25 Ekim 2018 Perşembe

Bal Sürünüp Karınca Yuvasına Girmek...

Bal Sürünüp Karınca Yuvasına Girmek...




Agah Oktay GÜNER
agahoktayguner@hotmail.com 
06 Aralık 2010

Son Üç gündür, ABD’nin bir internet sitesinde devlet sırrı niteliğinde binlerce belge yayınlanıyor. Bu belgeler adeta bütün dünyanın gündemini işgal etmiş durumda. Hiç şüphesiz Türkiye de bir kısmı kendisiyle ilgili sıcak, dedikodu fışkıran bilgilere ilgisiz kalmadı. Tarihin bize öğrettiği, devlet yönetiminin bellettiği iki temel kural taş gibi başlara düştü: Birincisi susmasını ve saklamasını bilmek devlet adamı olmanın ilk şartıdır.  Susmasını ve saklamasını bilmeyen değil büyük adam, adam bile olamaz. İkincisi; süper güçlerin desteğine güvenmek, vücuduna bal sürüp karınca yuvasına girmeye benzer.İşte bu iki temel hükmün ışığında soğukkanlı bir biçimde devletimizin, vatan coğrafyamızın sımsıkı sarılmamız gereken gerçeklerini görelim.

1) Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Gazi Paşa ve kadrosu örs ve çekiç arasında çeyrek asır dövülmüş, sırtları en az onaltı yıl süren savaşlarda toprak üzerine serilmiş yamçıdan gayrı bir nesne görmemiş, çile adamlarıydı... Kimileri sakat kaldı, kimileri şehit düştü.  Ama sağ kalanlar Libya’da, Balkanlarda, I. Dünya Savaşı’nın çöllerinden, Romanya’ya uzanan cephelerinde ve Kurtuluş Savaşı’nın son milli direnişlerinde yılmadan vuruştular. Hepsi çok iyi eğitim görmüştü.  
    Dünyadaki gelişmeleri fevkalade denilmeye layık bir sezgiyle değerlendiriyor,  İttihat ve Terakki yönetimini, karşı oldukları Osmanlı idaresinden bin beter buluyorlardı. İttihat ve Terakki Cuntası Alman Emperyalizmi’nin zavallı bir oyuncağı olmuş, 5,5 milyon km. kare olan Devletimizin coğrafyasını Mondros Mütarekesi’nin esaret prangasına getirmişti.Onların Osmanlı İmparatorluğunu getirdikleri noktadan, 776 bin kilometre karelik Milli devletimizi kurmak için nice can verdik, nice kan döktük. 

2) Milli Devlet’in her taşı bin tecrübenin dikkati ve Hacı Bayram Veli hazretlerinin türbesi önünde başlayan dualarla konulmuştur. Bu taşlar; Milli Devlettir, Cumhuriyettir, Laikliktir, Milli Kültürdür, Sosyal Siyaset ve Sosyal Adalet dikkatidir. Cumhuriyetin ilk kabinelerinde “Sağlık ve Sosyal Muavenet Vekâleti” ne yer verilmesi ne müthiş bir toplum hassasiyetidir.

3) Hâkime ve adalet kavramına mutlak saygı esas alınmıştır. Yönetimde dikkat edilen; hukuk devletinden sapmamaktır. Mustafa Kemal asla şahsını devlet görmemiş ve “Ankara TBMM Hükümeti” demiştir.

4) Cumhuriyetin hedeflediği insan tipini yetiştirmek için, 1921 yılının savaş şartlarında M. Kemal Paşa “ Maarif Kurultayı”nı toplayarak, eğitimin hedeflerini bildirmiştir. Hedef  “ Milli İnsan ”  tipini yetiştirmektir.

5) M. Kemal Paşa’dan Atatürk’lüğe gelen çizgideki bu yenilmemiş asker ve müstesna devlet adamına sağlıklı bir mantıkla bakmak elzemdir. Çünkü tarihimizde Türk adı taşıyan sadece iki devletimiz bulunmaktadır. Bunlar; Göktürk Hun Devleti ile Kemal Paşa’nın kurduğu Türkiye Cumhuriyetidir. Mustafa Kemal’den Atatürk’e gelen ve Türkiye Cumhuriyeti’nin temelini atan süreci ciddi tarihçilerin kalemlerinden okuyanlar, Atatürk düşmanlarının kazdıkları kuyulara düşmezler. Atatürk hiç şüphesiz insandır. Ancak O’na akıl almaz tavırlarla yaklaşan putperestler tarafından yıllarca taş ve tunç parçalarında dondurulmuş, halkla arasına duvar örülmüş ve O’nun insan tarafı kalın perdelerle örtülmüştür. 

  Bu tutum ne kadar yanlışsa Atatürk düşmanlığı da en az bu kadar yanlıştır. 
  Atatürk’ü kemiren, yıpratmak isteyen her farenin arkasında bir emperyalist güç vardır. Bunu iyice anlamalı elin oğlunun oyuncağı olma gafletine düşmemeliyiz.Bir kere daha teyit olmaktadır ki süper güçlere inanmak sadece bedbahtlıktır. Hatırlanacağı üzere ABD bölgede kendisine en yakın liderlerden olan İran Şahı Pehlevi’ye mezar toprağı bile vermemiş, zavallı Şah Mısır’ın merhametiyle defnedilmiştir. Emperyalist güçler öncelikle Milli Devleti yıkacak gayretlere girer. 

Dik duralım, tok duralım. Uşak olmayalım.

     Emperyalizme karşı olanlar Atatürk gibi vatan toprağında yatar, süper güçlere hizmet edenler ise mezar toprağı bile bulamazlar.  Dileğimiz WikiLeaks belgelerinin siyasi kadrolarımız ca bu çerçevede değerlendirilmesi, önemsiz bulan, göz ardı ettirmeye çalışan yorumlar yerine gerekli derslerin alınmış olmasıdır. 


Kaynak Yeniçağ: Bal sürünüp karınca yuvasına girmek... - Agah Oktay GÜNER 
http://www.yenicaggazetesi.com.tr/bal-surunup-karinca-yuvasina-girmek-16015yy.htm


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder