CAN ATAKLI etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
CAN ATAKLI etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

23 Eylül 2020 Çarşamba

VAY VAY VAY O VAKIFTA MEĞER KİMLER VARMIŞ !!!!

 VAY VAY VAY O VAKIFTA MEĞER KİMLER VARMIŞ !!!!




YOLSUZLUK DOSYASI 

CAN ATAKLI : 

10 AĞUSTOS  2019

6 Temmuz 2019

YENİ ÖĞRENDİM

İstanbul’da insanlara kan kusturan bir vakıf var. Adı İstanbul Trafik Vakfı. Yıllarca bu vakfın haksız uygulamalarına karşı yazılar yazdım televizyonlarda konuştum. Neden? Çünkü bana göre bir mafya gibi çalışan bu vakıf İstanbul trafiğine hiçbir katkı sağlamıyor. Tek dertleri var gün boyu olabildiğince çok sayıda aracı “yediemin parklarına” çekmek ve bundan müthiş paralar kazanmak. İstanbul Trafik Vakfı’nın hiçbir yatırımı yok. Sadece çekici alıyorlar ve olur olmaz araç çekip can yakıyorlar. Ne bir otoparkı var ne trafik eğitimi konusunda girişimleri. Personeli bile yok. Devletin polisini aracı olarak kullanıyorlar. Bu İstanbul Trafik Vakfı’nın emniyete ait olduğunu düşünürdüm ben de herkes gibi. Oysa öyle değil. İş insanları kurmuşlar bu vakfı. Ciddiyeti olsun diye de içine sembolik olarak cumhurbaşkanını koymuşlar örneğin. İstanbul Valisi ve belediye başkanı da bu vakfın yönetiminde görülüyor. İçindeki isimleri görünce çok şaşırdım. Bunca anlı şanlı iş insanının ne işi var burada acaba? Oradan gelecek paraya bu kadar mı ihtiyaçları var diye düşünmeden edemiyor insan. Gerçi bu vakıf aracılığı ile toplanan para müthiş. İstanbul halkının milyonlarca lirası adeta gasp ediliyor. Şimdi diyeceksiniz ki “Ne yani isteyen istediği yere mi bıraksın aracını?” Elbette öyle de bu vakfın çekicileri trafiği engelleyen araçları çekmiyor ki. Ancak çekilmesi çok kolay ve üstelik ortak kullandıkları otoparklara en yakın yerden araç çekiyorlar. Uygar ülkelerde de araç çekilir. Ama oradaki insanlar yasak yere zaten park etmezler. Çünkü park ettikleri anda çekileceğini ve ceza yiyeceklerini bilirler. Medeni ülkelerde lokantaların otoparkçıları ile anlaşıp onlara bırakılmayan araçları çekmezler. Bizde aracınızın çekilmesi tamamen sizin şanssızlığınız dır. Genellikle de sizin aracınızın çekilmesi bir başka araca adeta park yeri açılması gibidir. Sizlere bu vakfın mevcut mütevelli heyetinin listesini sunuyorum. Çoğu tanınmış iş insanı olan bu kişilere seslenmek istiyorum. Buradan elde ettiğiniz paralar gözünüzü karartmış olabilir. Ama lütfen yönettiğiniz vakfın nasıl çalıştığına dönüp bir bakın. Gerçekten vakfınızın İstanbul trafiğine hizmet edip etmediğini inceleyin. Günde kaç araba çekildiğini bunların en yoğun olarak hangi bölgelerde olduğunu bunların ne kadarının haksız ve vicdansız olduğunu hangi bölgelerde vale denilen özel otoparkçılarla anlaşmalı olduğunu öğrenmeye çalışın. Örneğin araç çekilen yediemin otoparklarına kimliğinizi belli etmeden bir gidin çalışanlara bir bakın bakalım “Ben buradan nasıl çıkacağım” diye korkuya kapılıp kapılmayacağınızı bir test edin. O zaman ne demek istediğimi anlayacaksınız.

İŞTE TRAFİK VAKFI’NIN MÜTEVELLİ HEYETİ

1. Cumhurbaşkanı 

2. Faika KOZAKÇIOĞLU 

3. Zuhal ÜRETEN 

4. Alper KUŞ 

5. Nadir YAYLA 

6. Korkmaz ALTUĞ 

7. İsmet NANE 

8. Muammer GÜLER 

9. Atıf ÇETİNER 

10. Jak KAMHİ 

11. İnan KIRAÇ 

12. Erman YERDELEN 

13. Ali Süha UYAR 

14. Mücahit ÖREN 

15. Oktay DURAN 

16. Celalettin CERRAH 

17. Cenk CANKURTARAN 

18. Yılmaz ULUSOY 

19. Sema RAMAZANOĞULLARI 

20. Yücel ÇELİK 

21. Ahmet KOCABIYIK 

22. Nail KEÇİLİ 

23. Turgut KAZAN 

24. Ömer DİNÇKÖK 

25. Kadir BOY 

26. İlhan ÇETİNKAYA 

27. Suat YALKIN 

28. Ali GÜRELİ 

29. Adının açıklanmasını istemeyen bir kişi 

30. Turgay ATASÜ 

31. Süreya ÖZYURTKAN 

32. Ayşe ÖZGÜN 

33. İsmail ACAR 

34. Lale MANÇO 

35. Hıncal ULUÇ 

36. Ümran ÇAVLI 

37. Remzi TAN 

38. Süleyman BAŞGÖR 

39. Kadir TOPBAŞ 

40. Vasip ŞAHİN 

41. Hasan KAYNAR 

42. Haluk BAYRAKTAR 

43. Kemal TATAR 

44. Necati CANSARAN 

45. Saruhan VARDAR 

46. Abdullah SİLAHYÜREKLİ


Şimdi bu listeye İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı sıfatıyla Ekrem İmamoğlu da girecek sanıyorum Kadir Topbaş da çıkarılacak. Ayrıca Muammer Güler Celalettin Cerrah gibi görevleri gereği bu listede yer alanlar da bu göreve yeni gelenlerle değiştirildi.

OKURDAN MESAJ

Balık mevsimlerini pek bilmem. İstanbul’da “Lüfer geldi” derler ya da “palamut akınının başladığını” söylerler. Bunların hangi mevsime geldiğine pek dikkat etmem. Zamanında belki ederdim de şimdi sorarsanız “Lüfer mevsimi ne zaman?” diye hemen yanıt veremeyebilirim. Bir okurumun mesajından sardalyanın şu sıralar pek bol olduğunu öğrendim. Ama bir sorun varmış. Bakın okurum bunu nasıl dile getirmiş; Can Bey ben İzmir’in sahil kasabası Dikili’de yaşıyorum. Bildiğiniz gibi şu anda balık avı yasağı var. Oysa inanın şu anda deniz balığı olarak sardalyanın tadına doyum olmaz. En yağlı ve bol mevsimidir. Fakat yasak yüzünden avlanamadığı gibi balıkçılardaki sardalyalar Midilli’den gelmekte. Yani Euro kuru üzerinden balık yiyoruz. Halbuki büyük balıkçı gemileri son derece gelişmiş sonar sistemlerine sahipler. Radarlarındaki balığın cinsini yüzde100 tahmin edebilmekteler. Diyeceğim o ki çok mu zordur sadece sardalya avına izin vermek? Limanlarda zaten sahil güvenlik var gelen tekneleri denetler sardalya avı dışındakilere cezayı keser bu kadar basit. Millet de ucuz balık yemiş komşu Yunan’a para kazandırmamış olur. İşin başka enteresan tarafı da şu; balık avlanma yasağı tam da sardalyanın yumurtlama mevsiminde bitiyor. Kaş yapayım derken göz çıkarmak böyle bir şey; olsa gerek.

CANIMI SIKAN ŞEYLER

Erdoğan tarafından sarayda görevlendirilen Bülent Arınç devlet kesesinden alacağı maaşı soranlara “Edepsizler” dedi biliyorsunuz. Neymiş kimin ne maaş alacağına kimse karışamazmış kime neymiş milletvekilinin maaşından? Olacak şey değil tabii. Gerçi cevabını aldı. Ben de uzun yıllar önemli görevler yapmış biri olarak yaptığı yanlıştan utanıp susacağını sanmıştım. Ama öyle olmadı. Arınç konuştukça konuşuyor ve battıkça batıyor tabii. Bu kez de henüz ne kadar olduğunu bilmediği maaşının yarısını öğrenci bursu diğer yarısını da KHK’lar yüzünden mağdur olmuş kişiler için kullanacağını söyledi. Artık nasıl bir maaşsa bu hem burs için hem de mağdur aileler için yetecek. Tabii üste çıkacağım diye çok konuşan Arınç iktidar adına bir itirafta bulunduğunu ne kadar fark ediyor bilmiyorum. Demek ki iktidar hiçbir suçu olmayan insanları açlığa ve sefalete mahkum etmiş. Arınç saraya girip Erdoğan’a çok yaklaşmış bir kişi olarak bu sorunu çözmek için girişimde bulunmak yerine maaşını soranlara ucuz bir popülizmle cevap vermeye çalışıyor. Bunca yıl devletin en tepesinde oturdu bu kişi. Ne kadar yazık.


ÖNERİ

İktidar seçim yenilgisini hazmedemeyince İstanbul seçimlerini tekrarlatmak için kendince harika bir gerekçe bulmuştu biliyorsunuz. Oyların çalındığını ileri sürmüşlerdi. Gerçi YSK bu iddiaya prim vermedi bunun yerine suçu kendi üzerine alıp seçimleri tekrarlattı. Tabii sonuçta “oyların gerçekten çalındığı” ortaya çıktı. Meğer iktidar “fena halde götürmüş” oyları. Bu kez YSK kenara çekilince foya ortaya çıkmış oldu AKP tarihi fark yedi. Oyların çalındığı bu seçimde ortaya çıktı ama geçmişteki seçimler üzerinde hâlâ kara bulutlar var. O zamandan beri çırpınıyoruz; hile yapıldığını oyların çalındığını anlatmaya çalışıyoruz bir avuç insan. Şimdi ciddi bir karine çıktı ortaya. YSK referandum ve 24 Haziran seçimlerini mutlaka mercek altına almalıdır. Bu seçimlerde kullanılan oylar bir araya getirilmeli ve tekrar sayılmalıdır. Diyeceksiniz ki “Kaç kere söyledin ve yazdın şimdi niye tekrarlıyorsun?” Öyle demeyin. Bazı konuları ısrarla tekrarlamak gerek. Bunlar asla unutulmamalıdır.


Link : 

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/can-atakli/vay-vay-vay-o-vakifta-meger-kimler-varmis-5216570/


***


31 Ekim 2017 Salı

Yeni partiden ilk izlenimler

Yeni partiden ilk izlenimler


CAN ATAKLI

ANALİZ

Hatalar var. Güzellikler var. Umut var. Peki gelecek var mı? Akşener'in önderliğinde kurulan yeni parti ile ilgili ilk izlenimler biraz karışık. Ama ilk günden de moral bozucu olmamak gerek. Tabii böyle diye de bazı uyarıları yapmamak da olmaz.
Öncelikle partinin adının tutup tutmayacağını tahmin edemiyorum. Yazarken değil ama ekranlarda konuşurken “iyi parti” demek biraz zor. Ses uyumu açısından sıkıntılı. Parti amblemi heyecan verici ve pırıltılı olmamış. Ama asıl sıkıntıüzerinde çok fazla spekülasyon yapılabilir olması.
Güneş sembolünü parti amblemi yapmak riskli. Çünkü güneş figürü çok yerde kullanılıyor. Bu nedenle herkes eleştirmek için, dalga geçmek için de ambleme sarabilir. Nitekim ilk spekülasyon “Amblem cemaatçilerin maklubesine çok benziyor” şeklinde yapıldı.
Antalya Belediye Başkanının “Menderes Türel Antalya'ya iyi gelecek” sloganını da andırdığı kesin. Parti adı ve amblemin biraz aceleye getirildiğini düşünüyorum. Tabii sonuçta kararı kamuoyu verecek. Bazen “asla olmaz” denilen şeyler halk arasında çok tutulabiliyor.


Akşener'in konuşması iyiydi. İddialıydı. “Yeni bir şeyler söyleme zamanı” cümlesi bana göre
önemli. Ancak gerçekten de “yeni bazı şeyler” söylenebilsin.
Anladığım kadarıyla Akşener konuşmasını prompter aracılığı ile okudu. Metindışına çıktığında da bana göre hatalı bir söylemde bulundu. Salondakilerin “Başbakan Akşener” sloganlarını keserek “Başbakan değil Cumhurbaşkanı” demesi hoş olmadı. En azından benim gibi başkanlık sistemine geçilmemesi için her şeyin yapılması gerektiğine inananlarda “Asıl hedef tek başına yönetime gelmek mi?” kuşkusu yarattı ister istemez.
Bana göre keşke Akşener'in cumhurbaşkanı olmayı hedeflediğini söylemek yerine “Biz iktidara gelince demokratik hukuk rejimini yeniden kuracağız, tek adam hakimiyeti sağlayan bu yeni rejimi bir kenara koyacağız, ama ulaşmak için önce iktidarı almamız gerekiyor” deseydi keşke.


Yeni partide “flaş isim” olmadığını söyleyenler var. Ben aynı kanıda değilim. Bunu söyleyenler kimi istediklerini de söylemeli. Şu anda merkezi ya da merkez sağıtemsil eden isim yok ki. Sağ siyasetin bütün unsurları AKP içinde. Onun içinde olmayanların da hemen hepsi siyaset dışında kaldı ve çok yaşlandılar. Şimdiki seçmenler için bir şey ifade etmezler. Bu nedenle zaman içinde parti kurucularıçeşitli vesilelerle kendilerini göstermek ve güven sağlamak zorundalar. Bunun için de biraz sabırlı olmak gerek.


Sonuç olarak; İyi Parti başarılı olabilir mi? Eğer dün itibarıyla AKP'den de
katılımlar olsaydı kesinlikle “çok başarılı olabilir” diyebilirdim. Ancak AKP'den şu anda katılım yok. Bu belki çok normal ama siyaset biraz da böyle yürüyor. Buna karşı AKP'ye oy veren çevrelerden bu partiye hatırı sayılır kayma olma ihtimali bana göre yüksek.CHP'lilerin bir kısmı ise kendilerini boşuna üzüyor. CHP'den de bu partiye seçmen kayması olabilir ama eğer CHP paniğe kapılmadan kendi özüne sahip çıkarsa giden kadar gelen oy olur.

CANIMI SIKAN ŞEYLERBUNA DA “DIŞ POLİTİKA BÖYLE YÖNETİLİR” DİYORLAR


Öğleden sonra yazılarımı yazmak üzere bilgisayarın başına geçmişim. Karşımda televizyon açık. Canlı yayın başlıyor. Ekranda AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan var. Karşısındaki koltukta biri oturuyor. İlk bakışta tanımıyorum doğal olarak. Ekrandaki yazıya bakıyorum. “Irak Başbakanı İbadi ile Cumhurbaşkanı Erdoğan ortak açıklama yapıyor” diye yazıyor.İbadi Erdoğan'ın “haddini bil” dediği kişi değil mi?
Elbette ta kendisi.

11 Ekim 2016'da Erdoğan aynen şunları söylemişti;

“Sen benim muhatabım değilsin, seviyemde değilsin, kalitemde değilsin. Irak'ın Başbakanı, istediğin kadar bağır, çağır. Biz bildiğimizi okuyacağız. Önce haddini bil”

Bu öfke yetmemiş olacak ki Erdoğan 15 Ekim 2016'da Rize'de halka yönelik konuşmasında bu kez şöyle konuşmuştu; “İbadi beni ziyarete geldiğinde böyle konuşmuyordu. Bizden üs kurulmasını isteyen sendin. Senin bakanların oraları ziyaret etti. Hangi üst akıl sana bir talimat verdi de havan değişti. Bize meydan okumaya kalkma, bu yol farklı bir yol. Eğer Irak samimiyetini korursa, bizden samimiyet görür. Samimi davranmazsa bizim Irak halkı ile sorunumuz yok ama bu yönetim mantığıyla sorunumuz var. Kuzey Irak'ta Peşmerge kardeşlerimizle dayanışma içerisindeyiz. Orada mezhep çatışmasına sıcak bakmıyoruz.”


Dün tarihler 25 Ekim 2017'yi gösteriyordu. Erdoğan karşısında oturan İbadi'ye tam bir yıl sonra “dostum, kardeşim İbadi” diye sesleniyor. Merak ediyorum ikisi baş başa konuşurken İbadi “bir yıl önce söyledikleriniz biraz ayıp kaçmadı mı?”demiş midir acaba? Öyle ya bir yıl önce Erdoğan'ın seviyesinde, kalitesindeolmayan İbadi, Erdoğan esip gürlerken gerçekten “bir gece ansızın” Kerkük'e girdi ve Peşmergeyi oradan çıkarak Türkmenleri kurtardı. Şimdi de muzaffer komutan edasıyla Erdoğan'ın karşısına oturup “IŞİD'i de bitirdik” diye caka satabiliyor.


Hepsi iyi hoş da AKP'nin Türkiye'yi bu kadar küçük düşüren onca hatasını “Dış politika böyledir, sürekli düşmanlık olmaz, bakkal dükkanı işletmiyoruz devlet yönetiyoruz” diye kapamaya çalışması yok mu, işte o çok canımızı sıkıyor.

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER CHP'Lİ BELEDİYELERİN ÜZERİNE YÜRÜYECEKLER


AKP'li büyük şehir belediye başkanları istifa etsinler sonra sırada ilçe belediyelerive il başkanları var. 22 ilin AKP başkanı görevden alınacak. Bunu parti yetkilileri açıkladı dün. Tabii onlar görevden alma olarak söylemiyorlar. Başkanlar kendiliklerinden istifa ediyorlar.


Bütün bu operasyonlar sürerken yoğun bir hazırlık da CHP'li belediyeler için yapılıyor. Yandaş medya günlerdir yazıyor zaten bunu. Tayyip Erdoğan' ın “ Yolsuzluk yapan belediyelere göz açtırılmayacak ” sözleri üzerine savcılarharekete geçmiş. Böyle diyor yandaş medya. Demek ki bu savcılar AKP genel başkanı talimat vermedikçe yolsuzluk olsa bile harekete geçmiyormuş bunu anlıyoruz. Vah ülkeme tabii.


Tabii bundan AKP'liler etkilenmeyecek. Genel Başkanları “Efendice istifa edin yoksa neticesi çok kötü olacak” dedi. Böylelikle hukuk sistemimize “istifa eden AKP'liler genel başkanımızın himmetiyle her türlü suçlamadan kurtulurlar”maddesi girmiş gibi oldu. Tabii bu madde sadece AKP için. CHP için böyle bir şey yok. Kılıçdaroğlu ise “CHP'de yolsuzluk, hırsızlık yapan belediye yok” dedi. Olsun ya da olmasın hiç fark etmez. Yargı bir talimatla CHP'li belediyelerin üzerine yürüyüverir. İlk hamle İzmir'de oldu bile. Karabağlar Belediyesi'ne “ADD'ye niye yurt yapması için yer verdiniz?” soruşturması açılmış. İstanbul'da dinci vakıflara tahsis edilen arsa ve binaların toplam değeri 800 milyon lirayı geçti. Oraya hiç ses yok. Ama CHP yaparsa büyük suç. Bütün CHP'li belediyeler dikkatli ve hazırlıklı olmalı.

BUNU YAZMAK GEREK BAĞIRA BAĞIRA BAŞARISIZLIĞI ANLATIYORLAR


AKP'li yöneticiler teker teker gidiyor. Şu üç belediye başkanı da istifa etsin ondan sonra il başkanlarına ve ilçe belediye başkanlarına sıra geldiği söyleniyor. Söyleniyor diyorsam dedikodu olarak değil, bizzat parti yöneticileri açıklıyor bunu. İşin garip tarafı kimse de “bu kişiler neden gidiyor?” diye sormuyor bile. Oysa genel başkan metal yorgunluğundan, yetersizlikten söz ediyor. Yenilenme gerektiğini anlatıyor. Sanki gökten bir emir gelmiş gibi herkes aynı anda yorulmuş, aynı anda yetersiz kalmış gibi bir durum var ortada. İnsan şaşmadan edemiyor. Düne kadar hepsi başarılıydı da hepsi bir anda mı yetersiz oluverdi?


Gerçek farklı tabii. En tepenin yaptığı ama sesini yükselterek bastırdığı hatalar şimdi partinin alt tarafına ciro ediliyor. En tepedeki başarısızlığın sonucu oylarda ciddi bir düşme olduğunu görüyor. Bunun toparlanması için suçu “mantıklı ve makul” biçimde başkalarına yaymak gerekiyor anlaşılan. Bunun için de en iyi bahane referandumda alınan sonuçlar. İstanbul'da hayırlar bütün hile hurdayarağmen daha fazla çıktı, bunu YSK bile gizleyemedi. En tepe “bu benim suçum”diyecek değil elbette. Zaten kendisi için artık sorun olan ve haklarındaki dosyalarbini aşmış belediye başkanlarını, il ve ilçe başkanlarını suçlamak, görevden almak ve “görüyorsunuz bizde kimsenin gözünün yaşına bakılmıyor” propagandası yapmak aslında akıllıca bir yöntem. Çok güçlü sanılan isimleri boş birer tenekegibi çöpe atmak AKP tabanının da hoşuna gidiyor, en tepedekinin her türlü hatasını görmemesini sağlıyor. Hatta tam tersine koca dişler birer birer söküldükçe en tepedeki daha da büyüyor, ilahlaşıyor. Oysa yapılan aslında başarısızlığın bağıra bağıra yapılan ilanı. Bunu AKP'nin oy tabanı da yakında mutlaka anlayacaktır.

***