Türban bir Rahibe kıyafetidir İslamiyet ve Giyim-Kuşam
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
Yaşar Nuri Öztürk
25/09/2007
25/09/2007
Türban rahibe kıyafeti
Türkiye’nin dinsizliğe doğru gittiğini ileri süren Prof. Dr.Yaşar Nuri Öztürk, türbanın Müslümanlıkla ilgisinin olmadığını söyledi.
‘Türban rahibe kıyafetidir’
Gündeme ilişkin soruları cevaplayan Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk, “Kuran’ın anladığı manada bir dinden söz ediyorsak, Türkiye dinsizliğe doğru gidiyor” dedi. HYP Genel Başkanı ve eski İstanbul Milletvekili Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk, siyasi gelişmelerle ilgili soruları cevapladı.
“Kuran’ın anladığı manada bir dinden söz ediyorsak, Türkiye dinsizliğe doğru gidiyor” diyen Öztürk, “Türkiye’yi taşıdıkları yer şirktir, din değil. Şimdi Türkiye doğrudan doğruya müşrik zihniyete, şirk zihniyetine doğru gidiyor. Yelken açmış gidiyor hem de. Zaten Kuran’dan ve Hz Muhammed’den onay almayacak sahte bir dini, morfin gibi kullanıp Türkiye üzerinde her istediklerini yapıyorlar, hurafe dinini anestezi gibi kullanıyorlar” şeklinde konuştu.
İncil’e St Paul soktu
Prof. Dr. Öztürk, son yıllarda “türban” adı verilen ve değişik tarzda bağlanan örtünün ise Müslümanlıkla ilgisinin olmadığını söyledi. Öztürk, bunun St Paul’ün İncil’e soktuğu rahibe kıyafeti olduğunu belirterek, şu değerlendirmeyi yaptı:
Prof. Dr. Öztürk, son yıllarda “türban” adı verilen ve değişik tarzda bağlanan örtünün ise Müslümanlıkla ilgisinin olmadığını söyledi. Öztürk, bunun St Paul’ün İncil’e soktuğu rahibe kıyafeti olduğunu belirterek, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Türkiye’de iki büyük operasyon yapılıyor. Kuran dininin birinci vasfı anti emperyalizmdir. Atatürk de tarih önünde bu konuda en başarılı adamdır. Ama onun anti emperyalist yanını kınıyorlar. Türkiye kullanılarak İslam’ın, anti emperyalist ruhunu yok etmek istiyorlar. Her 50 metreye kurulan camilerde bu ruhu katlediyorlar. Bize, ’İslam’ın diğer taraflarını bırakın, size bol cami yapmak, hanımların başını örtmek kafidir’ diyorlar. Hanımların başındaki örtü, rahibe kıyafetidir. Saint Paul’un İncil’e soktuğu kıyafettir. O bizim Müslüman insanın örtüsü değildir. ’Cami ve bu örtü size din olarak yeter’ deniyor. Müslümanlara din diye başka bir şey bırakmadılar.” *1*
30 Temmuz 1999, Cuma
Yaşar Nuri Öztürk:
Yaşar Nuri Öztürk:
‘İslam ve giyim-kuşam’ (4)
Sosyolog-ilahiyatçı Prof. Dr. Zekeriya Beyaz’ın İslam’da örtünme ile ilgili olay kitabının son sayfaları, örtünme ile ilgili Kuran ayetlerinin yorumlarındaki saptırmaların eleştirisine ayrılmıştır. Özellikle Nur Suresi 31. Ayet üzerinde durulmaktadır
Nur Suresi 31. Ayetteki emirde zinet yerinden söz edilmiyor. Doğrudan doğruya ve açık bir biçimde ‘‘zinetlerini’’ yani süslerini apaçık yapmasınlar (la yübdine zinetehunne) deniyor.
Nur Suresi 31. Ayetteki emir, başın örtülmesi değil, göğse takılan süs eşyalarının ulu – orta teşhirinin engellenmesidir. Bunun başa takılan bir örtüyle veya başka bir örtüyle yapılması kişinin tercihine bağlıdır. Gerçek olan şu ki, ayette başlarınızı örtüp kapatın diye bir emir yoktur.
Nur 31’in dediği, ‘‘Başörtülerini göğüslerinin üzerine salsınlar’’ değil, ‘‘örtülerini veya başörtülerini gerdanlık zinetlerinin üzerine örtsünler’’ şeklindedir. Yani amaç, gerdanlıkların teşhirine engel olmaktır. Ayette örtülmesi emredilen yer de göğüs değil, yaka yırtmacıdır ki o yırtmaç bölgesi gerdanlığın takılma alanıdır.
‘‘Ayette başörtüsü kelimesinin geçmesi başın örtülmesinin farz olduğunu söylemek için yetmez. Çünkü farzıyetten bahsetmek için delinin sübutunun (varlığının) kesin, manaya delaletinin de zandan uzak olması gerekir… Nur 31 başların örtülmesi için böyle bir kesinlik taşımıyor. (s.278-279). *2*
Sefer Çetinkaya
sefercetinkaya@hotmail.com
13 Ekim 2010
sefercetinkaya@hotmail.com
13 Ekim 2010
Türban bir Rahibe Kıyafetidir
Önce Türkiye’yi istikrarsızlaştırmak, sonra da iç çatışma çıkararak bölüp parçalamak isteyen emperyalizm, işbirlikçileri aracılığıyla Türkiye’nin başına türbanı dolamıştır. Türkiye, yıllardır bu bela ile uğraşarak yıpratılmakta, enerjisi tüketilmekte, dikkati buraya odaklanarak gerçek sorunları ile uğraşması ve sorunlarına çözüm üretmesi engellenmektedir.
Türban, Atatürk karşıtlarının, laik rejimi yıkmak isteyenlerin kullandıkları bir simgedir ve ilk basamaktır. Şimdilik üniversitelerde serbest bırakılacak, sonra tüm kamu alanlarını kapsayacak şekilde genişletilecek, daha sonra türban örtünme zorunluluğu getirilecek, hatta türban örtünmeyenler üniversitelere giremeyecek, devletten hizmet alamayacak.
AKP Konya Milletvekili Müslüm Tuna, 24 Ocak 2008 günü yaptığı açıklamada, “Bizim hedefimiz, kamu hizmeti veren personel üstündeki türban yasağını da kaldırmaktır” derken, Diyarbakır’da toplanan PKK destekli Toplum-Der’e üye kadınlar da, türbanın sadece üniversitelerde değil bütün kamu alanlarında serbest bırakılmasını talep etmekte ve grup adına konuşan Şahbanu Hocaoğlu, “Bu anlamsız ve ahlaksız yasak sadece üniversitelerde değil, bütün kamu alanlarında kaldırılmalıdır. Bilinmelidir ki, başörtüsünün eğitim kurumlarında ve diğer kamu alanlarında serbest bırakılması bir lütuf değil, çiğnenmiş, gasp edilmiş ve çok geciktirilmiş bir insani hakkın iade edilmesinden başka bir şey değildir” demektedir.
AKP ve MHP gibi inaçları siyasi amaçlarına alet eden partiler dinsel ve mezhepsel, PKK de etnik farklılıklar üzerinden Türkiye’yi bir iç çatışmanın içine çekmek istemektedirler. İşte bu amaçla üniversitelerdeki türban sorununu çözeceklerini söyleyen AKP ve MHP, Anayasa’nın laikliğin güvencesi olan bazı maddelerini değiştirmeye kalkışmışlardı. Bu ihaneti mazur görelim ve haydi diyelim ki anayasada yapılacak 1-2 değişiklikle üniversiteye giden kızların türban takmasının önünü açtınız. Kanunların en temel önceliği ‘eşitlik’tir.
Üniversite öğrencilerine türban takma serbestliği getirdiğinizde yarın birisi çıkacak, “kanunlar herkese eşit uygulanır. Türbanı sadece üniversitelerde serbest bırakmak kanunların eşitlik ilkesine aykırıdır” diyerek tıpkı Rahşan Affı’nda olduğu gibi bir dava açacak, mahkemeler de bu savın doğru olduğunu kabul edecek –ki en doğalı budur-, türban tamamen serbest bırakılacak, duruşma salonlarında türbanlı yargıçlarla da karşılaşacağız. Sonra sıraya çarşaf, daha sonra burka girecek, en sonunda kadının sokağa çıkması yasaklanacaktır. Şimdi hiç kimse “acaba?” demesin. Türkiye’yi bekleyen sonuç budur. Çünkü radikalizm hiçbir zaman elde ettiği ile yetinmez ve hep daha fazlasını ister.
Türbanın İslamla uzaktan yakından bir ilgisi yoktur. Museviliğin kutsal kitabı Tevrat’ın “Tekfin Seferi” bölümünde, “Rebeka gözlerini kaldırıp İshak’ı görünce deveden indi ve köleye, ‘bizi karşılamak için tarlada yürüyen adam kimdir?’ diye sordu ve köle de, ‘efendimizdir! dedi ve Rebeka peçesini alıp örtündü” denilmektedir.
Tevrat’ın şeriatı Talmut’un “Sayılar Seferi” bölümünde, “Ben kadını Adem’in bedeninden, sürekli örtülü ve gizli olan bir parçasından yarattım ki, her zaman iffetli ve örtülü kalsın” denilmektedir.
Türban ve onun altındaki bone, Hıristiyanlıkta rahibe kıyafetidir. Hıristiyanlığa da Manastır Cilbabı olarak St. Paul İncili ile girmiştir. Örnek mi istiyorsunuz? İşte size kanıtı:
St. Paul İncili’nde örtünme ile ilgili bölüme hep birlikte bakalım:
“Başı örtüsüz olarak dua eden her kadın başını küçük düşürür. Kadın örtünmüyorsa saçı da kesilsin. Kadına saç kesmek veyahut tıraş olmak ayıp ise örtünsün.” (Korintoslulara 1. Mektup)
Türban, günümüzden 4 bin 500 yıl önce mabet fahişelerinin özel simgesi olarak kullanılmış olup üç semavi dinden ikisi olan Museviliğe ve Hıristiyanlığa yukarıda belirttiğim hükümlerle girmişti.
İslamda ve onun kutsal kitabı Kuran’da da örtünme ile ilgili bölümler bulunmaktadır. Araf suresinin 26. Ayeti İslamda örtünme ile ilgili en belirleyici hükümdür. Bu ayette, “Ey Ademoğulları, size çirkin yerlerinizi örtecek ve süs olarak giyeceğiniz elbiseler indirdik. Fakat takva (günahtan sakınma) elbisesi hepsinden hayırlıdır. İşte bu Allah’ın ayetlerindendir. Gerek ki düşünüp ibret alasınız” denilmektedir.
Görüldüğü gibi Musevilikte ve Hıristiyanlıkta var olan kadınların başlarını örtmeleri ile ilgili ifadeler Kuran’da bulunmamakta, çirkin yerlerin örtülmesinden ve giyinip süslenmek gerektiğinden söz edilmektedir.
20’nci yüzyılda bu tür giysileri ve simgeleri faşist rejimler kullanmıştır. Hitler Almanyası’nda pazubant olarak kullanılan gamalı haç ve siyah renkli gömlekler, Mussolini İtalyası’nda giyilen dik yakalı ve kahverengi gömlekler ne idiyse Erdoğan döneminde Türkiye’deki türban da odur. Faşist rejimlerin bir alışkanlığı olan bu tür giysi ve simgelere benzeyen türbanı çözme aşkı ile yola çıkan Kılıçdaroğlu Mussolini’ye, Hitler’e veya Tayyip Erdoğan’a mı özeniyor yoksa?
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder