(!) bir yemin ettiğini unutmuş bakan beyim.
“BÜYÜK TÜRK MİLLETİ” huzurunda diyerek.
Dağa taşa “NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE” yazılarak ilkellik yapıldığını söyleyen, devletini AİHM’ne şikayet eden Cumhurbaşkanı gibi.
Sonra da Türk milletinin/devletinin “BÜYÜK TÜRK MİLLETİ” huzurunda yemin ederek o milletin en yüce makamını işgal ettiği gibi.
Bir ulusa aidiyet bağı ile bağlı olduğunu söylemek ırkçılık olamaz.
Ulusu ile övünmek de.
Ailesini sevmek gibi, doğduğu-çalıştığı yeri sevmek gibi, işini sevmek gibidir.
Ve sevdiği ile övünmek gibi.
Çoğu kişi için daha da ilerisi hatta.

IRKÇILIK BAŞKA

Irkçılık sınırı; başka ulusları aşağılamak, küçük görmekle başlar.
ATATÜRK Milliyetçiliği, bizim milliyetçiliğimiz/ulusalcılığımız bu sınırı taşmaz.
Bütün uluslara saygıyı içerir.
Din merkezli düşünenler milliyetçiliği dışladıkları ve ümmeti ön plana çıkardıkları için bu ayrımı göremezler.
Ulus olmanın, vatandaş olmanın değerini, faziletlerini bilemezler.
“TÜRKÜM” demek mutluluğunu bize bıraksınlar.
Zararı yok.
Biz Türklüğe yararlı olmak için andımıza bağlı olmaya devam ederiz.

DOĞRULUK, ÇALIŞMAK, SAYGI

Andımızın her tümcesi çok iyi seçilmiştir.
Çocuk bilincimize en güzel insani ve vatandaşlık duygularını yerleştirmek üzere.
Ama; çalmak, çırpmak, avantadan kazanmak, milletin malını peşkeş çekerek kendine ve çevresine fayda sağlamak isteyenlere uymaz.
Başkasının hakkını korumayı, saygıyı aklından geçirmeyenlere terstir.
Vatanı; üstündekileri, altındakileri satıp-savma yeri olarak görenlere aykırıdır.
Her türlü varlığı armağan olarak hortumlamaya alışık olanlara da.
IRKÇILIĞI YAPAN KİM? FAYDASI NE?
Andımızdan, ”Türk milleti “ ifadesinden neden rahatsız oluyorlar?
Irkçı buldukları için.
Bu rahatsızlığı RTE ile birlikte en çok dile getirenler kim?
Kürt ayrılıkçılar ve yobaz dinciler.
Peki Kürt ayrılıkçılığı ırkçılık değil mi?
PKK, BDP ırkçılığın dik alasını uygulamıyor mu?
Ona neden sessiz kalınıyor?
Yanıt açık.
Pazarlıklar yapıldı.
Karşılıklı faydalar sağlandı.
Ama Türk milletinin bireyi olarak değil.
Irkçılara, gericilere, bölücülere, çıkarcılara Türklükten fayda gelmez.
Başka kapıya.


***