BEDEL etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
BEDEL etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

17 Eylül 2020 Perşembe

Oy Kullanmanın Bedelini mi ödüyoruz.

Oy Kullanmanın Bedelini mi ödüyoruz.  



Murat Aksoy,

Artı Gerçek

06 NİSAN 2019


Oy kullanmanın bedelini mi ödüyoruz?

Bu haliyle şu çok açık ki, demokrasinin verdiği ilk temel hak olan oyumuza göz dikildi. Özellikle İstanbul’da.

Yerel yönetimlerde klasik demokrasi, yerini katılımcı demokrasiye bırakalı epey zaman oldu. Yani insanlar için artık sadece oy kullanmak yeterli gelmiyor.

Çünkü oy kullanmak, en sıradan hak olarak demokrasinin olmazsa olmazı. İnsanlar artık sadece yöneticiyi seçmiyor. Yöneticilerin kendilerini ilgilendirenkararlara, bu kararların uygulanmasına, uygulamaların denetlenmesine ve varsa eksik, hataların düzletilmesi talebinde de bulunuyorlar.

Geçtiğimiz pazar günü vatandaşlar olarak yerel yöneticilerimizi seçmek için sandık başına gittik. Klasik demokrasiden kaynaklanan en temel, en basit ve tek hakkımız olan oyumuzu kullandık.

Normal şartlarda kullanılan oylar, ilgililer tarafından sayılır, sayım sonuçları denetlenir ve en çok oyu alan kişi, sonraki seçime kadar seçildiği görevi yerine getirir.

Elbette seçilen kişi, görevi sırasında sorumsuz değildir. Seçen vatandaşlar olarak aldığı kararları ve uygulamaları denetleyemezsek de, devletin ilgili kurumları, belediyeleri ilgili yasalara göre bizim adımıza denetler. İşleyişte idari ve hukuki sorunlar varsa gereğini yerine getirirler.

YEREL DEMOKRASİ: BİR ŞANS

Türkiye’de merkezi yönetimin iyice merkezileştiği yeni sistemde doğal olarak demokratik teamüller de azaldı.

24 Haziran’da hayata geçen yeni yönetim sistemi, asgari demokrasi gereklerini dahi yerine getirmekten hayli uzak. Usuli oy verme dışında, güçler ayrılığının

ortadan kalktığı bir sisteme, asgari düzeyde demokratik demek de kolay değil. Bu yüzden yerel seçimler, demokrasinin varlığı, işleyiş için hâlâ anlamlı ve değerli.

Ve şunu da hemen ekleyelim ki, var olan sistem içinde yerel yönetim seçimlerindeki işleyiş ve demokrasi standardı bağlamında genel idareden çok daha güçlüdür.

Genel idare yapılanması ve işleyişiyle kıyaslandığında daha demokratiktir. En azından şimdilik.

Belki bu yüzden seçim gecesi Devlet Bahçeli yaptığı ilk değerlendirmede; muhalefet partilerinin kazandığı belediyelerden bahsederken, seçilen belediye başkanlarından yeni geçilen sisteme uyum sağlamaları gerektiğine özellikle vurgu yapma ihtiyacı duydu.

Bu uyum iktidar için önemli. Uyumsuzluk, genel idarenin anti-demokratik pratiklerini daha çok ortaya çıkaracağı için, iktidarın beklentisi sadece uyum değil aynı zamanda itaatdir de.

OLMAYACAK ŞEYLER OLMUŞ GİBİ

31 Mart’ta sandığa gittik oyumuzu kullandık. Elbette beklentimiz, sayımların sonunda çıkacak sonucun kabullenilmesi idi. Ama öyle olmadı. Özellikle İstanbul’da.

Hukuki olarak, olabilecek her hataya karşı tüm partiler tarafından seçim sonuçlarına itiraz edilmesi, ilgili kurulların gerektiği gördüğü halde sayımıntekrarlanması mümkün.

Ama olan bu değil. Yine özellikle İstanbul’da.

Bu haliyle şu çok açık ki, demokrasinin verdiği ilk temel hak olan oyumuza göz dikildi. Özellikle İstanbul’da.

Sandık başkanlarının devlet memuru olduğu, her partiden sandık görevlilerinin olduğu sayımda, iktidar partisinin oyunun eksik sayılması, insanın aklının kolay alabileceği bir şey değil. Ama iktidarın iddiası bu. Yine özellikle İstanbul’da.

Süreç işliyor, sonucu hep birlikte göreceğiz.

SUÇ: OY KULLANMAK

Ancak bu hukuki sürecin işleyişini beklemeden, sonucun ne olacağını bilmeden (ya da bildikleri için) medyada yazılanlara, ekranda söylenenlere bakınca insan gerçekten şaşırıyor.

Özellikle iktidardan çok iktidar, kraldan çok kralcı olan seçim sonuçlarını “darbe” olarak sunuyor. Normal bir insanın hayal etmesi güç düşünceleri, “gerçekmiş” gibi yazıyorlar.

Birbirinden farklı saiklerle oy kullanan milyonlarca vatandaşın hepsi, çıkan sonuçtan bağımsız olarak hedefe konuyor. Sadece demokrasinin en temel hakkı olan oy kullandıkları için suçlu ilan ediliyorlar. Bunu yapanların normal olduğunu söylemek de normal olmaz kanaatindeyim.

Verilen bu tür tepkilerin, akılla bağdaşmadığı ölçüde, bir açıklaması var; o da adı konulmamış bir çıkar ortaklığıdır.

MEDYANIN KENDİNİ TÜKETİŞİ

Verilen bu tepkilerin kaynağı yazılı ve görsel medya.

Kendileri dahil olmak üzere hepimiz biliyoruz ki, iktidara yakın medya, iktidarın yaşadığından daha ağır bir büzüşme yaşıyor. Bunu gazete satışlarından,

TV izlenme oranlarının düşmesinden görüyoruz.

Bu bir sonuç. Çünkü bu kurumlar, siyasi iktidarla kurdukları ideolojik ve ekonomik ilişkinin sonucu olarak; bağımsızlıklarını yitirdikleri ölçüde, gazetecilikten uzaklaştılar.

O yüzden olsa gerek, habercilik değil iktidar adına düşünen, onlar adına fikir geliştiren ve bunu topluma sunan organik kurum ve organik aydınlara dönüştüler.

Bu ise sadece kendilerine değil meslek adına da hazin bir durum.

***


26 Kasım 2016 Cumartesi

HAYDİ HAK ARAMAYA GİDİYORUZ GELİRMİSİNİZ.!


HAYDİ  HAK ARAMAYA GİDİYORUZ GELİRMİSİNİZ.!




Tüketici Birliği Başkanı Deniz: 

'' Birilerinin cebine girmekte olan milyonlarca lira para var ''


Tüketici Birliği Federasyonu Genel Başkanı Av. Bülent Deniz elektrik faturalarının hukuka uygun olmadığını belirtti. Vatandaşlara da önemli uyarılar yapan Deniz “Her abone geriye doğru ödemiş olduğu 10 yıllık kayıp kaçak bedeli için dava açmalıdır. Vatandaşlar hakkını almaktan geri kalmasın. Birilerinin cebine girmekte olan milyonlarca lira para var” diye konuştu.

,


Tüketici Birliği Başkanı Deniz: 'Birilerinin cebine girmekte olan milyonlarca lira para var'



















Tüketici Birliği Federasyonu Genel Başkanı Av. Bülent Deniz HUKUKİ HABER’e konuştu.

Deniz, hukuki olmayan düzenlemelerle vatandaşın mağdur edildiğini söyledi. Elektrik faturaları için gerekli yargı işlemlerinin başlatıldığını söyleyen konfederasyon başkanı EPDK Başkanı'nın yaptığı açıklamaların samimi olmadığını belirtti. 

İşte Deniz’in Hukuki Haber'e özel yaptığı açıklamalar: 

SAMİMİYSE VATANDAŞLARIN PARALARINI VERSİNLER

Eğer EPDK Başkanı samimiyetini ispatlamak istiyorsa 2014 yılı Aralık ayında Hukuk Genel Kurulu tarafından verilmiş olan kayıp kaçakla ilgili kararın gereğini yerine getirmeli. Geriye doğru ödenmiş olan kayıp kaçak bedellerini abonelerin talebini beklemeksizin iadesi için formül üretmelidir.


