Kaybolan Servetimiz: Yavrularımız, İşçilerimiz
Agah Oktay GÜNER
agahoktayguner@hotmail.com
15 Mayıs 2014
“Çocuklarını satmış aileler gördüm” manşetiyle Hürriyet gazetesinin 12 Mayıs günkü nüshasında çok önemli bir haber vardı. “Dünya’da her yıl yaklaşık 2,5 milyon çocuk ortadan kayboluyor. Büyük kısmı merkezi Uzak Doğu olan milyar dolarlık fuhuş batağının içinde yok olup gidiyor. Türkiye’de resmi rakamlara göre 2800’ü kız, 3249 kayıp çocuk var” .
İş adamı Yahya Durmaz bu işe gönül vermiş, birkaç arkadaşıyla önce ailelere ulaşmışlar. Hepsinin kayıp çocuklarını beklediğini tespit etmişler. Kayıp çocuğu peyniri çok sevdiği için; yıllardır peynir yemeyen anneleri, çocuğu üşüyordur diye soba yakmamış aileleri tanımışlar.
Ailelerle birlikte ağlamışlar. Durmaz kaçırılan çocukların izinde Afganistan, Suriye gibi sıcak çatışmaların yaşandığı topraklara da gitmiş. Avrupa seyahatlerinde kaçırılmış Türk çocuklarını bulan Durmaz yaşadıklarını şöyle anlatıyor:
“Kayıp çocuklar yurt dışına gönderiliyor. Fuhuş için kullanılıyor veya kobay olarak organları satılıyor.”
Gazetenin yazdığına göre Yahya Bey tam bir feragatle bu işe sarılmış.
Onun anlattıklarına göre çocuğa, “annen sattı, ailen verdi” diye anlatmışlar. Yavrular arandıklarını bilmiyor. Yahya Bey ve arkadaşları kendilerini onlara tanıtıp sizi ailenize götüreceğiz deyince “bizi nereye satacaksınız” cevabını almışlar. Çocuklar kimseye inanmıyor. Yaptıkları tespitlere göre çocuğunu eliyle çeteye teslim etmiş aileler de var. Sonra kayıp başvurusu yapıyorlar. Çocuğunu parayla satıp televizyonda ağlayan da var. Bazı çocuklar çetelere kiralanmış, çeşitli suç örgütleri onları sokakta çalıştırıyor. Durmaz’a göre; bunun sebebi açlık ve ailenin maddi güçsüzlüğü. Y. Durmaz, Orta Doğu’daki arama çalışmalarını şöyle anlatıyor: “Çocuk kaçırmalarının en fazla olduğu Orta Doğu’da aşiret liderleriyle görüştük. Afganistan’da, Suriye’de, Irak’ta kaçırılan çocuklara yurt dışında fuhuş yaptırıldığını anlattık. Bir hassasiyet ortamı oluştu. Kayıp çocukları binlerce adamıyla arayan aşiret liderleri oldu. Bazı yerlerde örgütlerle bile görüştük. Berlin, Hamburg, Köln, Amsterdam, Brüksel, Paris, Irak, Suriye ve Afganistan’da temsilcilerimiz var. Hepimiz gönüllü çalışıyoruz. Birçok STK bizi destekliyor.” Yahya Durmaz’ın anlattıklarına göre uluslararası insan kaçakçılarının Türkiye’de en çok bildikleri il Sakarya. Orta Doğu’da kaçırılan çocuklar, mülteciler hep buradan Ege, Trakya ve Karadeniz’e gönderiliyor. Sebebi, Sakarya’nın büyük şehirlere girmeden önceki ilk kapı olması.Herhalde bu tablo karşısında hükümete, Sayın Başbakan’a ne yapıyorsunuz diye sormak en tabii hakkımızdır. Bu millet nereden nereye geldi ve nereye gidiyoruz?
Çocuğunu satmak, çocuğunu kiralamak aklın anlayabileceği işler değil.
AKP, Türkiye’yi 12 yıl sonunda evladını satan insanlar ülkesi yaptı demek insafsızlık mıdır?
AKP ekonomide yaptığı yıkımı görmeli, plan fikrini artık kabul etmelidir. Türkiye’nin zaman kaybetmeden “plan bütünlüğünde” ele alması gereken pek çok problemi var. Ancak çocuk, gençlik ve işçi meselemiz tek saniye ihmal edilmeyecek bir vahim çizgiye gelmiş bulunuyor. Devlet, ailenin maddi darlığına, çaresizliğine sahip çıkmalıdır.Yapılan araştırmalar enflasyon düşürerek ücretler ele alındığı zaman işçi ücretlerinin 12 yıl öncesine göre düştüğüdür. 12 yıl içinde işçiler, taban fiyat politikalarındaki yetersizlikler sebebiyle köylüler büyük kayba uğradı. Darlığa düşen köylü (yabancı sermayeli bankalardan) toprağını ipotek vererek kredi aldı. Borçlarını ödemeyince yabancı bankalar köylünün toprağına el koydu.Memurlar da gelir kaybına uğradı.AKP iktidarı Milli Plan fikrine karşı oldu. Sonunda DPT’yi Nasrettin Hoca’nın kuşuna çevirdi. Kaynak israfın önünde en büyük engel olan planlamanın zihniyeti, gayreti kenara itildi.
Sınıflar, zümreler, bölgeler arası gelir farkı bu yüzden zirveye çıktı. Kaynaklar akıl almaz bir biçimde israf edildi. Sadece Ankara’da 35 alışveriş merkezi inşa edildi, açıldı. Aynı markalar, aynı mallar, 35 büyük AVM’de satılıyor. Başka bir değişiklik yok. Bu paralar sanayi yatırımına gitseydi Ankara istihdam sağlayan büyük fabrikalara sahip olurdu. Soma’da olanlar bir diğer yürek yakan israf örneğidir. “Sorumsuz, insansız, insafsız kapitalizm” kurban almaya doymuyor.
AKP’nin sosyal devlet anlayışı yok! Nitekim Soma’daki bu son facia CHP’nin önergesi kabul edilse önlenebilirdi. CHP, MHP ve BDP ile anlaşarak; 60 vekilin imzasıyla 23 Ekim tarihinde “Meclis Araştırma Önergesi” veriyor. Soma’daki maden kazalarının incelenmesi ve bu maksatla bir Meclis Araştırma Komisyonu kurulması talebi, AKP’nin karşı çıkmasıyla maalesef reddediliyor.
Bu tutum AKP’lilere ömür boyu bir vicdan yarası ve utanç olacaktır. Taşeron uygulamasının başlamasıyla birlikte çok ölümlü iş cinayetleri yeniden gündemimize geldi. Türkiye’de 2013 yılında basında çıkan haberlere göre 1235 işçi hayatını kaybetti. Bir önceki seneye göre ölen işçi sayısında % 70 artış vardır. 2012’de yapılan basın taraması sonucunda 878 işçinin iş kazasında hayatını kaybettiği tespit edilmiştir. İnşaat ve madencilik sektörlerinde taşeron uygulamasının başlamasıyla çok ölümlü iş cinayetleri tekrar gündeme gelmiştir.
Sosyal devlet olmak sorunlara çare üretmekle mümkündür. Aksi halde evlatları yâd ellere fuhuş için satılan bir toplum olmanın, işçilerini diri diri maden ocaklarına gömmenin utancını hep birlikte öderiz. Gerçekler taş kadar katı olsa bile onlara saygı duyalım.
Agah Oktay GÜNER,
https://www.yenicaggazetesi.com.tr/kaybolan-servetimiz-yavrularimiz-iscilerimiz-30779yy.htm
****