Bülent Esinoğlu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Bülent Esinoğlu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12 Aralık 2020 Cumartesi

Bankaların Yunanistan Darbesi ve Ordular,

 Bankaların Yunanistan Darbesi ve Ordular 


Bülent Esinoğlu

 


BATILI Bankaların Yunanistan Darbesi

Alacaklılar, bu borçlarını alabilmek için Yunan devletinden alınması gerekli olan tedbirlerin alınmasını istedi. Bu tedbirlerin çoğu, varlıklıları hedef almak yerine, çalışan halkı ve dar gelirlileri dada da zor duruma soktu.

Şimdi tekelci bankaların yöneticilerinden (CEO’lardan) müteşekkil bir hükümet kurulacak. Adı da teknokratlar hükümeti olacak.

Daha düz söylersek, bankaların ve bankerlerin doğrudan yönetime el koyduğu bir hükümet kurulacak.


Uluslararası tekellerin bankaları Yunanistan’da darbe yaptı.

Yunanistan’ın tıpkı bizim gibi devlet borçları ve cari açıkları vardı.

Alacaklılar, bu borçlarını alabilmek için Yunan devletinden alınması gerekli olan tedbirlerin alınmasını istedi. Bu tedbirlerin çoğu, varlıklıları hedef almak yerine, çalışan halkı ve dar gelirlileri dada da zor duruma soktu.


Şimdi tekelci bankaların yöneticilerinden (CEO’lardan) müteşekkil bir hükümet kurulacak. Adı da teknokratlar hükümeti olacak.

Daha düz söylersek, bankaların ve bankerlerin doğrudan yönetime el koyduğu bir hükümet kurulacak.

Halk ne oldu, demokrasi ne oldu diye sorarsanız, tekelci sermaye için zaten göstermelik olan bu kurumlar bir günde yok oldu. Adam kendi sermayesini kurtarmaya çalışıyor. Senin demokrasin umurunda mı?

Demokrasi masalları, tekelci sermayenin bir ülkeye girerken anlattığı masallardan ibarettir.

Peki, halkın direnişi ne olacak, halkı kim durduracak diye sorarsanız, onun da çaresini düşünmüşler.

Daha Papanderu hükümeti düşmeden, Papanderu’ya 16 generali emekli ettirdiler. Eğer sert bir halk direnişi olursa, yeni generaller gerekeni yapacaklar. Darbe içinde darbe

Yunan halkı ne olacak derseniz, onlarda Avrupa’ya girelim sevdalarının cezasını çekecekler. Zamanında Avrupalı bankerlerden kredi alırken kullanmadıkları aklın ve bilinçsizliğinin bedelini ödeyecek. Ödeyecek ki, bir kez daha aynı sorunla karşılaşırsa, örgütlü karşı koymayı öğrenecek.

Yunan halkı tüketim dünyasının tatlı rüyasından uyanıp, kendi yaptıkları hataların, emperyalistler ile bir olan hükümetleri ve sivil toplum örgütlerini desteklemenin bedelini ödeyecek.

Gelelim, bizim Yunanistan’da olanlardan halk olarak çıkaracağımız derslere…

Uluslar arası tekeller, yatırımlarını güvence altına almak, sömürüyü sürdürülebilir kılmak üzere, kurduğu kurumların, yeniden millileştirilmesine karşı, her türlü tedbiri almaya çalışır. Ancak, buna rağmen, milli bir iktidar gelirde, ordu ile bütünleşip millileştirmelere girişmesi ihtimaline karşı da, ordu içinde, kendilerine yakın general ve komutanlar oluşturmaya çalışırlar.

Bu sebepten, emperyalistler işi garantiye almak için mevcut işbirlikçi iktidar iktidardayken, ordu içindeki milli unsurları temizlettirirler. Gladyo bu işler için vardır.

Hasdal ve Silivri size hiçbir şey hatırlatmıyor mu?

Eğer hatırlatmıyorsa, Yunanistan’ın başına gelenleri hiç anlamamışınız demektir.

http://acikistihbarat.com/HaberGoruntule.aspx?id=9828


***

24 Kasım 2017 Cuma

Kitlesel etki ajanları nasıl devşirilir?

Kitlesel etki ajanları nasıl devşirilir?


Bülent Esinoğlu

15 Temmuz Amerikan Darbesi sonrası, insanlar bu işler başımıza nasıl geldi diye kafa yordular. Etki ajanları konusunda çokça yazı ve haber okudular.
Okudukça ve duydukça Amerikan karşıtlığı da tavan yaptı.
Etki ajanlığı ifadesini ilk kez dönemin İç İşleri Bakanı SadettinTantan’dan işitmiştim.
Çevremizdeki etki ajanlarını tanıyıp ortaya çıkarmak için etki ajanlarının ortak özelliklerinin bilinmesi gerekir.
Ajanlar ve döneklerin, yaşamlarında, aynı karakteristik özellikleri taşıdıklarını öğreniyoruz.

Etki ajanları, ajan olduklarını gizlemek için, kullandıkları temel karakter; toplumun düşman gördüğü veya düşman bellediği unsurlara onlar da karşıymış gibi tavır alır.

Bir Amerikan etki ajanı, herkesten çok Amerikan karşıtıymış gibi görünmek zorundadır.

Tarih boyunca böyle olmuştur. Mustafa Kemal’le suikast teşebbüsünde bulunan Hint kökenli, aşırı Müslüman tavırlı ve İngilizler tarafından tutulan ajan Mustafa Sagir de, bu karakteri göstermişti. Herkesten çok İngiliz karşıtıydı. 
İngilizler, kullandıkları ajanlara, hep İngiliz karşıtı olmalarını, ajan eğitimlerde öğretirlermiş. Mustafa Kemal’le suikast yapmak isteyenlerin hepsinde de, bu özelliklerin, suikasta hazırlanan kişilerin, yargılanma süreçlerinde ortaya çıkmıştır.

Etki ajanları, toplumun ortalama bir karakteri gibi kimlik göstermek durumundadır. Çevresindekileri ancak böyle bir karakterle etkileyebilirler.
Etki ajanlarının yüksek düzeyde eğitimli, tarih ve sosyal psikolojiye hâkim olması şarttır.

Kitlesel etki ajanlığı; Feto örgütleri gibi örgütlenmelerde görülebilir. Böyle bir örgütlenme sağlanabilmişse, etki ajanlarını giremeyeceği ve etkileyemeyeceği yer yoktur.

İslamcı gelenekten gelenlerin, ABD tarafından daha kolay devşirildikleri, hatta bu devşirme işinin kitleselleştiğini yaşadığımız süreç bize kanıtlamıştır.
Bilim, sanat ve medya çevrelerinde yaşayan ajanların daha etkili olduğunu söylemek fazladandır.

Üniversitede bir eğitimcinin ABD’de bir konferans için davet edilmesi, yol ve iaşe giderlerinin ABD’deki kuruluş tarafından karşılanması, bilim ve sanat çevrelerinde en hoşa giden eylemlerdendir.
Her ABD’ye giden kişi devşirildi demek elbette haksızlıktır.
NATO eğitimlerini ABD’de yapan subaylarımızın çoğunun aklının çelindiğinin ve NATO yanlısı olduğuna şahit oluruz.
Kitlesel devşirme işinin, kitlesel örgütlenme haline geldiği, belki de, dünyada, tek örneği Türkiye’dir.
NATO’da çalışan ve Almanya’ya sığınan 134 subayımızı düşünürseniz, devşirme işinin nasılda profesyonelleştiğini görebilirsiniz.
Elinizde bu kadar toplumun her kesimine hitap eden elemanlarınız varsa, içeriden işgali yapmanız işten bile değildir.
Ajan devşirme işinde, en önemli etken; fikri ve ideolojik bir zeminin var oluşudur.
Soğuk Savaşı yaşamış bir Türkiye’de, Rusya düşmanlığını kullanmak çok önemli olmuştur. FETO alt-yapısı Soğuk savaş döneminde oluşmuştur. En azından fikri alt yapısı desek daha doğru olur.
Soğuk Savaşın sürecinde, Komünizmle Mücadele Dernekleriyle, İlim Yayma Dernekleriyle, etki ajanı devşirme işinin temellerini atmış oldular.
Bugün bile oralardan yetişmiş köşe yazarlarımız hala boy göstermektedir.
Kitlesel etki ajanların etkisinin kırıldığı bir döneme girdik.
Artık eski etki ajanlarının köşe yazılarına bakarsanız, yazabildiklerini ancak satır aralarında yazdıklarını görürsünüz.
Amerikan etki ajanlarının temel özelliği; Avrasya karşıtı olmalarıdır. İran, Türkiye ve Rusya birlikteliğine şiddetle karşı olmalarıdır. Bölünmeyi demokrasi gibi anlatmalarıdır.
Kim olduklarını artık, halkımız da öğrenmeye başlamıştır.


***

13 Nisan 2015 Pazartesi

PKK, Gaziantep katliamını neden üstlenmedi?




PKK, Gaziantep katliamını neden üstlenmedi?


 Bülent Esinoğlu
 22 Ağustos 2012, 17:44


Öncelikle şunu ifade etmeliyim ki; Amerika’nın tüm ayrıştırıcı faaliyetlerine rağmen, Kürt halkının ezici bir çoğunluğu, hala, ülkenin bölünmezliğinden yanadır. Türk devletinin yanındadır.
PKK onun için böyle eylemleri üstlenmez.
CIA’nın bölünecek ülkelerde yürüttüğü ayrıştırıcı faaliyetlerden de biliyoruz ki, CIA’nın ülkemizde bir Türk-Kürt çatışması hazırladığı kesindir.
Amerika ayrıştırıcı faaliyetler yürütürken, ülke yönetimlerini hep desteklemiştir.
ABD, Yönetimleri destekleyerek, CIA’nın, ülke içinde, faaliyet yapmasına yarayacak alanlar elde etmesini sağlamıştır.
Ne zaman ki, etnik ya da mezhepsel çatışmalar ülkeyi bölecek noktaya varır, başlar, ayrışan guruplardan birisine tam destek vermeye…
Bunu yaparken söylemde demokrasi, eylem de azınlıklara destektir. PKK’yı siyasal alana çekmesi için ABD’nin yürüttüğü söylem.Düz ovada siyaset işidir…
Bu son aşama, artık, ülkenin yönetilemez sürece geldiği noktadır. Bu süreçte, Müslüman ülkelerde El-Kaide devrededir.
CIA etkinliğini en üst düzeye çıkarmıştır.
Evet, Gaziantep katliamında, direksiyon Amerika’nın elindedir. Taşeronlar, PKK ve El kaidedir.
Bu katliam, ülkeyi yönetenlerin de işine gelmektedir. Çünkü “Suriye yaptı” bahanesini üretmesine haklılık kazandırmaktadır.
CIA bir taş ile üç kuş birden vurmuştur.

1)Türk-Kürt çatışmasını bir üst düzeye taşımış olmaktadırlar.
2)”Suriye yaptı” yalanının arkasına, hükümetin sığınmasını sağlamıştır. Hem Türkiye’nin Suriye^ye saldırma gerekçesini hazırlama, hem de Hükümetini Türk halkına şirin göstermek.
3)Amerika’daki karar alıcılara, gereken zamanı kazandırmaktır.(Rusya ve Çin’in Suriye için kararlılık açıklamaları ABD için sorundur.)

AKP iktidarı döneminde, ABD’nin Türk Ordusu ile ilgili yürüttüğü operasyonel savaş, orduyu zaafa düşürmüştür. ABD denetiminde yapılan Osla görüşmelerinde “size zorluk çıkaran vali, kaymakam var mı varsa halledelim” şeklindeki ifadenin, Güneydoğudaki yöneticilerin PKK’ya zorluk çıkarmadığı anlamına gelmektedir.
AKP tarafından Şemdinli PKK’ya teslim edilmiş, arkasından kutlamalarını yapmak üzere, BDP’li milletvekilleri gönderilmiştir.
Buradan da anlaşılmaktadır ki, ABD denetiminde Oslo Görüşmeleri devam etmektedir.
BDP’ liler ile PKK’lıların kucaklaşmasının özeti, arkada yapılan PKK-AKP görüşmeleridir.
Suriye’den gelen mültecilerin içinde ABD el kaidesi vardır. Bunlar artık şehirlerimize dağılmışlardır. Antep de otellerde, ev kiralayarak, şehirlerde kalabilmektedirler.
Unutmayalım ve unutturmayalım ki, ABD’nin, bölgede amacı; kukla devletler kurarak bölgeyi kontrol etmektir.
Bu amaca ulaşabilmesi, ancak Türkiye’yi bölmesi ile mümkün olacaktır.
Ülkeden ABD’yi kovmadan, PKK’dan kurtuluş yoktur. Kanı yerde kalmayacaktır sözü bitmeden, yenileri gelecektir.
Amerikancı iktidarlardan kurtulmadan, PKK’dan kurtuluş yoktur.

CIA nerede terör oradadır.

Amerika’nın, Türkiye’yi Suriye’nin üzerine sürme politikası, Amerika için Türkiye’yi en hızlı bölme politikasıdır.

Bülent Esinoğlu
bulentesinoglu@gmail.com

http://www.ulusalkanal.com.tr/pkk-gaziantep-katliamini-neden-ustlenmedi-makale,399.html


.

Propagandanın da, Bir namusu vardır,






Propagandanın da, Bir namusu vardır,


 Bülent Esinoğlu
 24 Ağustos 2012, 11:58


İçinde yaşadığımız şu gerilimli günlerde, Amerikancılıkta sınır tanımayan medya organlarında endaze iyice bozuluyor. İlk yalanı kim söylerse, sanıyor ki, herkesi ikna ettim, aklının içine söylediklerimi koydum.
Bizim medyamız, uluslar arası yalan söylemekte, yeterli beceri sahibi olmadığı için, genellikle, MOSAD ve CIA’nin yalanlarını ülkemize aktarıyorlar.
MOSAD haberlerini seçmeleri tesadüfî değildir. MOSAD bölgeyi iyi tanıyor, ilişkileri iyi biliyor, dolayısıyla akla uygun yalan haber yapmada beceriklidir.
Yalan haber aktarmakta, Sabah Gazetesi birinciliği hiç kimseye vermiyor.
İçinden geçtiğimiz süreçte, Rusya ve Çin’i kötülemesi gerekiyor ya, bu ülkeler için, uydurmadık yalan bırakmıyorlar.

Londra Olimpiyatlarında, Çin madalya alamayan sporcuları birer birer öldürüyormuş. Bu haberi yapan kişi, acaba yazdığı habere kendisi inanıyor mu? Yoksa kendisini çok mu akıllı ve okuyanları da, aptal mı sanıyor.

Bu yalan yetmiyormuş gibi, bu gün başka bir MOSAD yalanını yayınladı.İran’ ın dini lideri Ali Hamenei, Türkiye gibi ülkelere terör yapacak kişiler gönderelim demiş. İngiliz Dayly Telegraph gazetesi vermiş. Bizim Amerikancılar da, üzerine atlamışlardır.(Çin, Rusya ve İran haber ajanslarında böyle bir haber yok)
Evvel ki günkü Gaziantep katliamı ile ilgili manşeti de, Suriye’nin parmağı var şeklindeydi. Tabi o da, Davutoğlu’nun sözünü manşete taşımıştı. Davutoğlu iyice dağıttığı ve kendisini kurtarmak çabasında olduğu için aklını Suriye ile bozmuş vaziyettedir.
Aslında Davutoğlu da biliyor ki, Çin, Rusya, İran Türkiye’yi Atlantik bağımlığından  kurtarmak için çok caba sarf etmektedir. Hatta Suriye, Türkiye’nin Suriye içinde örtülü savaş yürüttüğünü bilmesine karşın, en düşük düzeyde karşılıklar vermektedir.
Belayı büyütmek istemeyen bir tavır içindedir. Zaten doğrudan askeri müdahale aşamasına kadar da böyle davranacaktır. Bu durum Esad’ın Türkiye’yi çok sevdiğinden değil, Türk halkına olan güvenindendir. Halkı AKP’den koparan bir tutumdur.
Dikkat edilirse, Esad her konuşmasında, Türk halkı ile AKP yönetimini ayırmaktadır. Hatta Davutoğolu ile AKP’yi bile ayrı mütalaa etmektedir.
Dış siyaset böyle yapılır.
Yoksa Erdoğanın yaptığı gibi, doğrudan muhaliflere yardım çağrıları yaparak olmaz. Doğrudan halk kaşıya alınmaz.
Devletlerden devletlere siyaset yapılırken halklar düşman olarak tanımlanmaz.
Amerikancı gazetelerin bilmedikleri, bir önemli husus var.
Gerçekten, İran, Irak, Rusya ve Çin gibi ülkeler, Türkiye’de örtülü savaş yapmaya kalksa, iki önemli durum ortaya çıkar.
Birincisi, Batı basını bas bas bağırır.
İkincisi ve daha önemlisi; Türkiye içinde yaşadığı belanın, çok ötesinde bir durum ile karşılaşır.
Başta dediğim gibi, bu ülkeler Türkiye’yi kazanmaya çalışmaktadırlar. Eğer durum böyle olmasa, felakete dönüşür.
Bu duruma, Suriye’yi de dâhil edebiliriz. Aksi takdirde, Esad için savaş daha da yakına gelir.
Dış politika, Amerika’nın talimatlarını yerine getirme işi değildir.
Davutoğlu’nun İran siyasetinden öğreneceği çok şey vardır.
Şunu da hatırlatmakta yarar var. Uzak dursun, bir savaşı kimse istemez.
Savaşın devletleri barışın devletlerinden çok başkadır.

