28 Eylül 2018 Cuma

MİLLİ MÜCADELE DÖNEMİNDE DOGU VE GÜNEYDOGU ANADOLU’DA YABANCI DEVLETLERİN FAALİYETLERİ (1918-1922) BÖLÜM 17



MİLLİ MÜCADELE DÖNEMİNDE DOGU VE GÜNEYDOGU ANADOLU’DA YABANCI DEVLETLERİN FAALİYETLERİ (1918-1922)  BÖLÜM 17




II- SEVR GÖRÜŞMELERİ SIRASINDA KÜRT MESELESİ VE SEVR ANTLAŞMASI 



    I. Dünya Savası’nın sona ermesinin ardından, savasın galibi olan devletler maglup devletlere kendi sartlarını dayatmak ve bu ülkelerin toprakları üzerinde kendi inisiyatifleri uyarınca düzenlemeler yapmak amacıyla Paris’te barış konferansı düzenlenmesini kararlastırmıslardır. Savasın maglupları arasında bulunan ve en önemli paylasılacak devlet statüsünde bulunan Osmanlı Devleti’ne sunulacak olan barış sartlarının tespiti de Paris’te yapılan görüsmeler sonrasında kararlastırılmıstır. Savasın magluplarına imzalattırılan barış antlasmaları içinde en sona bırakılan antlasma Osmanlı Devleti’ne imzalattırılan Sevr Antlasması’dır. Zira, Osmanlı Devleti’nin topraklarının paylastırılması ve bu topraklar üzerinde olusturulacak hegemonya ile ilgili olarak, I. Dünya Savası’nın galipleri arasında büyük çekismeler ortaya çıkmıstır. 
    Paris’te yapılan barış görüsmeleri sırasında ortaya çıkan sorunlardan birisi de Kürt meselesidir. Osmanlı Devleti’nin ve Türklerin bir daha ayaga kalkmamaları ve kendilerine gelememeleri amacı ile çesitli projeler üreten emperyalist batılı güçler, Osmanlı toprakları içinde yasayan ve Türkler ile iç içe bulunan Kürtleri ne sekilde kullanabilecekleri ve Türkler ile ayrıstırabilecekleri hususunda büyük mesai harcamak zorunda kalmıslardır. I. Dünya Savış sırasında imzalanan Sykes-Picot Antlasması ile Kürtlerin yasadıkları yerlerin önemli bir kısmının Rusya’ya bırakılmasına ragmen, Rus Çarlıgı’nın sona ermesi ile bu topraklar üzerinde ne tür bir olusumun ortaya çıkarılacagı ve bunun emperyalizm açısından ne tür getirileri olacagı hususunda büyük fikir ayrılıkları ortaya çıkmıstır. 

  İngilizlerin Kürtler ile ilgili olarak faaliyetleri I. Dünya Savası bitmeden baslamıstır. Bu amaçla 1918 yılının Temmuz ayında İngiliz yetkililerinden Percy Cox ile Serif Pasa Cenevre’de görüsmelerde bulunmuslardır. Yapılan bu görüsmelerde, Sykes-Picot Antlasması ile Fransa’ya bırakılmış olan Musul ve çevresinde İngiltere himayesi altında özerk bir Kürdistan Devleti’nin olusturulması hususunda fikir birligine varılmıstır481 . Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasının ardından, Osmanlı Devleti’nden ayrılmak isteyen bir çok gurup gibi Kürtlerin bazıları arasında da ayrılıkçı fikirler ortaya çıkmış ve barış görüsmelerinin yapılacagı Paris’in kendilerinin bagımsızlık mercii oldugu hususunda hayallere kapılmıslardır. Paris Barış görüsmelerinin baslamasından 
kısa bir süre önce, daha önce ngilizler ile görüsmelerde bulunmuş olan Serif Pasa, kurulması düsünülen Kürt Devleti’nin merkezi olarak düsündügü Musul ve çevresinin Fransızlara bırakılacagını düsünerek, 26 Aralık 1918’de Cenevre’de Fransız yetkilileriyle görüsmüstür. Yapılan bu görüsmede Serif Pasa, Fransız mandası altında özerk bir Kürdistan istedigini bildirmis, fakat Fransızlar Serif Pasa’yı ciddiye almamıslardır482 . 

Paris’teki barış görüsmeleri sırasında Kürtleri Serif Pasa baskanlıgındaki bir heyet temsil etmistir483 . Barış görüsmeleri sırasında zaman zaman İngilizler ile Fransızlar arasında görüsmelerde bulunan ve bunların destegini kazanmaya çalısan Serif Pasa, bu ülkeler tarafından ciddiye alınmamıstır. Paris görüsmeleri ile ilgili olarak Seyh Mahmut Berzenci, Kürtlerin bagımsızlıgı hususunda görüsmelerde bulunması için kendi adamlarından iki kisiyi Paris’e göndermek istemisse de İngilizler bu tesebbüse engel olmuslardır484 . 
    Paris görüsmelerinde Kürtler ile ilgili meselenin görüsülmesi sırasında485 ortaya çıkan en önemli meselelerden birisi Kürtler arasında birlik ve bütünlügün 
bulunmaması ve ortak bir temsilci tespit etmedeki basarısızlıkları olmustur486. Bunun yanında ortaya çıkan bir diger mesele de kurulması düsünülen Kürdistan 
toprakları ile yine kurulması düsünülen Ermeni Devleti’nin topraklarının çakısmasıdır487. Bu mesele ile ilgili olarak, Kürtler ile Ermenilerin isteklerinin bagdastırılabilmesi ve bu iki gurubun ortak bir tavır sergilemeleri hususunda özellikle ngilizler büyük bir gayret sarf etmislerdir. Büyük gayretlerin sonucunda Serif Pasa ile Ermenilerin temsilcisi Bogos Nubar arasında mutabakata varılmış ve bu hususla ilgili mutabakat metni barış görüsmelerindeki devlet yetkililerine sunulmustur488 . 
   Paris’teki barış görüsmeleri sırasında İngilizler ve Fransızlar mümkün mertebe Kürtleri kendi emelleri dogrultusunda kullanmanın yollarını aramıslardır. 
Lazarev’in de ifade ettigi gibi, bu devletlerin amacı Kürtlerin bagımsızlıgı ve isteklerinin yerine getirilmesi degil, Kürtleri kendi çıkarları dogrultusunda ne sekilde ve ne ölçüde kullanabilecekleridir489 . 

Kürtlerin istekleri ve ortak bir tavır sergileyememeleri hususunda sıkıntılar yasayan ngilizler ve diger müttefikleri, 1919 yılının sonlarına dogru Kürt meselesini geniş bir sekilde görüsmeye baslamıslardır. Bu görüsmeler genellikle İngilizler ile Fransızlar arasında gerçeklesmistir. Zira, Kürtlerin yasadıkları bölgeler bu iki devletin çıkar sahası dahilinde bulunmaktaydı490 . Bu görüsmeler sırasında İngilizler, Kürtlerin yasadıkları yerleri mümkün mertebe kendi hakimiyetleri altına almaya gayret göstermiş ve savaş sırasında ve sonrasında elde ettikleri kazanımları Fransızlara karsı saglamlastırmaya çalısmıslardır491 . 

Paris’teki bu görüsmeler sırasında ngilizler Kürtler ile olan iliskilerini mümkün mertebe geniş tutmaya ve Kürtlerin yasadıkları yerlerin kendi hakimiyet sahalarına dahil edilmesine gayret göstermislerdir. 
Ancak Fransızlar bu hususta aksi tavır sergileyerek, kendileri için önem arzeden yerlerin İngiliz hakimiyetine devredilemeyecegini belirtmislerdir. 1920 yılının Subat ayında Londra’da yapılan Londra Konferansı’nda kesin bir sonuç alınamamasının ardından, 18 Nisan 1920 tarihinde toplanan San Remo Konferansı’nda bu hususla ilgili görüsmelere girisilmistir. Yapılan görüsmelerin sonucunda Sevr Antlasması’nda yer alan Kürtler ile ilgili kısımlar kabul edilmistir492 . 

Paris’teki görüsmelerde Kürtlerin isteklerinin yerine getirilmemesi karsısında Serif Pasa 1920 yılının Nisan ayının sonlarında Kürt temsilciliginden istifa etmistir. Serif Pasa’nın bu istifası üzerine, Kürdistan Teali Cemiyeti’nin baskanı olan Seyit Abdülkadir 17 Mayıs 1920 tarihinde Paris’teki barış görüsmeleri heyetine bir telgraf göndererek, Kürtlerin temsil edilmedikleri bu görüsmelerin sonuçları ve kararlarını tanımayacaklarını bildirmistir493 . 

San Remo Konferansı’nda alınan kararların ardından barış görüsmeleri ile ilgili olarak son düzenlemeler yapılarak anlasma metni 11 Mayıs 1920 tarihinde Osmanlı Hükümeti’ne sunulmustur. Yapılan bazı küçük düzeltmelerin ardından antlasmanın son hali 16 Temmuz’da Paris’teki Osmanlı heyetine sunulmustur. 
Sunulan bu anlasmanın metni 22 Temmuz 1920 tarihinde Vahdettin baskanlıgında toplanan Saltanat Surası’nda kabul edilmistir494 . 

Saltan Surası tarafından kabul edilen ve Sevr Antlasması olarak adlandırılan barış antlasması 10 Agustos 1920 tarihinde Paris’te imzalanmıstır. İmzalanan Sevr Antlasması’nın 62, 63 ve 64. maddeleri Kürtler ile ilgilidir. Antlasmanın bu maddelerine göre, Fırat Nehri’nin dogusunda, gelecekte belirlenecek olan Ermenistan hududunun güneyinden ve Türkiye-Irak ve Suriye sınırlarının kuzeyinde yasayan Kürt çogunlugun bulundugu bölgenin mahalli istiklali için, anlasmanın yürürlüge konulmasından sonraki altı ay içerisinde İngiliz, Fransız ve İtalyan hükümetlerinin atayacagı üç üyeden olusan ve İstanbul’da toplanacak olan bir komisyon tarafından bir plan tasarısı hazırlanacaktır. Bu amaçla, kurulacak olan komisyonun üyeleri adı geçen bölgede incelemelerde bulunacak ve gerekli durumlarda sınır düzenlemeleri yapabilecektir. Bunun yanında adı geçen sınırlar dahilinde yasayan Süryani ve Keldaniler basta olmak üzere bölgede yasayan etnik ve dini azınlıkların haklarının korunması için gereken güvenceler temin edilecektir (62. Madde). 

Osmanlı Hükümeti, 62. Madde ile kurulacak olan komisyon veya komisyonların kendisine bildirecegi kararları üç ay içerisinde tatbik etmek zorundadır (63. Madde). 

Antlasmanın yürürlüge konulmasından bir yıl sonra, 62. maddede belirtilen bölgelerde yasayan Kürtlerin nüfusunun çogunlugu bagımsız olmak istegi ile Cemiyet-i Akvam Meclisi’ne basvurur ve bu meclis tarafından bunların bagımsız olmalarına neticede karar verilirse Osmanlı Devleti bu karara uyarak bölge üzerindeki bütün haklarından ve sıfatlarından vazgeçecegini simdiden kabul eder. Bu vazgeçmenin ayrıntılı hükümleri Müttefik Devletler ile Osmanlı Devleti arasında yapılacak olan ayrı bir sözlesmede belirlenecektir. Bu vazgeçmenin gerçeklesmesinden sonraki dönemde, adı geçen bölgelerin dısında kalan Musul vilayeti dahilinde yasayan Kürtler, bagımsız olacak olan bu Kürt Devleti’ne kendi istekleri ile katılma isteginde bulundukları takdirde müttefik güçlerin hükümetleri tarafından herhangi bir itirazda bulunulmayacaktır (64. Madde)495 . 

Sevr Antlasması içerisinde yer alan bu maddelerdeki ifadelerin muglaklıgı nedeniyle birçok Kürt ileri geleni bu antlasma ile Kürtlere herhangi bir hak 
verilmedigini iddia etmislerdir. Ancak bu maddeleri antlasma metnine koyduran 

İngilizler, yürütmeye çalıstıkları ayrılıkçı propagandalar ile ulasamadıkları emellerine, bir nebze de ulastıklarını düsünmüslerdir496 . Bunun yanında İngilizler, bu antlasmada Kürtler ile ilgili maddeler aracılıgı ile Kürtleri belirli oranda kendi tarafına çektiklerini düsünmüslerdir. Zira bu maddelerin uygulanabilmesi için özellikle Kürtlerin onayının alınması gerekmekte, bu ise Kürtlerin kendileri ile yapacakları isbirligine paralel olacaktır. Bu düsüncelerde olan İngilizler, antlasmanın sartlarını ihlal etmek isteyen Türklere karsı Kürtleri demoklesin kılıcı gibi tepelerinde tutarak, İngiliz çıkarları aleyhine Türklerin faaliyetlere girismelerine engel olmak istemistir497 . 
İngilizlerin bu politikalarına ragmen, Kürtlerin çogunlugu arasındaki düsünceler bunun tersi istikametindedir. Kürtlerin kendi kaderlerini belirleyecegi maddeleri 
içermesine ragmen, Kürtler arasında birlik ve bütünlügün bulunmaması nedeniyle birçok Kürt ileri geleni Sevr Antlasması’nı hayal kırıklıgı ile karsılayarak498 Bu antlasma ile Kürtlere verilen hakların gerçeklesmesinin hayali oldugunu görmüş ve antlasmada belirtildigi gibi kendi kaderlerini belirleme yoluna giderek, Türkler ile birlikte hareket edip emperyalist isgalci güçlere karsı ortak mücadele içine girmislerdir499 . 

    Sevr Antlasması sonrasındaki dönemde, Kürtlerin çok daha büyük bir katılımla Türkler ile birlikte hareket etmeye baslamaları İngilizler açısından endiselere neden 
olmustur. Kendi hâkimiyetleri altında bulunan Musul ve çevresindeki Kürtler arasında büyük karısıklıklar ortaya çıkmış ve durum oldukça nazik bir hal almıstı. Sevr sonrasındaki dönemde ortaya çıkan bu tablo karsısında İngilizler Musul ve çevresindeki Kürtleri yatıstırmaya gayret göstermiş ve burada yasayan Kürtleri, gelecekte tabi olacakları Araplara karsı kıskırtarak onlara karsı kullanmaya baslamıslardır500 . 


III- SEVR SONRASI DÖNEMDE İNGİLİZLERİN KÜRTLER HAKKINDAKİ ÇALIŞMALARI 


     10 Agustos 1920 tarihinde imzalanan Sevr Antlasması ile İngiltere basta olmak üzere savasın galibi olan ülkeler, Osmanlı Devleti’nin tarih sahnesinden silinmesi ve bir daha Türk milletinin ayaga kalkamaması için her türlü düzenlemeyi yaptıklarına inanmıslardır. Bu antlasmanın Osmanlı Devleti’ne imzalatılması ile artık istediklerinin gerçeklesmesinin önünde tek engel olarak Anadolu’da Mustafa Kemal Pasa önderliginde yürütülen Milli Mücadele’yi görmeye baslayan, İngiltere basta olmak üzere I. Dünya Savası’nın galip devletleri, Türklerin kesin olarak ezilmeleri ve bir daha kendilerine karsı çıkacak güçten yoksun bırakılmaları hususunda son bir hamlenin yapılması gerektigini düsünmeye baslamıslardır 501 . 

Sevr Antlasması’nın imzalandıgı dönem içerisinde, Musul ve çevresinde büyük zorluklar ile karsılasan ve bölgedeki halk arasındaki İngiliz aleyhtarı tavırların gittikçe artması karsısında, İngilizler bir aralık bu bölgeyi terk ederek daha güneydeki güvenli bölgelere çekilmeyi dahi düsünmeye baslamıslardır. Ancak bu düsünceye, Irak bölgesinin genel idarecisi konumundaki Sivil Komiser Sir Arnold Wilson sert bir biçimde karsı durarak, bu bölgenin Irak ve ran’daki ngiliz çıkarları açısından hayati bir öneme sahip oldugunu öne sürmüş ve bu düsünceye sert bir biçimde karsı çıkmıstır502 . 

İngilizlerin ilk dönemlerde kurulacagını iddia ettikleri, birlesik ve büyük Kürdistan Devleti’nin, imzalanan Sevr Antlasması ile gerçeklesemeyeceginin apaçık 
ortaya çıkması, İngilizlerin bu dönemdeki en önemli çeliskilerinden biri olarak gün yüzüne çıkmıstır503. Yürüttügü faaliyetler ile 1919 yılına damgasını vurmuş 
olan ve 21 Aralık 1919 tarihinde Binbası rütbesine atanan Edward Charles Noel’in504, Malatya’da meydana gelen Ali Galip olayından sonraki dönemde her platformda yerine getirilmesini istedigi Kürdistan’ın bölünmemesi ve olusturulacak Kürdistan ile Irak Devleti arasındaki sınırın mümkün mertebe Arap ve Kürtlerin etnik yapılarına göre düzenlenmesi istegi505, Sevr Antlasması ile imkan dısına çıkmıstır. Binbası Noel’in bu istegine ragmen, İngilizler kendileri açısından önemli gördükleri Musul’u elde ettikten sonra, Kürtlerin bir devletlerinin olup olmaması hususunda fazla mesai harcamanın gereksiz oldugunu düsünmeye baslamıslardır506 . Ancak Sevr Antlasması’nın imzalanmasından sonraki dönemde Türklerin yılmayarak, azimli bir sekilde isgalci güçlere karsı mücadelelerine devam etmeleri ve basarılar kazanmaları karsısında, İngilizler belirli oranda yeniden Kürt meselesi üzerinde kafa yormaya baslamıslardır507 . 

İngilizler açısından Kürdistan’ın olusturulması için Türklere karsı askerî bir hareket düzenlenmesi hususu dahi gündeme gelmis, ancak İngiliz 
Genelkurmayı’nın bu hususta herhangi bir askerî harekete girismekten çekinmesi ve risk almak istememesi nedeniyle bu düsünce uygulanamamıstır508 . 
İngilizlerin kararsız ve çeliskilerle dolu bu politikası devam ederken, 1920 yılının sonlarına dogru Musul ve çevresinde İngilizlere karsı büyük çaplı mücadeleler ortaya çıkmaya baslamıstır. Bunun yanında Irak’ın Arap bölgelerinde de İngiliz aleyhtarı tavırlar günden güne artmaya ve silahlı çatısmalar meydana gelmeye baslamıstır509 . Araplar ile ilgili olarak ngilizler 1920 yılının sonlarına dogru etkin adımlar atarak, büyük oranda kontrolü ele geçirmiş ve askeri yönetim kaldırılarak İngiliz subaylarının danısmanlıgı altında bir Arap Konseyi kurulmustur510 . Araplar arasındaki İngiliz aleyhtarı tavırlar belirli oranda çözüme kavusmusken, İngilizler açısından Kürtler daha tehlikeli bir sekilde ngiliz aleyhtarı bir konuma gelmislerdir. Bu dönemde ngilizlerin Türkler aleyhine yürüttügü olumsuz tavırlara karsı, Türkler ngilizleri zor duruma sokmak amacı ile Seyh Mahmut Berzenci’nin kardesi Seyh Kadir’i desteklemislerdir. Türklerden aldıgı destek sonucunda Seyh Kadir, İngilizlere karsı mücadeleye giriserek, İmadiye ve Köysancak’a kadar olan bölgeleri ele geçirmistir511 . 

Türk destegi sonucunda ortaya çıkan bu baskaldırı İngilizler açısından büyük bir korkuya neden olmustur. Musul ve çevresindeki ahali arasında İngiliz aleyhtarı 
tavırların artıp, Türk taraftarlıgının revaç kazanması üzerine Lord Curzon, “Bizim için en büyük tehlike Kemalistlerle Mezopotamya asırılarının biraraya gelmesidir” demek sureti ile ortaya çıkan bu durumun kendileri açısından ne derece önemli oldugunu ifade etmistir512 . 

Ortaya çıkan bu durum üzerine İngilizler Kürtleri kendi taraflarında tutmak amacı ile, meydana gelen bu hareketlerin gelecekte olusturulacak olan Kürdistan için iyi sonuçlar dogurmayacagını İstanbul’da bulunan Kürt ileri gelenlerine ifade etmislerdir. Seyit Abdülkadir ve diger Kürt ileri gelenleri ile yapılan görüsmeler sonrasında, bazı Kürt önde gelenlerinin Musul ve çevresine giderek İngilizler lehine faaliyette bulunmasına karar verilmistir. Bunun sonucunda Hamdi Baban ve Mustafa Pasa Yelmuki’nin513 Musul bölgesine gitmesine karar verilmistir514 . 
Olusturmaya çalıstıkları sistemin, meydana gelen baskaldırılar nedeniyle çökme tehlikesi ile karsı karsıya kaldıgını gören İngilizler, mevcut durumun ne sekilde bir çözüme kavusturulabilecegi hususunda kafa yormaya baslamıslardır. Yapılan bir dizi görüsmenin ardından 1921 yılının Mart ayında Kahire’de bir toplantı düzenlemesine karar verilmistir. 12 Mart 1921 tarihinde Winston Churchill’in baskanlıgında Kahire’de yapılan ve “Kahire Konferansı” olarak adlandırılan toplantıya Irak, Filistin, Ürdün, Mısır’daki İngiliz yönetimlerinin baskanları, İngiltere’nin Yakındogu’daki askeri güçlerinin üst düzey yetkilileri ile Lawrence, Binbası Noel, Binbası Hubert Young ve Gertrud Bell gibi bölgedeki Britanya istihbarat servisinin önde gelenleri katılmıslardır515 . 

Yapılan bu toplantı sırasında Kürtlerin birlesik bir devlet haline getirilmeleri ve bagımsızlıgı yeniden gündeme gelmistir. Toplantı sırasında Binbası Young, İngiliz denetimi altında bir Kürt Devleti’nin gecikmeden kurulması gerektigini ifade etmistir516 . Bu düsünceleri Binbası Noel de desteklemiş ve Kürtlerin kendi hükümetlerinin olması durumunda dısarıdan gelecek Türk propagandalarına kulak asmayacakları ve İngilizlerin yanında yer alacagını ifade etmistir. Yapılan tartısmaların ardından, toplantının sonucunda Kütlerin Irak’tan ayrı bir hükümet düzenlemesi içine alınması hususunda karara varılmıstır517 . 

İngilizler, Kahire Konferansı’nda aldıkları kararları uygulanma fırsatı bulamadan, Kürtler arasındaki İngiliz aleyhtarı tavırlar ve karısıklıklar ile karsılasmıslardır. 1921 yılının ortalarında Mustafa Kemal Pasa’nın talimatları ile Musul ve çevresindeki Kürtler arasında yogun bir Türk propagandası ortaya çıkmıstır. Mustafa Kemal taraftarı bazı subaylar Revanduz bölgesine gelerek İngilizler aleyhine propagandalar yapmış ve bölge halkına silah gönderilecegi hususunda teminatlar vermislerdir518 . Yapılan Türk propagandası etkilerini göstermiş ve Temmuz ayında Kürtler arasında büyük bir isyan hareketi ortaya çıkmıstır519 . Bunun üzerine İngiliz hava kuvvetlerine mensup uçaklar Rania ve Revanduz’da bulunan Türk subaylarının bulundugu yerleri bombalamıslardır. Bunun sonucunda Türk subayları belirli bir sekilde geri çekilmek zorunda kalmış ve İngilizler Köysancak’ı ele geçirmislerdir520 . 

İngilizlerin yürüttükleri mücadeleler ragmen, Kürtler arasında İngiliz aleyhtarı tavırlar gittikçe artmaya devam etmistir. Kürtler arasında ortaya çıkan bu durum elbette ki Mustafa Kemal Pasa’nın direktifleri ile yürütülen Türk propagandasının sonucunda ortaya çıkmıstır. Kürtler arasındaki İngiliz aleyhtarı tavırların gittikçe artmaya 
basladıgı 1922 yılının baharında Albay Sefik (Özdemir) komutasındaki Türk kuvvetleri İngiliz kontrolünde bulunan Revanduz’a girmiş ve bölgede yasayan 
Kürtler ile birlikte hareket etmeye baslamıslardır. Albay Sefik Bey’in İngilizlere karsı birçok basarı kazanması, bölgede bulunan asiretleri oldukça sevindirmiş 
ve İngiliz aleyhtarı gösterilerin yapılmasına neden olmustur. Ancak İngilizler hava kuvvetlerinin destegi ile Türklere karsı yeniden taarruza geçmiş ve Türkler 
geri çekilmek zorunda kalmıslardır.521 . 

Durumun bu hale gelmesi üzerine İngilizler, Hindistan’a sürgüne gönderdikleri Seyh Mahmut Berzenci’yi geri getirmeye karar vermislerdir. 12 Eylül 1922 tarihinde Irak’a geri dönen Seyh Mahmut Süleymaniye’ye gelerek kendi liderliginde büyük bir devlet kurdugunu ilan etmistir. 10 Ekim 1922 tarihinde 7 bakandan olusan bir hükümet teskil eden Seyh Mahmut, kısa bir süre sonra İngilizlerin aleyhinde faaliyetlerde bulunmaya baslamıstır522 . 

Mustafa Kemal Pasa ile de irtibata geçen Seyh Mahmut’un bu davranısları üzerine İngilizler ona karsı harekete geçmislerdir. İngiliz askeri kuvvetlerinin saldırısına dayanamayan Seyh Mahmut İran’a kaçmak zorunda kalmıstır523 . İran’da bulundugu süre içinde de mücadelesine devam eden Seyh Mahmut, Türklerden ve Sovyetler Birligi’nden yardım isteginde bulunmustur524 . 

Musul ve çevresinde bu olayların oldugu dönemde Anadolu’daki Milli Mücadele basarıya ulasmış ve Yunanlıların bozguna ugratılmasının ardından imzalanan Mudanya 
Ateskes Antlasması’nın ardından yeni bir barış antlasmasının yapılması için taraflar arasında Lozan’da görüsmelere baslanmıstır. Lozan’daki görüsmeler sırasında ortaya çıkan en önemli husus Musul meselesidir. Musul’u her ne sekilde olursa olsun Türklere vermek istemeyen İngilizlere karsı, Türk tarafının temsilcisi olan İsmet Pasa“Musul’suz Ankara’ya dönmeyecegini” İngiliz temsilcisi Lord Curzon’a kesin bir sekilde ifade etmistir525 . 

Bunun karsısında İngilizler, 24 Aralık 1922 tarihinde bir İngiliz-Irak karma deklarasyonunu Cemiyet-i Akvam’a göndererek, Musul ve çevresinde bulunan 
Kürtlerin İngiliz hakimiyetinde özerk bir yönetim altına alınmasını talep etmislerdir. Yapılan bu talep ile Kürtleri kendi tarafına çekmek isteyen İngilizler, bu dönemde her türlü taktigi uygulama yoluna gitmislerdir526 . 

Türk tarafının gösterdigi bütün çabalara ragmen Musul meselesi Lozan’da çözüme kavusturulamamıstır. İngilizler Lozan sonrası dönemde, Türklerin Musul’a karsı herhangi bir harekete girismemeleri için mümkün mertebe gayret göstermislerdir. Bu amaçla Türkiye içerisinde karısıklıkların çıkarılmasını tesvik ederek, Türklerin iç karısıklıklar ile ugrasmalarını arzulamıslardır. Bu düsünce ile hareket eden İngilizler, Musul’u Türklere geri vermemek için 1924 yılında Hakkari çevresinde yasayan Nasturileri Türklere karsı kıskırtmıslardır. İngiliz kıskırtmaları sonucunda yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’ne karsı isyan eden Nasturilerin bu tavırları üzerine, 12-28 Eylül 1924 tarihinde askerî harekat düzenlenmistir. Düzenlenen bu askerî harekat sonucunda, Nasturilerin isyanı bastırılmış ve Nasturiler İngiliz hakimiyetindeki Irak’a kaçmak zorunda kalmıslardır527 . 

I. Dünya Savası’nın sona ermesinden sonraki dönemde Osmanlı Devleti’nin tarih sahnesinden silinmesi ve Türk milletinin bir daha ayaga kalkamayacak sekilde 
zayıflatılması için büyük bir gayret sarf eden İngilizler, Osmanlı Devleti’ne imzalattırdıkları Sevr Antlasması ile bu yöndeki gayretlerinin basarı ile sonuçlandıgını düsünmüslerdir. Ancak Anadolu’da Mustafa Kemal Pasa liderliginde ortaya çıkan Milli Mücadele karsısında basarısızlıgaugramıslardır. 
İngilizlerin bu dönemdeki en önemli amacı stratejik ve ekonomik degeri olan Musul ve çevresinin Türk hakimiyeti altına girmemesidir. Bu amaçla her türlü 
entrikalara basvuran İngiliz siyaseti, Lozan Antlasması ile çözülmesini daha sonraki döneme ertelettikleri Musul meselesinin kendi istedikleri yönde çözümlenebilmesi amacı ile Kürtleri Türkiye Cumhuriyeti’ne karsı kullanma yoluna gitmisler ve 1925 yılında ortaya çıkan Seyh Sait İsyanı ile yeni kurulmuş olan bu devletin güç bir durumla karsı karsıya kalmasına neden olmuslardır. Bu durumdan istifade eden İngilizlerin siyasi faaliyetleri sonucunda, 5 Aralık 1926’da Ankara’da imzalanan antlasma ile Musul meselesi İngilizlerin istekleri dogrultusunda sonuçlandırılmıstır. İmzalanan bu antlasma ile Musul ve çevresi İngiliz hakimiyeti altında kalmış ve İngilizler yıllar boyunca elde etmek istedikleri hedeflerine ulasmıslardır528 . 

SONUÇ 

Tarihi dönem içerisinde yüzlerce yıl boyunca birlikte yasamış olan Türkler ve Kürtler, bu süreç içerisinde birbirleri ile kenetlenerek bir ve bütün haline gelmislerdir. 
Ancak 19. yüzyılın baslarından itibaren, bu birliktelik zedelenerek, ortaya çıkan ufak çaplı mahalli isyanların etkisi ile de Kürtler arasında huzursuzluklar görülmeye baslandı. İlk dönemlerde Kürtler arasında meydana gelen bu huzursuzlukların nedeni, etnik içerikli olmayıp, bulundukları bölgelerdeki güç mücadelesi nedeniyle ortaya çıkan sartlardan kaynaklanmaktaydı. 

19. yüzyıl içerisinde Kürtler arasında ortaya çıkan ve etnik milliyetçi amaçlı olmayan iki isyan, daha sonraki dönemlerdeki Kürtçüler arasında, büyük bir söhrete kavusmustur. Bunlardan birincisi Bedirhan Bey İsyanı’dır. Bulundugu bölgedeki mahalli gücünü arttırmaya çalısan ve Kürtlük amacı ile degil, sahsi otoritesini yaygınlastırmak için Osmanlı Devleti’ne baş kaldıran Bedirhan Bey, alınan tedbirler sonucunda yakalanmış ve neden oldugu isyan hareketi bastırılmıstır. Ancak, 20. yüzyıl boyunca Bedirhan Bey’in soyundan gelen kisiler Kürtçülük düsüncesinin önde gelen sahsiyetleri durumuna gelmisler ve özellikle dış güçlerin Kürtler üzerinde uygulamak istedikleri politikalarının pratik sahaya tasınmasında en önemli araç halini almıslardır. 

Kürtler arasında 19. yüzyılda ortaya çıkan ve etkisini günümüz Kürtçüleri arasında da gösteren bir diger isyan Seyh Ubeydullah Nehri Ayaklanması’dır. 
Bu ayaklanma, genel olarak mahalli güç kazanma ve ran karsıtı düsünceler ile ortaya çıkmış olmasına ragmen, isyanın olusumu ve fiiliyata geçmesi sırasında İngilizler ve Rusların gizil faaliyetleri nedeniyle uluslararası bir durum almıstır. Ortaya çıkan bu isyan sonrasında Osmanlı Devleti’nin aldıgı tedbirler sonucunda Seyh Ubeydullah teslim olmuş ve Mekke’ye sürgüne gönderilmistir. Mekke’de ölen bu kisinin ogullarından olan Seyit Abdülkadir ise daha sonraki yıllarda kurulacak olan Kürt örgütlerinde liderlik konumunda olmuş ve 1925 yılında Diyarbakır’da idam edilmistir. 

    Uluslararası gelismeler içerisinde ortaya çıkan milliyetçilik akımlarına paralel olarak, Kürtler arasında da bu akım 19. yüzyılın sonlarına dogru ortaya çıkmaya 
baslamıstır. Kürtler arasında milliyetçilik hareketlerinin ortaya çıkmasında dış güçlerin çok önemli etkileri olmustur. 18, yüzyıldan baslayarak dünyada stratejik degeri yüksek olan bazı bölgeler üzerinde hakimiyet kurma pesinde olan ve bu hususta gözlerini Osmanlı Devleti’nin sahip oldugu topraklara diken ngiltere ve Rusya basta olmak üzere bazı Avrupa ülkeleri, bu devletin toprakları üzerindeki emellerini gerçeklestirmek için etnik ve dinî farklılıklara dayalı olarak ayrılıkçı hareketlerinin olusmasını tesvik etmislerdir. İlk etapta, Osmanlı Devleti üzerinde yasayan Hıristiyanlara yönelik yürütülen himayeci ve öne çıkarmacı ayrılıkçılık faaliyetleri sonrasında, Türkler dısında kalan gurupların farklılıklarının öne çıkarılması ve bagımsızlık hareketleri içerisine çekilmeleri emperyalist Avrupalı güçlerin ön önemli hedefi olmustur. 

Özellikle Araplar arasında yürütülen Osmanlı-Türk aleyhtarı propagandalarda İngilizler öne çıkmıslardır. İlk dönemlerde Osmanlı Devleti’nin Rusya’ya karsı 
korunması politikasını güden İngilizler, 19. yüzyılın sonlarından itibaren politika degisikligi içine girmiş ve Osmanlı Devleti’nin tarih sahnesinden silinerek, kendileri için çok önemli bir konum arz eden Hindistan’a giden yol üzerinde bulunan bölgelerin hakimiyetini ele geçirme yönünde strateji izlemeye baslamıslardır. İzlenen bu strateji içerisinde Ortadogu özel bir konumda olmustur. Ortadogu içerisinde yer alan Süveyş Kanalı ile Basra Körfezi’nin mutlaka kendi hakimiyetleri altında olmasını isteyen İngilizler, bu amaç dogrultusunda özel gayretlere girismiş ve ajanları aracılıgıyla bu bölgelerde yasayan halk arasında kendi propagandalarını yıllarca sürdürmüslerdir. İngilizler, Basra Körfezi ve çevresine hakim olmak düsüncesi çerçevesinde, buraya gelebilecek tehditleri de bertaraf etmek hedefindi idiler. Bu dönem içerisinde, 
adı geçen bölgeye gelebilecek en önemli tehdidi Ruslar olusturmaktaydı. Rusların tarihî ve siyasî ideallerinden olan sıcak denizlere inme düsünceleri kapsamında Basra Körfezi’nin özel bir yeri oldugunu çok iyi bilen İngilizler, bu düsüncenin gerçeklesmemesi için Rusların hakimiyet alanı ile Basra Körfezi arasındaki bölgenin ya kendi hakimiyetleri altında olmasını, ya da kendilerine taraf olan bir devlet/devletçik idaresinde olmasını temenni etmislerdir. 

   Belirttigimiz bu düsünceler içerisinde olan İngilizler, bu amaçla Basra Körfezi’nin kuzeyinde yer alan; Musul, Van, Erzurum bölgelerini kapsayacak alanın, bir siyasi idarenin altına sokulması ve bu siyasi idarenin Rusların etkisine girmeyecek bir sekilde olusturulmasının kendileri için büyük bir önem arz ettigini fark etmislerdir. 

Bu düsünceler içerisinde olan İngilizler, Fransızlarla I. Dünya Savası sırasında imzaladıkları Sykes-Picot Antlasması ile Basra Körfezi çevresini kendileri için 
ayırırken, bu dönemde henüz varlıgını sürdüren Rus Çarlıgı ile adı geçen bölge arasında kalan Musul ve çevresinin Fransız idaresine bırakılması ve kendileri ile 
Ruslar arasında bir tampon bölge olusmasının saglanmasını hedeflemislerdir. 

Hindistan’ın güvenligi hususunda yogun bir enerji ve zaman harcayan İngilizler, bu konudaki faaliyetlerini büyük bir dikkatle sürdürürken, Osmanlı topraklarında ise, Kürtler arasında, özellikle de okur yazar kesim içinde ayrılıkçı düsünceler yer etmeye baslamıstır. Bu düsüncelerin ortaya çıkmaya basladıgı II. Mesrutiyet’in ilan edilmesinden sonraki süreçte, Kürtlerin ayrı bir millet olarak tarih sahnesi içinde yer alması gerektigini düsünen bazı Kürtler, bu düsünceleri dogrultusunda yogun bir faaliyet içine girmislerdi. Bedirhan ailesine mensup bazı kisilerin öne çıktıgı bu dönemde, özellikle Dogu Anadolu’daki Ermenileri kullanma stratejisini benimsemiş olan Rusların, bir yandan da Kürtler üzerinde faaliyet yürütmesi gündeme gelmistir. Dogu Anadolu’da bir Ermeni Devleti kurma ideali pesinde kosan Ermenilerin, kendi emellerinin önünde en büyük engel olarak gördükleri Kürtler ile uzlasma stratejisine girmeleri de bu dönemde gündeme gelmiş ve bu düsünceler sonucunda 1913-14 yıllarında Bitlis syanı ortaya çıkmıstır. Bu isyanın Osmanlı Devleti tarafından bastırılması sonucunda Ruslar Kürtler ile olan irtibatlarını daha da arttırmıslardır. 

I. Dünya Savası sırasında Dogu Anadolu’yu isgal eden Rusların, bu bölgede yasayan Müslümanlara karsı kendi orduları içinde yer alan Ermeniler ile birlikte 
yürüttükleri katliamlar sırasında, Kürtler ile Ermeniler arasındaki iliskiler büyük bir yara almıstır. 
    Bu savaş sırasında Ermeniler ve Kürtler arasındaki çekisme iyice derinlesmiş ve Rus Çarlıgı’nın yıkılması sonucunda Rusların geri çekilmesi ile birlikte 
bölge tekrar Osmanlı idaresi altına girmistir. 
    1918 yılında, I. Dünya Savası’nı sonuçlandıran Mondros Mütarekesi’nin imzalanması sonrasındaki dönemde Kürtler, büyük bir düsünce ikilemi ile karsı karsıya kalmıslardır. Savasın galibi olan devletler içerisinde yer alan İngilizler, Rus Çarlıgı’nın yıkılması sonucunda ortaya çıkan durum üzerine bazı yeni stratejiler gelistirme yoluna gitmislerdir. Bu dönem içerisinde ngilizler, Sykes-Picot Antlasması ile Fransızlara verilen Musul ve çevresinin kendilerinin hakimiyeti altında kalması yönünde faaliyetlere girismislerdir. İngilizler, I. Dünya Savası sırasında elde edemedikleri ve savasın son günlerinde ele geçirmek için yogun mücadele verdikleri Musul’u, Mondros Mütarekesi’nin hemen ertesinde isgal ederek, kendi hakimiyetlerinin kalıcı olması ve bölgenin Türklerin veya baska bir idarenin eline geçmemesi için kalıcı düzenlemeler içine girmislerdir. 

DİPNOTLAR;

481 M.S Lazarev; a.g.e., s.24. 
482 E.Kurubas, a.g.e., s.81. 
483 Naci Kutlay’ın ifadesine göre, Serif Pasa ilk dönemlerde Osmanlı temsilcisi iken 1919 Nisan’ından itibaren bu temsilcilikten ayrılarak Kürt haklarını savunmaya karar vermiş ve bu yönde çalısmalarda bulunmustur. Yine aynı yazara göre, Kürt temsilciligi hususunda Dersim mebusu Lütfi Fikri Bey’e teklifte bulunulmussa da adı geçen kisi bu teklifi kabul etmemistir. N.Kutlay; a.g.e., s.304. 
484 R.Hilmi; a.g.e., s.21. Aynı sekilde Paris’teki barış görüsmelerine katılmak isteyen Seyit Taha’nın da girisimi İngilizler tarafından reddedilmistir. 
N.Kutlay; a.g.e., s.303, 333; E.Kurubas, a.g.e., s.79. 
485 Paris’teki görüsmeler sırasında Kürt meselesi ilk olarak 1919 Ocagında gündeme gelmistir. E.Kurubas, a.g.e., s.55. 
486 Bu hususla ilgili olarak İstanbul’daki İngiliz temsilcilerinden Amiral Bristol Londra’ya gönderdigi raporunda “...Kürt akımları ciddiye alınmamalıdır. 
 Kürtler bir lider bulamamıslardır. Onları düzene koyacak güçte kimse yoktur. Serif Pasa kendi ülkesinden izin almamıstır. İstanbul’daki iki Kürt 
Dernegi de oturup uzun uzun tartısmakta ancak ortaya bir lider çıkaramamaktadır” demek suretiyle bu hususu gayet açık bir sekilde ifade etmistir.  Hasan Yıldız; XX. Yüzyıl Baslarında Kürt Siyasası ve Modernizm, Nujen Yayınları, İstanbul, 1996, s.34. 
487 Paris’te yapılan barış görüsmelerinin baslangıcında, Ermeni delegasyonu Baskanı Bogos Nubar Pasa, Ermeni isteklerini açıklayan bir bildirgeyi 12 Subat 1919 tarihinde bu görüsmelere katılan ülkelerin temsilcilerine sunmustur. Bu bildirgeye göre, Akdeniz, Karadeniz ve Hazar Denizi arasında uzanan dev bir Ermeni devleti kurulmalı, bu dönemde olusan Ermenistan Cumhuriyeti’yle Dicle’nin güneyinde ve Ordu-Sivas hattının batısında kalan topraklar hariç Van, Bitlis, Diyarbakır, Harput, Sivas ve Erzurum bu devletin sınırları içinde bulunacaktı. İskenderun dahil bütün Kilikya da talep edilen topraklar arasındaydı. Paul C. Helmreich; Sevr Entrikaları, Büyük Güçler, Masalar, Gizli Anlasmalar ve Türkiye’nin Taksimi, Çev.: Serif Erol, Sabah Kitapları, İstanbul, 1996, s.35; E.Kurubas, a.g.e., s.81. Ermenilerin bu  isteklerine karsın, Serif Pasa 22 Mart 1919 tarihinde bir bildiri ile gelecekte kurulacak olan Kürdistan’ın sınırlarını çizmiş ve bu sınırlar dahilindeki yerlerin Kürtlere verilmesini talep etmistir. Bu bildiride Kürdistan olarak belirtilen yerler su sekilde tarif edilmistir: Kuzeyde Zivan’da Kafkas sınırları üzerinden baslayıp  batıda Erzurum’dan Erzincan, Kemah, Arapkir, Behisni, Divrigi, güneyde Harran, Sincar Tepeleri, Telafar, Erbil, Kerkük, Süleymaniye, Akelman ve Sinna, doguda  Revanduz, Baskale, Vezirkale, yeni İran sınırından Agrı Dagı’na kadar devam eden çizgi. E.Kurubas, a.g.e., s.82. 
488 Ermeniler ile Kürtler arasındaki anlasma çalısmaları ve bunun sonucunda imzalanan mutabakat metni ile ilgili olarak III. Bölümde ayrıntılı olarak bilgi verilmistir. 
489 M.S Lazarev; a.g.e., s.135. 
490 E.Kurubas, a.g.e., s.56. 
491 M.S Lazarev; a.g.e., s.49. 
492 San Remo Konferansı sırasındaki görüsmeler ve bu husustaki ihtilaflar ile ilgili olarak su esere bakılabilir. Paul C. Helmreich; Sevr Entrikaları, Büyük Güçler, Masalar, Gizli Anlasmalar ve Türkiye’nin Taksimi, Çev.: Serif Erol, Sabah Kitapları, İstanbul, 1996, s.226-227. 
493 Hasan Yıldız; XX. Yüzyıl Baslarında Kürt Siyasası ve Modernizm, Nujen Yayınları, İstanbul, 1996, s.37-38; E.Kurubas, a.g.e., s.87. N.Kutlay; a.g.e., s.307. 
494 E.Kurubas, a.g.e., s.103. 
495 Y. Akbıyık; a.g.e., s.35; H.Yıldız; a.g.e., s.70-71; E.Kurubas, a.g.e., s.104-105; Garo Sasuni; Kürt Ulusal Hareketleri ve 15. yy’dan Günümüze Ermeni Kürt İliskileri, Med Yayınları, İstanbul, 1992, s.262-263. 
496 Y. Akbıyık; a.g.e., s.35 
497 Ali Rıza Seyh Attar; Kürtler Bölgesel ve Bölge Dısı Güçler, Anka Yayınları, İstanbul, 2004, s.96. Bunun yanında Türklerin antlasma aleyhine herhangi bir girisimde bulunmaları ihtimaline karsı, İngilizler Yunanlıların Anadolu içlerine dogru ilerlemelerine destek vererek, Türklerin Yunanlılar ile mesgul olarak Musul ve çevresinde  Türler tarafından yürütülen İngiliz aleyhtarı faaliyetleri zayıflatmak istemislerdir. M.S Lazarev; a.g.e., s.160. 
498 Sevr Antlasması’nın hazırlanması asamasında ngilizler ile yakın iliski içinde bulunan ve Yüzbası Noel ile birlikte Malatya’ya kadar gelmiş olan Celadet Ali Bedirhan, daha sonraki yıllarda Sevr Antlasması ile ilgili su ifadeleri kullanmıstır: “Müttefik güçlerin çıkarları, mütarekenin baslangıcında, onları Kürtlerle mesgul olmaya ve ilgilenmeye yöneltti. Bu da Sevr Anlasması’ndaki Kürdistan bölümünün yazılmasına yol açtı. Fakat daha sonra özellikle müttefik güçlerin Dogu’da izledikleri  politikayı çok etkileyen ve söz konusu politikalarını belirgin biçimde degistirmelerine yol açan Rus-Türk yakınlasmasının ertesinde, müttefikler Kürt sorunuyla  ilgilerini kestiler ve Kürtleri, ulusal özlemleriyle birlikte, Ankara Hükümeti’nin insafına terk ettiler”. Celadet Ali Bedirhan; Kürt Sorunu Üzerine, Avesta Yayınları, İstanbul, 1997, s.16. 
499 E.Kurubas, a.g.e., s.64, 106, 108. 
500 M.S Lazarev; a.g.e., s.190, 195. 1920 yılından sonraki dönemde Irak’taki Araplar arasında İngiliz politikaları aleyhinde büyük hareketlenmeler olmustur. 
Bu nedenden ötürü İngilizler 1920 yılının sonlarından itibaren Irak üzerinde yogunlasmaya ve bu ülkenin düzeninin saglanması hususunda gayret göstermeye çalısmıslardır. R. Olson; a.g.e., s.85. 
501 Bu dönemdeki en önemli İngiliz siyasetçilerinden birisi olan Lloyd George, Türklerin mümkün mertebe ezilmeleri ve bir daha ayaga kalkmamaları için gereken her seyin yapılması gerektigini her fırsatta vurgulamıstır. Sina Aksin; İstanbul Hükümetleri Ve Milli Mücadele, Son Mesrutiyet (1919 1920), II. Cilt, Cem Yayınları,  İstanbul, 1992, s.37. 
502 R. Olson; a.g.e., s.85. 
503 İlk dönemlerden itibaren ngilizler açısından Kürt meselesi Mezopotamya’nın güvenliginin saglanması ve Türklerin bu bölgeden uzak tutulmasında araç durumundadır.İngilizlerin basından beri Kürtlere yönelik propagandalarının ve faaliyetlerinin esas amacı bu husus ile ilgilidir. Zira İngilizler açısından önemli olan zengin petrol  kaynaklarına sahip olan Musul ve  çevresinin ellerinde bulundurulmasıdır. 
Bunun dısında kalan yerler onlar açısından Türklerin oyalanması ve zayıflatılması için kullanılacak yerler durumundadır. Bu ise, Sevr Antlasması’nda görüldügü üzere Kürt bölgelerinin siyasi olarak bölünmesi sonucunu dogurmustur. E.Kurubas, a.g.e., s.54, 115. 
504 E.Kurubas, a.g.e., s.45. 
505 Noel’in görüsüne göre, Musul ve çevresinin olusturulacak olan Kürdistan’dan ayrılması durumunda, Kürtler arasında Türk nüfuzu etkin bir hale gelecek ve bunun  sonucunda İngilizler açısından hiç de iç açıcı olmayan durumlar ortaya çıkacaktır. Ahmet Mesut; İngiliz Belgelerinde Kürdistan 1918-1958, 
      Doz Yayınları İstanbul, 1992, s.107. 
506 Bu dönemdeki ngiliz siyasetçilerinden birisi olan Lord Curzon’a göre, İngiltere’nin Kürdistan’dan elde edecegi bir sey yoktur. Burası ile ilgileri sadece yönetecekleri  ülkenin komsusu olmasıyla sınırlıdır. E.Kurubas, a.g.e., s.60. 
507 Sevr Antlasması ile kendilerine bölünmüş ve gerçeklesmesi hayali olarak görülen bir Kürdistan verildigini düsünen Kürtler arasında da görüş ayrılıkları büyük bir ekilde ortaya çıkmış ve Kürtçüler arasından Milli Mücadele saflarına katılımlar gittikçe artmıstır. 
 http://www.kurdinternet.com/article.php?sid=2317. 
508 E.Kurubas, a.g.e., s.60. 
509 Bu dönemde ortaya atılan bazı iddialara göre, Anadolu’da bulunan Türk kuvvetlerinden III. Ordunun Kumandanı olan Nihad Pasa, İngilizlere karsı Araplar ile  birlikte mücadeleye girismesi için isbirligi yollarını aramaktaydı ve bu hususla ilgili emir almıstı. Mim Kemal Öke; Musul-Kürdistan Sorunu 1918-1926, 
 İstanbul, 1995, s.155-156. 
510 Peter Mansfield; Osmanlı Sonrası Türkiye ve Arap Dünyası, Söylem Yayınları, İstanbul, 2000, s.66; E.Kurubas, a.g.e., s.99. 
511 A.R.S.Attar; a.g.e., s.93. İngilizlere karsı yapılan mücadeleler sırasında, İngiliz ajanlarından Yüzbası Salmon ve Albay Leachman öldürülmüslerdir. 
      Mim Kemal Öke; Musul-Kürdistan Sorunu 19181926, İstanbul, 1995, s.156. 
512 Mim Kemal Öke; Musul-Kürdistan Sorunu 1918-1926, İstanbul, 1995, s.158. Ortaya çıkan bu baskaldırılara ragmen, asırı Kürt yanlısı tavırları nedeniyle  “Kürt Lawrence”i olarak da adlandırılan Binbası Noel, Kürtlerin bir devlet çatısı altında toplanması ve İngiliz koruması altına alınması hususunda birçok  yazısmalarda bulunmustur. R. Olson; a.g.e., s.84. Keza, Türklerin destegi ile ortaya çıkan İngiliz aleyhtarı tavırlar karsısında, Irak’taki etkin idarecilerden  olan Sir Percy Cox, 1920 yılının sonlarında Churchil’e Anadolu’da ortaya çıkarılacak bir Kürt isyanının kendilerini rahatlatacagını ve bu isyanın aktif bir sekilde  desteklenmesi gerektigi hususunu bildirmistir. R. Olson; a.g.e., s.98.  İngilizlerin Kürtleri Milli Mücadele’ye karsı kullanma düsüncesinde Sir Percy Cox yalnız degildir. 28 Temmuz 1920 tarihli olup, Amiral Robeck’ten Lord Curzon’a gönderilen bir gizli İngiliz belgesine göre, İngiliz hayranı Damat Ferit Pasa Amiral Robeck’i ziyaret ederek, “... Kürtleri Mustafa Kemal’e  karsı birlikte kullanalım ...”  teklifinde bulunmustur. Benzeri bir görüs ngiliz yetkililerinden Ryan’ın 23 Eylül 1920 tarihli raporunda da yer almaktadır. Ryan raporunda “ ... Kürtlerin Türklerden ayrılmaları çok güç. Böyle olmakla beraber Majeste’nin hükümeti onları Kemalistlerle Bolseviklere karsı kullanabilir ...” demek sureti ile Kürtleri kendi emelleri dogrultusunda ne sekilde kullanılabilecegini açık bir sekilde ifade etmistir. Erol Ulubelen; İngiliz Gizli Belgelerinde Türkiye, Cumhuriyet Kitapları,  İstanbul, 2005, s.254, 257. 
513 Kürt Mustafa Pasa olarak bilinen bu kisi“Nemrut Mustafa Pasa” namı ile de anılır. Süleymaniyeli olan Mustafa Pasa, daha sonra kurulan Seyh Mahmut Berzenci’nin  hükümetinde yer almış ve orada ölmüstür. N.Kutlay; a.g.e., s.351. İstanbul’daki etkin Kürt önderlerinden biri olan Mustafa Pasa, Anadolu’daki Milli Mücadele’nin   zor durumda bırakılması amacı ile Ermeniler ve Yunanlılar ile yakın temasta bulunan bir kisidir. Bu davranısları ile öne çıkmış bir kisi olan Musatafa Pasa,  Anadolu’daki Milli Mücadele’ye karsı Kürt asiretlerini harakete geçirmek amacı ile 1920 yılının sonlarında Musul ve Süleymaniye’ye gitmistir. 
 R. Olson; a.g.e., s.100. 
514 Hasan Yıldız; Fransız Belgeleriyle Sevr-Lozan-Musul Üçgeninde Kürdistan, Koral Yayınları, İstanbul, 1991, s.61. İngilizler açısından bu dönemde Türklerin kesin  olarak yenilgiye ugratılmaları ve ortaya çıkan Milli Mücadele’nin sonlandırılması önemli bir mesele olarak gündemini korumustur. 
Bu nedenden ötürü, Türkleri anlasma masasına itirazsız oturmaya razı etmek amacı ile Kürtlerden mümkün mertebe yararlanma yolları aramıslardır. 
Bu dönemde ortaya çıkan Milli, Koçgiri, Sırnaklı Abdurrahman ve diger isyanlara bu göz ile bakılmalıdır. E.Kurubas, a.g.e., s.59; A.R.S.Attar; a.g.e., s.109. 
515 M.S Lazarev; a.g.e., s.191. 
516 Bu düsünceye Sir Percy Cox itiraz ederek, Iraklıların kurulacak bir Kürdistan Devleti’nden rahatsız olacaklarını belirtmiş ve kurulacak olan bu devletin basına 
 getirmek için yeterince munis bir Kürt önderin bulunmasının zor olacagını ifade etmistir. Cox’a göre Süleymaniye dısındaki güney Kürt bölgeleri Irak içinde yer 
 almak istegindedirler. R. Olson; a.g.e., s.93-94. 
517 R. Olson; a.g.e., s.92. 
518 M.K Öke; Musul-Kürdistan Sorunu ..., s.171. 
519 Türkler tarafından yapılan ngiliz aleyhtarı faaliyetlere misilleme olmak amacı ile Churchil, Binbası Noel’in karsı propaganda amacı ile görevlendirilmesi 
      hususunda bölge idarecileri ile görüsmelerde bulunmustur. R. Olson; a.g.e., s.95, 104. 
520 R. Olson; a.g.e., s.105, 108. 
521 M.K Öke; Musul-Kürdistan Sorunu ..., s.184-192; A.R.S.Attar; a.g.e., s.109; R. Olson; a.g.e., s.108 
522 William Aegleton; Mahabat Kürt Cumhuriyeti, Koral Yayınları, İstanbul, 1991, s.40; M.K Öke; Musul-Kürdistan Sorunu ..., s.187-18.  Süleymaniye’de bir Kürt hükümeti kuran Seyh Mahmut Berzenci, 18 Kasım 1922 tarihinde kendisini Kürdistan Kralı olarak ilan etmistir. 
 Hüseyin Tahiri; “Kerkük -Tarih tartısmaya son vermelidir”, 
 http://www.kerkuk-kurdistan.com/kerkukek.asp?ser= 3&cep=9&nnimre=1064. 
523 William Aegleton; Mahabat Kürt Cumhuriyeti, Koral Yayınları, stanbul, 1991, s.40. Bu arada İngilizler Kadiri Tarikatı’na mensup olan Seyh Mahmut’un rakibi 
Naksibendi Seyit Taha’yı 5 Haziran 1923 tarihinde Revanduz Kaymakamı olarak atamıslardır. Hasan Yıldız; XX. Yüzyıl Baslarında Kürt Siyasası ve Modernizm, s.31. 
524 E.Kurubas, a.g.e., s.130; N.Kutlay; a.g.e., s.309-311. 
525 .K Öke; Musul-Kürdistan Sorunu ..., s.195. 
526 Hüseyin Tahiri; “Kerkük -Tarih tartısmaya son vermelidir”, 
      http://www.kerkuk-kurdistan.com/kerkukek.asp?ser=3&cep=9&nnimre=1064. 
527 Genelkurmay Belgelerinde Kürt syanları 3, Kaynak Yayınları, stanbul, 1992, s.66. 
528 Sedat Laçiner; “Türkiye-İngiltere İliskileri ve İsbirligi İmkanları”, 
      http://www.turkishweekly.net/turkce/makale.php?id=68. 

BU YAZI DİZİSİ
18 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR

****

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder