Deniz Baykal'dan Aklımda Kalanlar…
Erol Manisalı
CHP Kurultayı'nda Deniz Baykal, "İşbirlikçi İslamcılarla antiemperyalist İslamcıları ayırarak" AKP'ye çattı. Baykal'a göre AKP, "ABD ve AB ile işbirlikçiliği kabul ettiği için, onların desteği ile iktidara getirilmişti."
İşbirlikçiler ve antiemperyalistler
CHP Kurultayında Deniz Baykal, “İşbirlikçi İslamcılarla antiemperyalist İslamcıları ayırarak” AKP’ye çattı. Baykal’a göre AKP, “ABD ve AB ile işbirlikçiliği kabul ettiği için, onların desteği ile iktidara getirilmişti.”
Yıllardır Bıçak Sırtı’nda dile getirdiğim bu görüşü Deniz Baykal’ın da benimsemesi beni mutlu kıldı.
- Baykal, İslamcılar için bir kırmızı çizgi koyuyor, “işbirlikçiler ve antiemperyalistler” ayrımı yapıyordu. Refah (ve Erbakan) antiemperyalist olduğu için ABD, İngiltere ve İsrail tarafından tasfiye ettirilmişti.
- O gruptan ayrılan “yenilikçi ve işbirlikçiler” ise ABD, AB ve İsrail saflarına katılmışlar, onların planlarının bir parçası olmuşlardı.
Deniz Baykal’ın yaptığı bu doğru tespitin yalnızca İslamcılara uygulanması, bence eksik olmakla kalmaz, yanlış sonuçlar da doğurur. İşbirlikçiler ile antiemperyalist duruş sergileyenler arasında keskin bir ayırım yaparak kırmızı çizgi çiziyorsak, bu doğru tespiti İslamcılar dışında da uygulamamız gerekir.
Sıralayalım:
- Liberaller arasında acaba işbirlikçiler yok mu? İçlerinde ateist olanlar bile vardır. Bunlar İslamcı değillerse, işbirlikçi eylemlerini göz ardı mı edeceğiz?
- Ya da, sağda ve merkez sağdaki işbirlikçileri ne yapacağız? Bunlar arasında BOP’a destek verenler yok mu? Tonla var… Türkiye’nin AB’ye tek yanlı bağlanmasına göz kırpan sağcıları nereye saklayacaksınız, ortalık onlarla dolu…
- Ve de sosyal demokratlar içindeki işbirlikçiler. Bu kesimde işbirlikçi bulunmadığını söylemek “aşırı saflık sınıfına” girmezse acaba nereye girer?
Liberaller, merkezdekiler, sağcılar, solcular arasında “Ben Atatürkçüyüm diyerek” örtülü işbirlikçilik yapanlar, boyunbağı taktıkları ve viski içtikleri için affa mı uğrayacaklar?
Yalnızca İslamcılar mı?
Deniz Baykal’ın “İslamcılar için yaptığı işbirlikçilik ayrımını” sağcılar, solcular, liberaller kısacası herkes için uygulamak gerekir.
Türkiye’de bir açık bir de örtülü işbirlikçiler var:
- Ben BOP’nin bir parçasıyım, ABD, AB ve İsrail’in isteklerini yerine getiririm diyerek bu işi gizlemeyenler var. İşi, “Ben bu projenin eşbaşkanıyım” diyecek kadar benimseyenler bile var. Ya da, “Bizi deliğe süpürmeyin, kullanın” çağrıları yapan hizmetkârlar söz konusu. Bunlar en açık işbirlikçiler…
- Ya da “Biz Türkiye’nin eyaletlere, devletlere bölünmesinden yanayız; bunun için ABD, AB ve İsrail’le birlikte çalışıyoruz” diyerek işbirlikçiliklerini en baştan itiraf edenler de ortalıktalar.
Bu iki grup, “Batı emperyalizminin bölgedeki maşaları olduklarını” zaten itiraf ediyorlar, kimlikleri belli, bunlar pazara düşmüşler.
Örtülü işbirlikçiler en büyük sorun
En büyük sorun “örtülü işbirlikçilerde”; onlar bir taraftan tören Atatürkçülüğü veya hamasi nutuklarla halkı oyalarken, masanın altından işbirlikçilik yapıyorlar.
Birkaç örnek verelim:
1) Biz laiklikten yanayız, Atatürk’ü çok seviyoruz, derken “ AB sürecine destek veriyorlar.” Bu sürecin, Türkiye Cumhuriyeti’ni ve Lozan’ı tasfiye ettiğini görmezlikten geliyorlar.
2) Sosyal devleti, sosyal hakların geliştirilmesini istemiyorlar. Onlar da AKP üst yönetimi gibi, “Her şeyi piyasaya bırakın, piyasa size yol gösterir” diyorlar.
3) Ekonominin, siyasetin, kültürün yabancılaştırılmasına ve emperyalizmin denetimine girmesine karşı çıkmıyorlar. Bunu, “küreselleşmenin doğal bir sonucu” gibi pazarlamaya çalışıyorlar.
4) Sanayide, tarımda, ticarette, teknolojide ulusal (ve makro) politikaların uygulanmasına karşı çıkıyorlar.
Böylelikle, yabancı tekellerin (ve devletlerin) Türkiye’yi örtülü işgalini desteklemiş oluyorlar. Bunlar “işbirlikçi sınıfına” girmiyor mu?
Deniz Baykal’ın kurultayda ifade ettiği, “işbirlikçi ve antiemperyalist İslamcı” ayrımını “İslamcı sözcüğü yerine liberal sağcı, sosyal demokrat veya daha başka sözcükleri de koyarak değerlendirmek gerekir”.
Türkiye bugün ikiye ayrılmıştır: Bir yanda örtülü ve açık işbirlikçiler bulunuyor. Öte yanda ise sömürgeci dayatmalara karşı “ulusalcı cephe” vardır.
Ulusalcı cephe şu temel özelliklere sahiptir:
1) En başta antiemperyalisttir, sömürgeci düzene karşıdır. Bu, Atatürk devrimlerinin en vazgeçilmez koşuludur.
2) Bu cephe sosyal ve laik hukuk devletinden yanadır.
3) Gerçek demokrasinin, “katılımcı örgütlenmelerle” olabileceğine inanır. Bireysel ve toplumsal hakları ve özgürlükleri birlikte destekler.
4) Dış ilişkilerde iktisadi, siyasi, askeri ve kültürel olarak “karşılıklı çıkarları savunur.” Tek yanlı bağlara şiddetle karşıdır. Bunun gereği olarak uluslararası ilişkilerde “denge politikasını” esas alır. Türkiye’nin Avrasya ile ilişkilerinin geliştirilmesini, “Batı’nın dayatmalarının engellenmesi için” vazgeçilmez bir koşul olarak benimser.
Görüyorsunuz, “işbirlikçilere karşı olmak için” işi buraya kadar getirmek gerekir. Legonun sadece bir parçası bizim işimize yaramaz, olayı bütünüyle değerlendirmek durumundayız.
05 Mayıs 2008 Pazartesi,
http://www.transanatolie.com/Turkce/Turkiye/Turkiye%20Gercekleri/kim_kimdir.htm
*****