'KAYIP KAÇAĞI ADETA LEGALLEŞTİRİYOR'

Ancak EPDK Başkanı bunu yapacağı yerde kayıp kaçağı adeta legalleştiriyor. Faturaları kamuoyundan kaçırmak için Vergi Usul Yasası’na aykırı bir şekilde çeşitli kalemleri tek bir kalem adı altında birleştirerek vatandaşın fatura tutarı hakkında bilgi sahibi olmasını engelliyor.

FATURALAR VERGİ USUL YASASI’NA UYGUN OLMALI

Şuandaki faturaların şeffaf hale getirilmesi lazım. Yani dağıtım hizmet bedeli içerisinde kayıp kaçak bedeli ne kadar, iletim bedeli ne kadar, kar oranı ne kadar, gibi detayların Vergi Usul Yasası’na da uygun şekilde şeffaflık politikasına göre gereği yapılmalıdır. Bütün bunları yapmadan ‘vatandaşın bir kuruşunu bile getirmeyeceğiz’ demeyi sadece kamuoyunun yanıltmaya yönelik yeni bir beyan olarak görüyoruz.

VATANDAŞIN ÖDEDİĞİNİ BİLME OLANAĞI YOK

Vatandaş Elektrik faturasında şikayetçi, zam oranını dahi bilmiyor. 6.8 diyen var. Yüzde 20 diyen var. Yüzde 38 diyen var. Vatandaş elektrik kullanıyor parasını ödüyor ancak nereye ne kadar ödediğini bilme olanağı yok!

BAKANLIK SESSİZ KALIYOR

Maliye Bakanlığı da bu duruma sessiz kalıyor. Çünkü vatandaşa gelen faturalar Vergi Usul Yasası’na göre gerekli detayları içermediği için yasaya aykırı.

ELEKTRİK FATURALARIYLA İLGİLİ GEREKLİ DAVALAR AÇILDI

Biz de davaya müdahil olarak katılma dilekçesi vereceğiz. Öngörümüz odur ki açılacak bu davada mahkeme usule ve yasaya aykırı olması nedeniyle faturaların iptaline karar verilecektir.  Bu takdirde yeni bir kaos ortaya çıkacaktır. Elimizdeki olan faturalar batıl hale düşecektir.

VATANDAŞIN MİLYONLARCA LİRASI NASIL TAHSİL EDİLECEK?

Elektrik hizmeti bir kamu hizmetidir. Vatandaşa şeffaf olmayan faturalar göndermek, vatandaşın yargı kararıyla hak ettiği paralarını ödemekten imtina etmek samimiyetten uzak bir yaklaşımdır. Hiçbir dağıtım şirketi ihaleden sonra almış oldukları veri tabanı hukuken uyumlu değil. Enerji Bakanlığı, EPDK ve tüketici örgütleri bir araya gelerek vatandaşın birikmiş olan milyonlarca lirasını nasıl tahsil edileceği konusunu önlerine bir mesele olarak koyması gerekiyor.

VATANDAŞLARA ÇAĞRI YAPIYORUZ ‘DAVA AÇIN’

2014 yılından beri sürekli vatandaşa çağrı yapıyoruz. ‘Her abone kendisi ile ilgili geriye doğru ödemiş olduğu 10 yıllık kayıp kaçak bedeli için dava açmalıdır.’  Sadece tüketici değil ticari işletmelerde paralarını geri alabilirler. Vatandaş hakkını almaktan geri kalmasın. Birilerinin cebine girmekte olan milyonlarca lira para var. Ancak insanları adliye kapılarına dizmenin, mahkemeleri boğmanın bir anlamı yok. EPDK gerçekten bir üst kurulsa, vatandaşla perakende şirketlerin nasıl uzlaştıracak mesele olarak düşünmek zorundadır.

HUKUKİ HABER - ÖZEL