Bülent Esinoğlu
bulentesinoglu@gmail.com



.

Gizli Planlar ne Zaman açığa çıkar?




Gizli Planlar ne Zaman açığa çıkar?


 Bülent Esinoğlu
 26 Ağustos 2012, 


2003 yılında, Doğu Perinçek, Amerika’nın Türkiye’yi İşgal Tatbikatı, Milennium Challenge’i Açıklamıştı.

Amerikan Ordusuna ait, Middle East Quartely Raporlarına dayandırdığı bu açıklamada, tatbikatın başlama günü olarak 24 Nisan tarihi alınmıştı. 

Nevada Çölünde gerçekleştirilen bu tatbikatın, başlama gününün, Lozan antlaşmasının yıldönümü olmasından tutun da, tatbikatta Türkiye’yi işaret eden birçok husus vardı.*
Bin yıllık Meydan Okuma, ya da, Milennium Challenge Tatbikatı Nevada Çölünde, 90 gün sürdü. Bu da bir tesadüftü, Türkiye’nin topyekûn savaşa hazırlanması da, 90 gündü.
Adalar, denizler, boğazlar olduğu gibi Türkiye’yi işaret ediyordu.
Yurtseverler bu konuları gündeme getirmeye çalışırken, İktidar ve muhalefet Avrupa Birliğine girme sevdası ile yanıp tutuşuyordu. 2003-2004.
Televizyonlar, AB için kampanya üstüne kampanya yapıyor, Amerika’nın Türkiye’nin AB’ye girme hususunu desteklediğini, tekrarlayıp duruyordu.
Ortalık tam bir toz dumandı. Göz, gözü görmüyordu.
Bu gün Hürriyet Gazetesi, çok önemli bir haber geçti.
Amerika’da Brooking Enstitüsünde yapılan bir sabotaj ve provokasyon tatbikatını haberleştirdi.
Yapılan bu sanal tatbikattı önemsemeyenler, gene AB’ye giriş günlerindeki gibi, toz duman içindeler.
Brooking Enstitüsünde gerçekleştirilen bu sanal tatbikat, iki ay önce yapılmış.
İki ay sonra, Antep’te bombalar, senaryoya uygun bir şekilde patlatıldı.
Milennium Challenge tatbikatının en önemli unsuru, senaryonun muhatabı olan ordunun, kumanda kademesinin dağıtılmasıydı.

Gerçek oldu.

Şimdi size bir bilineni hatırlatayım.
Kapalı kapılar arkasında, Amerikan yetkilileri ile iktidar yöneticiler arasında, yapılan tüm görüşmeler artık gün ışığına çıkacaktır.
Neden derseniz, tüm planların teoriden, konuşma ve uzlaşmadan çıkıp uygulama aşamasına geldiğinden.

Bu günlerde, o kadar çok, “vay anasını” diyeceğimiz bilgiler açığa çıkacak ki, Amerikan yetkilileri ile görüşmeleri yapanlar dahi şaşacak.
Biliyoruz ki, Amerika artık, Irak, Libya, Yugoslavya ve Afganistan’da olduğu gibi işgal savaşları yapmayacak.
Zaten bunu defalarca açıkladılar.

Soft Power demişlerdi.

Yani maşa kullanacaklar, Suriye’de olduğu gibi, örtülü ve kirli savaşlar yapacaklar.

Amerika’nın iktidarları kullanarak, onlarla işbirliği yaparak yönettiği bir örtülü savaşın içindeyiz.

Örtülü savaşın sıcak dönemine girdik.
Türk halkının yeniden ateşle imtihanı başladı.

*Milennium Challenge Tatbikatı Google’da var.



Kıran Kırana TÜRK AMERİKAN Savaşı


Bülent Esinoğlu
bulentesinoglu@gmail.com

http://www.ulusalkanal.com.tr/gizli-planlar-ne-zaman-aciga-cikar-makale,406.html