21 Mart 2017 Salı

ATATÜRK MİLLÎ MÜCADELE’DE NASIL ÖRGÜTLENDİKLERİNİ ANLATIYOR BÖLÜM 2


ATATÜRK MİLLÎ MÜCADELE’DE NASIL ÖRGÜTLENDİKLERİNİ ANLATIYOR , BÖLÜM 2

   Vatanımızın biricik kurtuluş çaresi olan millî teşkilatın, gerektiği gibi kurulup gelişmesine büyük özen gösterdim. Çünkü ancak bir millî teşkilatla bir araya gelebilir, bir kuvvet oluşturabilir, kendimizi savunabilirdik. Bu teşkilatı nasıl bir süreç içinde kurduk, nelerle karşılaştık, tehlikeler neydi, hangi aşamalardan geçtik, aşağıda özetle anlatıyorum.
Her şeyden önce ülkede, milletin varlık ve iradesini ortaya koymak ve bunu sarsılmaz bir şekilde Millî Meclis'te temsil etmek gerekiyordu. Bu da, millî ülkü etrafında kuvvetli bir teşkilât kurmak ve Meclis'te bu teşkilâta dayalı bir grup bulundurmakla mümkündü. En güçlü şahsiyetlerin gayesi bu olmalıydı. Oysa, kendilerinde Iiyakat görenler, hemen hükûmete geçmek hırsına kapıldılar. Bu gibi insanlar, Meclis'te kendilerine dayanak olarak milli teşkilâta bağlı güçIü bir grup oluşturamayınca, geride saltanat ve hilafet makamı kalıyordu. Dolayısıyla millî meclisler, millî şeref ve kudreti temsiI edemiyor. Millî istekler ortaya konamıyor ve gerekleri yerine getirilemiyor.
Bu bakımdan bizim için başta gelen en önemli ilke; önce ülkede millî teşkilâtı kurmak, sonra da bu teşkilâttan kuvvet alan bir grubun başında, Meclis'te çalışmak olmalıydı. Hükûmet kurmaya veya kurulacak herhangi bir hükûmete girmeye kalkışmakta yarar yoktu. Çünkü, bu nitelikte bir hükümet, vatana ve millete hiçbir esaslı hizmet veremeden hemen düşmeye yahut da padişaha dayanarak Meclis'e karşı ve dolayısıyla da millete karşı düşen bir durum almaya mecbur olacaktı. Böyle olunca da, birincisinde istikrarsızlık gibi büyük bir sakınca sürüp gidecek; ikincisinde de millî egemenliğin yavaş yavaş yok derecesine getirilmesine hizmet edilmiş olacaktı. Nitekim fiilî olarak görüldüğü üzere biz ülkede önce millî teşkilât kurduk. Sonra Meclis'i topladık. Önce Meclis Hükûmeti kurduk. Ondan sonra da Cumhuriyet Hükûmeti'ni teşkil ettik.  Bundan başka, fırsat düştükçe kabineye girilmeyeceği, yüksek makam ve memuriyetler kabul edilmeyeceği ve aslında millî gayeden başka hiçbir maksadın peşinde olmadığımız ve faaliyetimizin en büyük kısmının Kuva-yı Milliye’nin bir denge unsuru olarak kalmasına çalışmaktan ibaret bulunduğu noktalarında millete karşı bildirilerimiz vardı.
* ** *
İzmir faciasından sonra milletimiz aklını başına toplamış, derin bir uçuruma sürüklendiğini anlamıştı. Bunun üzerine, haklarını bizzat savunmaya karar verdi. Tabii bunu yapabilmek için bir şekil almak, teşkilatlanmamız gerekiyordu. Bu kapsamda bütün gayemiz ve ilkemiz teşkilatı genişletip kuvvetlendirerek büyük bir harekete hazırlamaktı. Zaten her taraftan teşkilat ve şekillenme başlamıştı. Fakat önce Erzurum ve ardından Sivas kongrelerinde millî birliğimiz vücuda geldi. Teşkilatın diğer ayrıntılarına bakacak olursak, işe köyden ve mahalleden, mahalle halkından, yani bireyden başlıyorduk.
Bireyler fikir sahibi olmadıkça, haklarını idrak etmiş olmadıkça halk kütleleri istenilen yöne, herkes tarafından iyi veya kötü yönlere sevk edilebilir. Kendini kurtarabilmek için her bireyin, kendi yazgısıyla yine kendisinin ilgilenmesi gerekir. Aşağıdan yukarıya, temelden çatıya doğru yükselen böyle bir kuruluş elbette sağlam olur. Şüphe yok, her işin başlangıcında aşağıdan yukarıya doğru olmaktan ziyade, yukarıdan aşağı olması zorunluluğu vardır. Birinci durumda amaca ulaşmak kolaylaşmış olurdu. Böyle olmanın pratik ve maddî imkânı henüz bulunamadığından bazı girişim sahipleri, millete verilmesi gereken yön hakkında yol göstericilik yapıyorlar. Bu takdirde kuruluş yukarıdan aşağıya gerçekleşir.
Biz ülkenin içindeki seyahatlerimizde doğal olarak birinci şekilde başlamış olan millî teşkilâtımızın hakikî başlangıca, bireye kadar indiğini ve oradan tekrar yukarıya doğru hakikî kuruluşların başladığını büyük bir şükranla gördük. Ancak bunların mükemmel dereceye ulaştığını söyleyemeyiz. Bunun için özel olarak aşağıdan yukarıya tekrar bir oluşumun ortaya çıkması gayesine özellikle çalışmamız, bir millî ve vatanî görev kabul edilmeliydi.
* ** *
Millî teşkilatımız birçok yerde kurulmuştu. Özellikle mahalle ve köylerde teşkilatlanmaya büyük önem veriyorduk. Teşkilatımız milletimizin kudretini dünya kamuoyuna tanıtmakta önemli bir rol üstlenecekti. Mevcut eksiklerin giderilmesi için öncelikle askerî makamlara görevler düşüyordu. Mülkiye memurları ve diğer yurttaşlarla işbirliği yapmalarını da gerekli görüyorduk.  Millî teşkilatın, bütün köylere varıncaya kadar genişletilmesi ülkenin selameti bakımından son derecede önemliydi. Bu hususlara Erzurum Temsil Kurulu toplantı ve yazışmalarında değindim, şunları söyledim:  
Teşkilatımız birçok yerde kurulmuştur. Bağımsızlığımızı temin edinceye, yani barışa kadar şimdikinden fazla teşkilat kurmak, bazı önlemler almak gerekiyor. Teşkilat mahalle, köy, kaza ve livalarda, her yerde vardır. Özellikle köy ve mahalle teşkilatına önem verilmelidir. Bizim teşkilatımızın esası köy ve mahalle teşkilatıdır. Teşkilatımızın ruhu köy ve mahallelerin katılmasındadır. Teşkilatı köylere kadar götürmek ve üyelerini o yerin namus ve liyakat erbabından seçmek, önem taşıyan bir sorundur. Birçok defalar merkez kurullarına yazılmıştır. Girişken insanlar bir araya geliyor, yapıyor. Yukardan aşağıya doğru geliyor. Aşağıdan yukarıya doğru gelmiyor. Bir defa kaza teşkilatını esas almalıdır. Teşkilata mahalle ve köylerden başlayarak, ondan sonra kaza vesaire idare heyetlerini ve bu suretle de en muktedir ve hevesli olanlardan seçmek lazımdır.
Mevcut eksiklerin giderilmesi için, Heyeti Temsiliye adına il merkez kurullarına gönderdiğim genelgede şu hususlara yer verdim: Vatanımızı parçalamaktan kurtaracak, düşmanlarımızın her türlü istilacı emellerine set çekecek biricik dayanak noktamızın, başta şerefli ordumuz olmak üzere, dünya kamuoyuna milletimizin kudretini tanıtan mevcut teşkilatımız olduğu bilinmektedir. Halbuki, zamanın acil ihtiyaçlarından doğmuş bu teşkilatın asıl temel taşını oluşturacak olan mahalle ve köy teşkilatının hemen çoğu yerlerde yapılmamış bulunduğu, son zamanlarda yapılan incelemeyle anlaşılmıştır. Bu pek yaşamsal ve önemli soruna ivedi çare bulmak, vatanın geleceğiyle ilgili olan millî teşkilatı sağlam esasa dayandırmak maksadıyla kolordu ve fırka kumandanlarının ve askerlik şubesi başkanlarının bu kutsal görev ile doğrudan doğruya meşgul olmaları karar altına alınmıştır. Tüzüğe göre millî teşkilatı esaslaştırarak, adım adım usul ve düzeni doğrultusunda, vilayet, bağımsız liva merkez kurullarına varıncaya kadar, iyileştirmeleri ve düzene koymaları, bu konuda temasta bulundukları mülkiye memurları ve başkanlarının vatanseverce yardımlarından olabildiğince istifade etmeleri gereği kararlaştırılmıştır.
Halk kendiliğinden örgütlenmiyordu. Bu konuda ordudan, değişik bölgelerdeki kumandan arkadaşlarımızdan, askerlik şubesi başkanlarından çok şey bekliyorduk. Heyeti Temsiliye toplantılarında, 15.kolordu Komutanı Kâzım Karabekir’e bir telgrafımda bu husus üzerinde durdum.  Dedim ki, başlangıçta valilerin çoğu bize muhalifti. Hatta bazılarını tutukladık. Böyle zamanda millet şekillenmiş örgütlenmiş olursa, mukadderatına bekçi olur. Şimdiye kadar yaptığı gibi ordudan, teşkilat konusunda faal olmasını bekliyoruz.  Her köyde ve her nahiyede teşkilat kurulmalıdır. Zira kurmuyorlar. Örneğin Sivas’ın, kendinde bile yoktur. Toplanma yerleri bile yoktur. Bir büroları yoktur. Bir ay sonra büsbütün çöker. Sivas’ta mahalle teşkilatı yoktur. Merkez heyeti olsa, bugün gösterdiği şekil olmazdı. Bağımsızlığımızı temin edinceye kadar, yani barışa kadar şimdikinden fazla teşkilat kurmak, merkezi heyetler ile Heyeti Temsiliye arasındaki irtibatı daha hassas bir hale getirmek için bazı önlemler almak gerekiyor. Özellikle bu önlemlerde kumandanların lütuflarına fazla derecede muhtacız. Şunu da eklemeliyim ki, işgal edilmiş bölgelerde de, eskisinden daha büyük bir önemle millî teşkilatımızın kurulup yayılmasına gayret etmemiz gerekiyor. 
Gerçekten teşkilatlanma konusunda ordudan çok şey bekliyoruz. Teşkilatımızı süratle ve sağlam esaslara bağlamak için kolordulara başvurmak ve rica etmek kesinlikle gerekiyor. Ülkemiz birtakım kolordulara, bölgelere ayrılmıştır. Doğu’da Erzurum, Van, Bitlis büyük bir nüfuz bölgesine ayrılmıştır. Harput, Diyarbakır,… keza merkez de böyle. Ankara, Kastamonu, Bursa, Trakya hep birer bölgedir. Ülkemiz bölgelere taksim edilmiştir. Buralarda kumandan arkadaşlarımız var. Kumandanlar çeşitli mevkilerde kıta kumandanları, askerlik şubesi başkanları… Teşkilatın bunlara kadar yayılıp oluşmasını idare ve merkez kurulu arzu ederse, gayet hızlı olur.
Türk milletinin kalbinden, vicdanından doğan ve ilham alan en köklü en belirgin istek ve inancı belli olmuştu: Kurtuluş... Bu kurtuluş feryadı Türk vatanının bütün ufuklarında yankılanmaktaydı. Milletten başka bir açıklama beklemeye gerek yoktu. Artık bu isteği dile getirmek kolaydı. Nitekim,  Erzurum ve Sıvas Kongrelerinde millî istek açıkça ortaya konmuş ve dile getirilmişti. Ancak bir ilkemiz de önce millî teşkilâtı kurmak, sonra da bu teşkilâta dayanan bir grubun başında Meclis'de çalışmaktı. Nitekim millî teşkilâtı kurduk, ardından Meclis'i topladık ve adı geçen grubu oluşturduk. Şöyle ki, kongrelerde alınan kararlara bağlı olduklarını bildirdikleri için milletçe vekil seçilen kimseler, her şeyden önce, bu kararlara bağlı şahıslardan oluşan ve bu kararları ilân eden dernekle ilişkili bulunduklarını gösterir ad taşıyan bir grup kuruculardı: " Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Grubu "... İşte bu grup, millî teşkilâta ve dolayısıyla millete dayanarak, her nerede olursa olsun, milletin kutsal gayelerini cesaretle dile getirecek ve savunacaktı. 

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder