Atatürk’ün Uyardığı “ İmansız Alimler ”
Mehmet Emin Koç
kocmehmetemin@gmail.com
22 Ekim 2017,
http://www.yenimesaj.com.tr/ataturkun-uyardigi-imansiz-alimler-makale,12021091.html-makale,12021091.html
Gazi M. Kemal Atatürk, hakiki ulema ile hoca kisveli imansız-hain alimler arasındaki farka, şu ikazıyla dikkat çekmektedir: “Bizim ulvî dinimiz her müslim ve müslimeye amme taharrisini farz kılıyor ve her müslim ve müslime, ümmeti tenvir ile mükelleftir… Milletimizin içinde hakikî ulema, ulemamız içinde milletimizin bihakkın iftihar edebileceği âlimlerimiz vardır.
Fakat bunlara mukabil kisve-i ilmiye altında hakikat-i ilimden uzak, lüzumu kadar taallüm edememiş, tarik-i ilimde lâyıkı kadar ilerleyememiş hoca kıyafetli cahiller de vardır. Bunların ikisini birbirine karıştırmamalıyız.
Ruh ve hakikat-i İslâmiyeye vakıf olan ulemamızın hepsi mertebe-i kemaldedir. Şüphesiz ki, bu gibi ulemamızın karşısında imansız ve hain ulema da vardır, lâkin bunları onlara karıştırmak musîb (isabetli) olmaz. Efendiler, hakikî ulema ile dine muzir ulemanın yekdiğerine karıştırılması Emeviler zamanında başlamıştır… Vaktaki Muaviye ile Hazreti Ali karşı karşıya geldiler, Sıffîn vakasında Muaviye'nin askerleri Kur'an-ı Kerim’i mızraklarına diktiler ve Hazreti Ali'nin ordusunda bu suretle, tereddüt ve zaaf husule getirdiler. İşte o zaman dine mefsedet, İslâmlar arasına münaferet girdi ve o zaman hak olan Kur'an, haksızlığı kabule vasıta yapıldı. En mütehakkim hükümdarlardan olan Muaviye'nin nasıl bir hîle neticesinde sıfat-ı hilâfeti de takındığını biliyorsunuz. Ondan sonra bütün müstebit hükümdarlar hep dini âlet edindiler; ihtiras ve istibdatlarını terviç için hep sınıf-ı ulemaya müracaat eylediler. Hakikî ulema, dini bütün âlimler hiçbir vakit bu müstebit (zorba) tâcidârlara inkıyad etmediler. Onların emirlerini dinlemediler, tehditlerinden korkmadılar. Bu gibi ulema kamçılar altında dövüldü, memleketlerinden sürüldü, zindanlarda çürütüldü, darağaçlarında asıldı.
Lâkin onlar yine o hükümdarların keyfine dini âlet yapmadılar. Fakat hakikat-i halde âlim olmamakla beraber, sırf o kisvede bulundukları için âlim sanılan, menfaatine düşkün, haris ve imansız birtakım hocalar da vardı. Hükümdarlar işte bunları ele aldılar ve işte bunlar, muvafık-ı dindir diye fetvalar verdiler. İcab ettikçe yanlış hadîsler bile uydurmaktan çekinmediler. İşte o tarihten beri saltanat tahtında oturan, saraylarda yaşayan, kendilerine halife namı veren müstebit hükümdarlar bu gibi hoca kıyafetli cerrarlara iltifat ve onları himaye ettiler. Hakikî ve imanlı ulema, her vakit ve her devirde onların mebğûzu oldu… Vahdettin'in harekâtı gözünüzün önündedir. Onun emriyledir ki, bile bile ölüme götürülen milleti kurtarmak isteyenler âsi ilân edildi. Onun emriyle millet ve vatanı kurtarmak için kan döken aziz ordumuzun bağîler sürüsü olduğuna dair fetvalar veren ulema kıyafetli kimseler çıktı.
Onlar bu fetvaları Yunan tayyarecileriyle ordumuzun içine atıyorlardı…
Ulema içinde böyle hainleri himaye, şeni’ hareketlerini şer’a tatbik, din kisvesi ve Şeriat sözleriyle milleti idlâl ve iğfal eden âlimlerin —onlar için bu tâbiri kullanmak istemem— böyle şerre âlet olan insanların yüzündendir ki, dört halifeden sonra din daima vasıta-i siyaset, vasıta-i menfaat, vasıta-i istibdat yapıldı. Bu hal Osmanlı tarihinde böyle idi. Abbasiler, Emeviler zamanında böyle idi... Böyle âdi ve sefil hîlelerle hükümdarlık yapan halifeler ve onlara‘ dini âlet yapmağa tenezzül eden sahte ve imansız âlimler tarihte daima rezil olmuşlar, terzil edilmişler ve daima cezalarını görmüşlerdir... Artık bu milletin ne öyle hükümdarlar, ne öyle âlimler görmeğe tahammülü ve imkânı yoktur... En cahil olanlar bile o gibi adamların mahiyetini pek âlâ anlamaktadır. Fakat bu hususta tam bir emniyet sahibi olmaklığımız için bu intibahı, bu teyakkuzu, onlara karşı bu nefreti, halâs-ı hakikî anına kadar bütün kuvvetiyle hattâ mütezayit bir azimle muhafaza ve idame etmeliyiz. Eğer onlara karşı benim şahsımdan bir şey anlamak isterseniz, derim ki, ben şahsen onların düşmanıyım. Onların menfi istikamette atacakları bir hatve, yalnız benim şahsi imanıma değil, yalnız benim gayeme değil; o adım benim milletimin hayatiyle alâkadar, o adım milletimin hayatına karşı bir kasıd, o adım milletimin kalbine havale edilmiş zehirli bir hançerdir. Benim ve benimle hemfikir arkadaşlarımın yapacağı şey mutlaka ve mutlaka o adımı atanı tepelemektir… Öyle menfi adım atanlar karşısında herkes çekilse ve ben kendi başıma yalnız kalsam, yine tepeler ve yine öldürürüm” (Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, c. 2, s. 148-150, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara 2006).
YENİ MESAJ GAZETESİ
http://www.yenimesaj.com.tr/ataturkun-uyardigi-imansiz-alimler-makale,12021091.html-makale,12021091.html
***