14 Ekim 2019 Pazartesi

Özel Paşa’nın Kosova’da Ziyaret Ettiği Caminin Davut Yıldızlı Penceresi,

Özel Paşa’nın Kosova’da Ziyaret Ettiği Caminin Davut Yıldızlı Penceresi,


Mahiye Morgül

Paşamız ziyaret etmeseydi bu pencereyi göremeyecektik. Kameraman öyle bir açıdan almış ki paşamızı, anı defterine yazmakta olduğu “ Cemaati bol olsun” yazdığı anı defterini değil de tavandaki çift üçgenli pencereyi hizalamış. Bravo doğrusu. Kime ne mesaj verdiler, ben anlayamadım.

TV haberlerinde verilirken fark ettim. Bu pozisyonda koskoca kamerayı nasıl tutmuş bu kameraman diye şaşırmıştım. 

İnternete girdim, karşıma çıktı aynı kare. Bu fotoğrafı çekmek için ne kadar eğildi bu fotoğrafçı, düşündüm, eğer arkasına o pencereyi almayacak olsa bu kadar aşağıdan çekmezdi. Yazı yazdığı defter bile yok resimde, oysa yazma işini görüntülemek göreviyle oradaydı. 

Kosova’da bir şeyler mi oluyor?

Bu caminin onarımında parayı veren düdüğü çalmış olabilir. Bir süreden beri bizde de onarım gören camilerin kubbelerine birer eğri Protestan Hilali konuyor. Yoksa tamir ettiğimiz bu Sinan Paşa Camisini bu formülle bir Yahudi işadamının hibesiyle mi restore ettik? 

Bu yöntem, yani parayı verenin adını en üste yazdırması, Atinalı oligarkların Selanikli İskender’i Anadolu’ya yağmalamaya gönderdiklerinde de vardı. İskender, Efes Artemis Anıt Müzesini daha önce yıkmış yağmalamış olan Atinalı komutandan 20 yıl sonra Efes’e gelmişti. Halka demiş ki, “Size para vereyim, yeniden inşa edin tapınağınızı, üzerine benim adımı yazın.” 
Efes halkı bunun üzerine ne yapmış dersiniz? Bir düşünün. Eğer İskender’in para teklifini kabul etmiş olsalardı şu anda Efes Anıt Müzesinin adı Artemis Müzesi değil İskender Müzesi olurdu, değil mi?

Efes halkı İskender’e; “Bir tapınakta iki tanrı olmaz, defol!” demiş.
Sonra ne olmuş? 

İskender çok kızmış, yerle bir etmiş Efes’i. Halk kaçabildiği kadar dağlara kaçmış. Efe olmak bile bundan gelir. 

Atinalı ünlü hazine toplayıcısı Ekustriyani Yahudi bölüğü tüm Ege’yi talan etmiş. 
Efesliler, Atina’dan gelen her saldırıda dağlara kaçarak Beşparmak dağlarına sığınırlardı. Orada şehir kurmuş olan Selev-Kos Beyi LAZ METE (Lat Mautu, Meteoğlu) bu dayanışma töresini kayalara yazdırarak tarihe geçti. Efeslilerle kardeşlik andı yapmış, kurbanlar keserek karınlarını doyurup karşılıklı kız alıp vererek kaynaşıp Millet olmuşlar. 

Başında koç boynuzuyla altın parası olan Selev-Kos beyi odur.

Sağ elinin beş parmağını birleştirip (Pence-i Alieba) kurban kanına batırdıktan sonra evlenen çiftin yeni evinin duvarına ve gelinin alnına kurban kanı sürmek bu töreden gelir. “Kızıl el-i Ma” kavramı da budur.
İşte, Milas adı, Milet Uygarlığı, Milas’tan itibaren tüm Ege ve Karadeniz’e uzanan antik uygarlığa adını verecek kadar büyük bir kültürün kaynağı… 
Oğuz (Kos/Kios) töresi kaynaşıp millet olmaktır. “Kos-ova” adı da bu töre’nin orada tarihte var olduğunu bize söyler. 

2 bin yıldan beri Beşparmak dağlarında duran Kardeşlik Andı, 1998’de çözüldü, okundu ve 12 yıl sonra 2010 yılında kimyasalla söküldü, yok edildi. Bence, ondan korkanlar o yazıyı yok etti, düşman işi.

Aynı tarihte Kosova’da bir kültürel yok ediliş görüyoruz; antik tapınağın üzerine kendi adını yazdırmak gibi. Sanki, “güç bende” reklamı. 

Başka nerde göreceksiniz, bakın bakalım. Sakın şaşırmayın; Taksim Zafer Anıtının en üstünde ikişer tane, Hace Bektaş dergâhının girişine 1904 yılında yapılmış çeşmenin sol üst kenarında. 

Demek İskender’i üstümüze salanların yöntemleri aynen devam ediyor. Ama bizim İskender’e verdiğimiz cevap unutuldu. 

Düşmana öyle cevap vermek bizim töremizdi. 

Şimdi bunu bize hatırlatan bir olay var… Yatağanlılar Millet bayrağı ellerinde bir şey haykırıyorlar; “Buraları size yağmalatmayacağız” diye yollara düşüyorlar, dağlara çıkıyorlar… Yatağan Santralinin ve madenlerin özelleştirilmesine karşı birleşen işçilerden söz ediyorum, bildiniz.
Milas’tan elde bayrak yola düşen işçilere bin selam!
Efes Kuretler caddesindeki Üç Hilalli mermer lahitlerin işçileri gibi, Agora Caddesindeki esnaflar gibi, yağmacılardan kaçmak için Beşparmak dağlarına doğru yola çıktılar! 
Ellerinde Türk bayrağıyla önceki gün Ankara’ya kadar gelen işçiler… Onları gittim selamladım, sarıldım kucakladım. İki bin yıllık kaya yazısındaki gibi apaydınlıktı yüzleri, çok heyecanlandım.
Adreslerini aldım, bu yazımı onlara göndereceğim. Milet Uygarlığının kardeşlik andını Eğitim Küresel Piyasaya Teslim kitabımın arka kapağına koydum, iyi ki de koydum. O kardeşlik yemini, o kitabe unutulmasın, Milas’lı yiğit işçi kardeşlerim için yeniden ve ezberimden yazıyorum: 

“GELEN EFESLİ KARDEŞLERİMİZ İÇİN DERHAL KURBANLAR KESİLE,
KARINLARI DOYURULA.
TEMSİLCİLERİ LİSTE GETİRE, EVİMİZE ALACAĞIMIZ MİSAFİRLER İÇİN KURA ÇEKİLE.
ONLARA BİR YIL YETECEK KADAR EV VE AHIR YAPACAĞIMIZA;
6 YIL BOYUNCA KIZLARIMIZI OĞULLARINA, KIZLARINI OĞULLARIMIZA ALACAĞIMIZA;
6 YIL BOYUNCA HİÇ BİR ÖZEL EŞYA ALMAYACAĞIMIZA;
SÖZ VERİYORUM.”

Milas Oğuzlu Beyi Meteoğlu (Lat Mautu) MÖ.274

Biz ki böyle bir tarihten geliyoruz, kardeşlik kültürümüz böyle köklüdür, bugün 3.bin yılın saldırısı altındaysak, bu direniş tarihimizi anımsamak zorundayız. Her türlü silahlarını kuşanıp geldiler, yine bizin en büyük dayanağımız olan kültürümüzde var olan (kül-töremiz) kardeşlik andı en büyük dayanağımızdır. Bunları torunlarımıza kadar anlatalım. 

Kosova gibi tarih boyunca Roma’nın Venedik Dükalığına direnmiş Zeynep Sultan’ın torunlarının yurdu, Sarı Saltuk kolundan Oğuzlu kültürünün yaşadığı bu antik Türk şehrinde gidip de Cami defterine yazılacak söz mü kalmamış? Oysa Kosova’nın tarihinde en çok Alevi-Bektaşi kültürü vardır. 
Kosova ziyaretinin bir yönü de şudur; Camiye ziyaret edip de oradaki Bektaşi dergâhını görmeden geçmek Kosovalıları incitir. Sayın Özel Paşa sakın bu hatayı yapmış olmasın?

Devlet büyükleri bir yere gittiği zaman bunu mutlaka uzak bir yerlere bir mesajı vardır. 

Özel Paşa’nın Davut Yıldızı olan bu camiyi ziyaretinde verilen fotoğrafın mesajını çok merak ediyorum. 
Acaba’lar kafamda dolaşıyor.

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder