6 Nisan 2017 Perşembe

Avrasyacılığın Maskesi Düştü!

Avrasyacılığın Maskesi Düştü!




Özgür Erdem 
22.03.2004/Sayı:52


Avrasyacılığın maskesi düştü!

Avrasyacılık Dugin'le başlamadı

Bir Rus faşisti: Aleksandr DuginAvrasyacılık, bugüne kadar Atatürkçülerin değişmez dış politika seçeneği olarak sunuluyordu. Rus İmparatorluğu’nu yeniden kurmanın ideolojisi olan Avrasyacılık, tabii ki Atatürkçülerin savunabileceği bir “seçenek” değildir. Ancak, Türkiye’de son yıllarda bir gizli servis tarafından yayıldığı anlaşılan Avrasyacılık, ne yazık ki kimi samimi Atatürkçüleri de yanıltmıştı. TÜRKSOLU’nun Avrasyacılığın gerçek yüzünü ortaya çıkaran, Atatürkçülere Rusçuluğu değil tam bağımsızlıkçılığı öneren geçen sayısıyla birlikte Atatürkçü kesimde bu konuda bir uyanış yaşandı.

Bu tartışma sırasında üzülerek gördük ki, Avrasyacılığı savunmaya kalkanların, hiçbirisi Avrasyacılığın günümüzdeki fikir babası Dugin’in fikirlerinden haberdar değildi. Hem Dugin’in fikirlerinin açığa çıkarılması, hem de Avrasyacılığın “antiemperyalist” maskesinin indirilmesiyle birlikte, Atatürkçülerin gerçek antiemperyalizmi savunmaları sağlanmış oldu.

Fethullah’ın dergisi Aksiyon’un da Avrasyacılığı kapak yapması, Atatürkçülere karşı kurulan bir başka tuzağı da ortaya çıkardı. Eğer Avrasyacılığın gerçek yüzünü önce TÜRKSOLU yazmasaydı, Atatürkçülerin aslında Rusçu olduğu kampanyası başlayacaktı. Ancak TÜRKSOLU’nun geçen sayısı, bu kampanyanın başarı şansını azalttı.

Dugin’in 6 ay önce “Rus Jeopolitiği” adıyla basılan kitabı Avrasyacılık tartışmasının merkezine oturdu. Bunun iki nedeni var. Birincisi, Dugin 10 yılı aşkın bir süredir Avrasyacılığın teorisyenliğini yapıyor ve Rusya’nın yönetiminde bu fikirlerin hakim olmasını sağlamak için çabalıyor. Dolayısıyla Avrasyacılığın gerçek hedefleri ve fikirleri konusunda Dugin iyi bir referans. Ancak daha da önemlisi, Dugin’in kitabında kimi gerçekleri bu kadar açık bir şekilde yazması.

Avrasyacılık tartışmasında kimi “saf” Atatürkçüler gerçekleri görür görmez fikirlerini sorgulamaya başladılar. Ancak, Avrasyacılığın Türkiye’de hakim olmasıyla görevlendirilmiş kimileri, Avrasyacılığı savunmaya devam ettiler. Avrasyacılığı savunurken kullandıkları temel argüman da Dugin’in artık değiştiği fikri. Bu noktada şu büyük yanlış anlayışı düzeltmek gerektiğini düşünüyoruz, Avrasyacılık bir fikir adamının çılgınlığı, jeopolitik beyin fırtınası değildir. Avrasyacılık, ne Dugin’le başlamıştır, ne de onun fikir değişmesiyle değişecektir.

Bizim Dugin’in fikirleri üzerinden Avrasyacılığı eleştirmemizin nedeni, bu kadar açık bir şekilde Rusya İmparatorluğu’nu savunan, Avrasyacılığın emperyal Rusya’yı yeniden yaratmanın ideolojisi olduğunu söyleyen, açık bir şekilde Türk düşmanlığı yapan birisinin İstanbul’da üniversitelerde ağırlanabilmesi.

Avrasyacılık nasıl bir dünya ve Türkiye hayal ediyor


Rus faşisti Dugin Atatürkçü geçinen bir üniversitede rektörle birlikte konferans verebiliyor. ADD yöneticisi Anıl Çeçen ise Atatürk’ü Avrasyacı gösteren bir kitap yayınlayabiliyor. Atatürkçülerin bunları yaptığı bir ülkede Şeriatçılar da bunu bahane edip Atatürkçülere saldırı kampanyası başlatıyor. Gerçek Atatürkçülere düşen, bu tür tuzaklara düşmemek ve Atatürkçülüğün tam bağımsızlıkçılık olduğunu savunmaktır. Tabi Atatürkçü geçinenlerin maskesi de düşürülmelidir!

Dugin’e göre, Ruslar dünyaya medeniyet götürmekle görevlendirilmiş kutsal bir millettir. Ortodoksluk da bu medeniyetin dinidir. Rusya tüm dünyaya hükmetmeyi hedeflemeli, bunun için de öncelikle ABD’ye karşı bir cephe kurmalıdır. Bu cephe içinde İran, Almanya, Japonya yer almalıdır. Çin ve Türkiye Rusya’nın tarihsel düşmanlarıdır ve Rus yayılmacılığının önünde engel oldukları için parçalanmalıdır.

Türkiye laik devlet yapısıyla da Orta Asya’daki Türk Cumhuriyetlerinde milli uyanışa neden olma potansiyelini taşımaktadır. Bu nedenle de Rusya için tehdittir. Orta Asya’da şeriatçı İran önderliğinde bir İslam birliği kurularak, buralarda Türkiye’nin etkisi kırılmalı ve milli uyanış engellenmelidir. Türkiye etnik parçalara ayrılmalı, özellikle (Dugin’in deyimiyle) “ayrılıkçı Kürt hareket” desteklenmeli, Azerbaycan da İran, Rusya ve Ermenistan arasında paylaşılmalıdır.

Dugin’in bu fikirlerinden iki önemli sonuca varılabilir. Birincisi, Avrasyacılık AB-ABD’ye karşı antiemperyalist bir ittifak seçeneği değil, Ruslar’ın ABD’ye karşı kurmaya çalıştığı Rus-AB emperyalist ittifakıdır. Kısacası Avrasyacılık iki dünya savaşı öncesi kutuplaşmaları andırır bir emperyalistler arası ittifakın ideolojisidir. Ancak bu ittifakın temel hedefi Rus İmparatorluğu’nu yeniden inşa etmektir. İkinci önemli gerçek ise, Rus-Türk ittifakının gerçekçi olmamasıdır. Dugin’e ve diğer Rus Avrasyacılara göre, Türkiye, Ruslar’ın sıcak denizlere doğru yayılmasının önündeki en önemli engeldir. Bu nedenle, Avrasyacıların Türkiye’yle ilgili tek bir hedefi vardır: Türkiye’yi parçalamak ve Anadolu’yu Rus İmparatorluğu’na katmak. Böyle bir emperyalist hedefe sahip bir ülkeyle, bu hedefin ideologluğuna soyunmuş birisiyle antiemperyalist bir Türk-Rus ittifakı kurmak sanırız çok gerçekçi değildir.

Apocu-Maocular ne kadar değiştiyse Dugin de o kadar değişti



Türk-Rus ittifakını Atatürkçüler arasında yaymakla görevlendirilenler, Avrasyacılığın gerçek yüzünün ortaya çıkmasıyla birlikte paniğe kapıldılar. Durumu düzeltmek için, dağılmaya başlayan Avrasyacılığı yeniden toparlayabilmek için Dugin’in fikirlerinin değiştiği propagandası başladı. Dugin’in artık Türk düşmanı tezlerini terkettiği, Türk-Rus dostluğu için çalışmaya başladığı söyleniyor.

Ancak durum hiç de böyle değil. Dugin’in değiştiğine ilişkin herhangi bir açıklaması, yazısı yok. Dugin bilindiği gibi Avrasya Partisi’nin lideri. Avrasya Partisi’nin ve bu partiyi destekleyen çeşitli çevrelerin internet sitelerini incelediğinizde, Dugin’in fikirlerinin “Rus Jeopolitiği” kitabındaki çizgide devam ettiği görülüyor. Ayrıca , hatırlatmakta fayda var, Dugin’in kitabı 6 ay önce Türkçe’ye çevrildi ve Dugin’in kitabın Türkçe baskısına yazdığı bir önsöz bile bulunuyor. Dolayısıyla Dugin’in artık kitabındaki fikirlerini terkettiği, Türk-Rus dostluğunu savunmaya başladığı yolundaki propaganda temelsiz kalıyor.

Ayrıca, Dugin’in değişmediğini en son Aksiyon dergisinde Dugin ile yapılan röportajda da görebiliyoruz. Her ne kadar Türkiye’de yayınlanan bir dergiye röportaj verdiği için temkinli bir dil de kullansa, Dugin’in tezlerini oluştururken çizdiği temel çerçevenin değişmediğini görüyoruz.

Dugin, hâlâ Ruslar’ı dünyaya medeniyet götürecek bir millet olarak görüyor, İran’ı Orta Asya için temel müttefik sayıyor ve muhabirin Türkiye’yle ilgili görüşlerinizde değişiklik olacak mı sorusuna ise şu yanıtı veriyor: “Ben bu kitapta jeopolitiğin temellerini ele aldım. Türkiye ile Rusya arasında bazı gerilim noktaları vardır ve olmaya da devam edecektir. Bu kaçınılmazdır ve bir bakıma paylaştıkları coğrafyadan kaynaklanan bir zorunluluktur.”

“Dugin değişti” propagandasını “Ben değiştim” propagandası yapanlarca yürütülmesi ise ayrı bir politik komedi örneği. Nasıl ki, Apo’nun ayağına kadar gidip ona gül veren, Türkiye’ye Kürtçülüğü ve Maoculuğu sokanların Atatürkçülüğüne kimse inanmıyorsa, Hitler hayranı, papaz sakallı Rus faşisti Dugin’in Türk dostu olacağına da kimse inanmaz. Ancak siyasetin güzelliğinden olsa gerek, bu iki marjinal karakter bir başka marjinalin yönettiği üniversitede beraber konferans verebilirler.

Rusya’da Avrasyacılık hareketinin amacı


Bir Rus faşistinin hayatı: 
Aleksandr Dugin

Aleksandr Dugin 7 Ocak 1962’de doğdu. Babası KGB’de üst düzey istihbarat subayıydı. 
70’lerin sonlarında Moskova’da mistisizm ve faşizm üzerine araştırmalar yapan “neo-faşist” gruba katıldı. Dugin 1988’e kadar bu grubun içinde yer aldı. 

Sovyetler’in yıkılmasıyla birlikte Dugin “ neo-faşist ” fikirleri savunan “Elementy” isimli bir dergi yayınladı. Bu dergide Hitler hayranı yazılar yayınladı, SS lideri Himmler başta olmak üzere pek çok Nazi lideri savunan yazılar yazdı. Bu aşırı sağcı dergi Belçikalı ve Fransız faşistlerle irtibat kurdu, ortak yayınlar yaptı. 

Bir yandan da Sovyet emperyalizmini yeniden inşa etmeyi hedefleyen Prokhanov’un “Den” isimli gazetesinde çalıştı. 

93 sonbaharında devlet televizyonunda faşizmi savunan “Yüzyılın sırları” isimli bir belgesel hazırladı. Yeltsin’in hakimiyeti yeniden ele almasıyla muhalefete geçen Dugin Limonov’un liderliğindeki Ulusal Bolşevik Partisi’ne katıldı ve bu partinin baş ideologlarından biri olarak yayın organı Limonka’da yazılar yazdı. 

1994’te “Muhafazakar Devrim” başlıklı kitabını yayınladı. Bu kitapta Dugin, Rusya’da neo-faşizm ile aşırı-solun bir araya gelerek Rus İmparatorluğu’nu canlandırması gerektiğini savundu. 

1996’da Ulusal Bolşevik Partisi’nden ayrılarak daha sağda konumlandığı bir döneme girdi. Bu dönemde çıkardığı “Avrasya Gizemi” isimli kitabında Rusya, Kuzey Kore, Japonya, Hindistan, Arap dünyası ve Kıta Avrupası’nın Avrasya ittifakı kurarak ABD’ye karşı çıkmasını savundu. 

1997 yılında “Jeopolitiğin Temelleri” isimli kitabını çıkardı. Bu dönemde Rus Genelkurmayı ve Gizli Servisi’yle birlikte çalışan Dugin’in kitabının önsözünü Rus Genelkurmayı’nın Strateji Bölüm Başkanı Korgeneral Nikolai Koltov yazdı. Kitabın danışmanı olarak da Savunma Bakanlığı Dış İlişkiler Bölüm Başkanı Tümgeneral Leonid Ivashov görünüyordu. Bu kitap “Rus jeopolitiği” ismiyle kısaltılarak Türkçe’ye de çevrildi.
2000 yılında Rusya’nın Kafkaslar’daki yayılması için stratejiler üreten bir araştırma merkezi kurdu. 1998’de Dugin Rus Baaşbakan Primakov’u desteklediğini açıkladı. Aynı yıl Duma’nın Jeopolitik Analiz Merkezi’nin başkanı oldu ve Duma’da danışmanlık yapmaya başladı. Avrasyacılığı savunduğunu söylediği Putin’i iktidarının ilk gününden itibaren destekledi.
2000 yılında Putin’i desteklediğini belirten partisini kurdu: Avrasya Partisi. Parti, bir siyasi partiden çok bir stratejik araştırma merkezi gibi çalıştı. Dugin, bu dönemde Moskova Ortodoks Patrikliği’nin etkisini dünya çapında yayılması için patrikhaneye danışmanlık yaptı. 2002’deki Parti Kongresi’ni de Moskova Patrikhanesi’nin binasında gerşekleştirdi. 

Dugin, 2003 Kasım’ında Uluslararası Avrasya Hareketi’ni kurdu ve Başkanı seçildi. Hareket’e Türkiye’den sadece İşçi Partisi katıldı ve Perinçek hareketin yürütme kuruluna seçildi. Rusya’nın emperyalist dış politikasını savunan bu Hareket Rus Devleti’nden aldığı destekle özellikle Türk Cumhuriyetlerinde örgütlendi. Hareket’in Türk dünyasında Ortodoksluk misyonerliği yaptığı iddialarına Dugin doyurucu yanıtlar veremedi. 

Dugin son başkanlık seçimlerinde “Rusya’nın yeni çarı” dediği Putin’i destekledi. Halen Duma’daki Jeopolitik Araştırma Merkezi’nin, Avrasya Partisi’nin, Uluslararası Avrasya Hareketi’nin başında bulunmaktadır ve Moskova Patrikhanesi’ndeki danışmanlığına devam etmektedir.

Rusya’da Avrasyacılığın yeni bir fikir hareketi olmadığını vurgulamak zorudayız. Avrasyacılık, Bolşevik Devrim’den sonra, özellikle Lenin’in ölümüyle birlikte, Rusya’nın Türk dünyasını sömürgeleştirme hamlesinin ideolojisi olarak ortaya çıkarılmış. Avrasyacılık, Sovyet emperyalizminin ABD’ye karşı Asya ve Avrupa’da tutunmasının ideolojisidir. Türk cumhuriyetlerindeki milli bilinci köreltmesi bakımından da Türkler’e karşı bir ideoloji olarak ortaya çıkmıştır. Aynen Dugin’in ifade ettiği gibi Ruslar’la Türkler arasındaki “Nesnel jeopolitik” gerginlik, Avrasyacıların Türk dünyasını yok etme ve Anadolu üzerinden sıcak denizlere ulaşma hayalinin peşinde koşmalarına neden olmuştur.

Avrasyacılık, Sovyetler’in yıkılmasından sonra yaşadığı zor dönemi atlatmaya çalışan ve Sovyet dönemindeki etki alanını ABD’ye kaptırmak istemeyen Rusya’nın İmparatorluğu’nu yeniden toparlamasının ideolojisi olarak 90’larda yeniden yaygınlaştı. Dugin işte bu dönemde sivrilen bir ideologdur. Avrasyacı hareket özellikle Putin döneminde Rusya’da etkin olmaya başladı. Putin’in Rusya’yı tekrar bir emperyalist kutup haline getirme çabası, Dugin’in Avrasyacılığıyla örtüşüyordu. Bu nedenle Dugin, Putin döneminde hem Duma’da hem de Rus Genelkurmayı’nda danışmanlık görevlerinde bulundu. Kurduğu Avrasya Partisi de Putin’in partisini destekliyor.

Rusya’daki Avrasyacılık hareketi, öncelikle Rusya’nın temel dış politika anlayışı haline gelmeye çalışıyor. Bu yüzden Rus Devleti içinde kilit noktalara gelmeyi hedefliyor. Uluslararası alanda da Rusya’nın etki alanındaki ülkelerde, yani Doğu Avrupa, Orta Asya Türk Cumhuriyetleri, İran ve Türkiye’de Avrasyacı eğilimlerin hakim olması için çalışıyor. Bugün bir “mazlum milletler enternasyonali” gibi gösterilen, hatta Atatürk ve Galiyev’in hayal ettiği birliğin gerçekleşmiş hali olarak öne sürülen Uluslararası Avrasyacılık hareketi, aslında Rusya’nın emperyal dış politikasının uluslararası bağlaşık ve sömürgelerini oluşturma hareketinden başka bir şey değil.

Avrasyacılık Ortodoksluk ideolojisidir

Dugin’in liderliğini yaptığı 34 ülkeden temsilcinin katıldığı Uluslararası Avrasya Hareketi’nin kuruluş toplantısında kabul edilen metin bakın nasıl başlıyor:

“Uluslararası Avrasya Hareketi’nin Kuruluş Kongremizi Melek Mikail günü arefesinde yapıyoruz. Bu sembolik bir şeydir. Ortodoks efsaneye göre Ulu Melek Mikail ve bütün manevi kuvvetlerin camiasının günü denilen bayramın tarihi “9-uncu ayın 8-inci günü” olarak belirtilmiştir Eski çağlarda yeni yıl Mart ayında başlıyordu. Dokuzuncu ay melek rütbelerinin simgesidir (yani meleklerin hiyerarşisinde 9 rütbe vardır). Sekizinci gün ise Ortodoks ananesinde ebediliğin, “Zamanın Uzayına döneceği” ve azametli “Çağların Sonu olacağı” Canlanma’nın kutsal anının, bir de İsa’nın ikinci Gelişinin sembolüdür.”

Metnin geri kalan bölümü üzerinde çok durmak istemiyoruz. Ancak dileyen inceler, henüz yeni imzalanmış, hatta Türkiye’den temsilcilerin de yer aldığı bu metin Dugin’in fikirlerinin hiç de değişmediğinin güzel bir göstergesi. Sonuç metninde ne ABD emperyalizmine karşı tek bir satır, ne ABD’nin Afganistan ve Irak’a yönelik saldırılarına kınama var. Metin boyunca Avrasyacılığın Rusya’da Ortodoksluk ideolojisinden esinlenerek nasıl geliştiği ve hangi ülkelere yayıldığı anlatılıp duruyor. Kısacası hareketin antiemperyalist tavrına ilişkin tek bir satır bulunmuyor.

Üstelik Avrasyacı Dugin Aksiyon dergisine verdiği söyleşide Avrupa Birliği’ni de savunuyor. Ama tarihin garip cilvesi mi dersiniz politikanın cambazlığı mı, Türkiye’de AB karşıtı olduklarını söyleyenler Dugin’le birlikte hareket ediyorlar!

Avrasyacılığın alternatifi Amerikancılık mı?

Avrasyacılığa karşı Fethullahçı Aksiyon dergisinin açtığı kampanyayı da anlamlı buluyoruz. Fethullah Avrasyacılığa karşı çıkarak bir taşla iki kuş vurmayı hedefiyor. Öncelikle Atatürkçü kesimleri Rusçu olarak damgalayıp saygınlığına zarar vermek istiyor. İkincisi, Rusya’nın etkinliğindeki orta Asya’da okulları vasıtasıyla ABD’nin etkinliği için çalışan Fethullah, Avrasyacılığın Orta Asya’daki Rus egemenliğini inşa etmeye çalışan tezlerine karşı çıkmış oluyor.

Aslında Fethullah’ın Avrasyacılığa saldırması Amerikancıların Rusçulara saldırısıdır. Bilindiği gibi Fethullah, Orta Asya’daki Türk cumhuriyetlerinde kurduğu okullarla büyük bir uluslararası örgütlenmeye girişti ve bu örgütlenmenin arkasında ABD’nin olduğu biliniyor. ABD’nin isteği doğrultusunda Orta Asya ülkelerinde “Ilımlı İslam” rejimleri kurmaya çalışan Fethullah, tabii ki bu bölgeleri Rusya’ya bağlamak isteyen Rusçu Avrasyacılığa karşı çıkacaktır.

Bu noktada Atatürkçüler bir kez daha doğrulanmıştır. TÜRKSOLU, Avrasyacılığı gündeme ilk getiren yayın organı olarak, Atatürkçülerin Avrasyacı olmadığını göstermiş ve Fethullah’ın Atatürkçüleri Rusçu gösterme planını bozmuştur. Ayrıca TÜRKSOLU, Avrasyacılığa karşı Atatürkçü tam bağımsızlıkçı dış politika seçeneğini öne sürerek ve tüm emperyalist ülkelerden bağımsız bir politika savunulması gerektiğini söyleyerek Avrasyacılığa karşı Amerikancılığın bir alternatif olarak sunulmasını da engellemiştir.

Dış politika anlayışını çeşitli emperyalist ülkelerle pazarlıklar sonucu oluşturanlar, o ülkelerin ajanları haline gelir ve Türkiye’nin değil o ülkenin çıkarlarına hizmet eder. Bu çevrelerin tüm emperyalist kutuplarla karanlık ilişkileri vardır. Fethullah her ne kadar Orta Asya’da Rus varlığına karşıysa ve ABD’nin egemenliği için çalışıyorsa da unutmamak gerekir ki Orta Asya’daki okullarını açmak için Rusya’dan izin almaktadır. Kim bilir hangi pazarlıklar sonucu bu izinleri alabilmektedir?

Atatürk Avrasyacı değildi

Atatürkçü geçinen bir “profesör”ümüzün Atatürk ve Avrasyacılığı birmiş gibi gösteren kitabı, insana “pes” dedirtecek bir gelişme oldu. Atatürk bugüne kadar çok Batıcı gösterilmek istendi, ama ilk kez Rusçu gösterilmeye çalışıldığını görüyoruz. Atatürk, Kurtuluş Savaşı döneminde Ruslar’dan destek almışsa da, ölümüne kadar Ruslar’la ilişkisinde mesafeyi her zaman korumuştur. Lenin döneminde dostça yürüyen ilişkiler, Lenin’in ölümünden sonra Stalin’in Türk düşmanı ve Rus şovenisti politikalarının hakim olmasıyla birlikte bozuldu. Atatürk ölümüne kadar Rus tehlikesine karşı uyanık davrandı. Atatürk’ün dış poitika anlayışı bellidir. Atatürk hiçbir emperyalist kutupla pazarlığa yanaşmaz, tersine onlara karşı ittifak arayışlarına girer. Alman emperyalizminin Balkanlar’da hakim olma çabasına karşı Balkan Paktı’nı, İngiliz emperyalizminin Orta Doğu’da etkin olma çabalarına karşı da Sadabad Paktı’nı kurmuştur. Ruslar’la bir saldırmazlık anlaşması imzalamış, ancak hiçbir zaman Balkan Paktı’nda olduğu gibi bir cephe kurmaya girişmemiştir.

Atatürk’ü Rusçu göstermeye çalışmak, Atatürk’ün tam bağımsızlıkçı dış politikasına karşı yapılan en hain saldırılardan biridir. Atatürkçülerin Atatürk’ten öğrenmesi gereken hiçbir emperyaliste dayanmadan, sadece kendi milletine güvenerek bağımsız bir ülke inşa etme hedefi olmalıdır. Türkiye’yi bir emperyalistin peşinden maceralara sürüklemek değil.



http://www.turksolu.com.tr/52/erdem52.htm


***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder