27 Mayıs 1960'tan 28 Şubat 1997'ye Devrimci Bir Kurmay Subay'ın Etkinlikleri
TALAT TURHAN'IN
Talat Turhan TSK'dan yetişen devrimci kimlik ve kişiliği ile öne çıkanlardan birisidir.
Onun amacı ve düşünce-davranış çizgisini çeşitli faaliyetleri arasında görmek ve tanımlamak mümkündür. Bu kitap Talat Turhan'ın amaç ve evrimini doğrudan
belgeleyen bir içeriğe sahiptir. Devrimci bir kimlik ve kişilik taşıyanların amaç-araç diyalektiğini ne ölçüde gözettiği, hangi süreçte neler yaptığı doğrudan yaptığı işlerde görünür-aranır. TSK'dan gelen devrimcilerde öne çıkan en belirgin nitelik, Türkiye'nin sorunlarına " Çözüm " üretilmesi ve emperyalizme karşı mücadeledeki tutarlılıkta aranır.
Elimizdeki kitap, aynı zamanda askeri-sivil bürokrasi hakkında Sol'un politikasızlığına da işaret ediyor... Devrimci ve Marksist Sol'un günümüzde sıçrama ve kopuş sürecinde yığınağı nereye yapmalı soru ve sorununa cevap arayanların, TSK'dan gelen Talat Turhan'ın düşünsel evriminden öğretici ders ve sonuçlar çıkarması gerekiyor.
Kuşkusuz " Yurt ve Dünya " sorunlarına çözüm konusu tartışılırken, bilimsel bir yöntem ve sınıfsal bir bakış gereklidir. Tutarlılık bu zeminde gözlenir. Talat Turhan eylemini yazıya döktüğü için, hakkındaki değerlendirme her türlü spekülasyonun dışındadır.
Hele emperyalizmin insana ve insanlığa saldırdığı bir süreçte (gericilik döneminde) ezilen ve sömürülenler den yana tavır almak, Özgür, eşitlikçi, demokratik bir dünya idealini kendine Özgü taktik yöntemlerle saptamak, önerilerde bulunmak, insanlığın genel ilerici-devrimci cephesinde çeşitli etkinliklerle saf tutmak çok önemlidir.
Ulusal-sosyal kurtuluşunu bir türlü gerçekleştirememiş Türkiye'nin " Düze Çıkması " konusu tartışılırken 27 Mayıs'tan 28 Şubat'a sarkan süreçteki olayları yerli yerine koymak gerekiyor. Bilimsel inceleme ve araştırma yapmaya aday genç insanlarımızın yararlanacağı pek çok malzeme bu kitapta fazlasıyla mevcuttur.
Elimizdeki kitap Talat Turhan arkadaşımızın bin bir emekle oluşturduğu arşivinden belli bir sistematiğe göre derlenerek hazırlandı. " 27 Mayıs'tan 28 Şubat'a... Devrimci Bir Kurmay Subay'ın Etkinlikleri "
Adıyla Okurlarımıza sunulan 1. Kitap'tan sonra, 2. ve 3. kitaplarda gereken ilgiye kavuşunca, yazarın arşivindeki malzemelerin ayrıca gün ışığına çıkarılarak
kitaplaştırılması planlanmaktadır.
Neden mi?
Söz ve sıra "neden"lere gelince bilince çıkarılması gereken pek çok nedenden söz edebiliriz; gerek Talat Turhan'ın gerekse onun gündeme taşıdığı konulan gündeme taşıyarak, asıl sahibi okurlarımızla buluşturmak yolunda Sorun Yayınları Kolektifi'nin projesi birbirine denk düşmüştür. Ünlü bilginin özdeyişindeki, "İnsanım, insani olan hiçbir şey bana yabancı değil" dediği gibi, bizler de kapitalizme-emperyalizme karşı mücadelede tutarlı tavır alan herkesin kavgasının yanındayız; bu türden kavgaların asla yabancısı değiliz; ister "tutarlı bir demokrasi mücadelesinde" ve ister işçi sınıfı ve tüm ezilen ve sömürülen emekçi halkların haklı ulusal ve sosyal kurtuluş mücadelesinde sorumluluk alan, riskler üstlenen kişi, grup ve örgütlü mücadeleleri yalnız bırakmıyoruz.
Devrimci ve Marksist Sol Kadro olabilmenin vazgeçilmez ilke-sellikleri bize böyle davranmayı öğretiyor: Devrimci Hareket’te görev ve ödevlerini yapma çabası içinde olanları, İlkin anlamaya çalışmalı, ardından tanımalı, sahiplenmeli ve eleştirel katkı yapmalıyız.
Talat Turhan devrimci bir kurmay subay olarak gerek TSK'da gerekse "sivil" olarak yaşamında kimliği ve kişiliği bilinen biridir. 40 yıla varan yazı hayatında, önüne devrimci bir iş koymuştur. İş ve emek sevgisiyle Önüne iş olarak koyduğu şeyin hakkını vermeye çalışmaktadır. Devrimci mücadelede bu türden Özellik ve niteliklere sahip insanlara büyük oranda ihtiyaç vardır. Mesleğinde, özel yaşamında, üretiminde; düzgün, ilkeli, samimi ve dürüst olanlar, Önünde sonunda amaçlarına ulaşmışlardır.
Kapitalist anarşinin kol gezdiği bu coğrafyada, hakim gerici sınıfların açtığı bataklıklarda temiz ve lekesiz kalmak öyle kolay değildir. Namuslu, ahlaklı, direngen olanların hak bildiği yolda savaşması, her-şeyden önce kapitalizmin işleyişine ve mantığına terstir. Hakim gerici sınıflar avantalar ve yağmalar ülkesine dönüşen bu ülkede ayakta kalabilmiş, doğruların ve hakikatin kavgasında isyan edip ayağa kalkmış, davasına ihanet edip dönmemiş, giderek bilenmiş, bilendikçe kavgasına renkler katmış devrimcilerden korkarlar. Elini insan kanına ve emeğine bulaştırmış olanların korkması doğaldır. Dünya nimetlerini elinin tersiyle itmiş devrimci insanlarımızın korkusuzluğu, bilinç ve kararlılığı pek çok şeyi süzgeçlerinden geçirdiklerinden dir.
Kapitalizmin açtığı kanallarda yarım-doğruları geveleyen yarım-aydınların risk ve sorumluluk almayan kaçak güreşindense, Talat Turhan gibi inandığı, bilincinde tartıp, ölçüp biçtiği yolda yürüyen ve gerektiğinde başkaldıran insanlarımız bize daha yakındır.
Bilindiği gibi Talat Turhan, TSK'dan gelip tutarlı bir anti-emperyalist mücadeleye katılan hemen hemen biricik isimdir. O, ayrıca mücadelesini ziğzağlara sapmadan, inandığı, doğru bildiği yönde götüren, sürekliliğini koruyan, inatçı bir kişiliğe sahiptir.Devrimci mücadelede, inat, ısrar, kararlılık ve süreklilik çok değerli nitelikler olarak anılır.
Talat Turhan, TSK'da " Sisteme karşı oluşan " tüm örgütlenmelerin içinde, yanında veya merkezindeki tanık ve sanık olarak bulunan ilginç bir örnektir,
27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980, 28 Şubat 1997 surecine verdiği değerlimalzemelerle renk katan Talat Turhan ismi en önde anılacaktır. Çünkü o, bu sürecin doğrudan içinde olmuştur. Ayrıca, devrimci kimliği ile, anılan tarihlerde TSK'dakifaşist veya faşizan Örgütlenmelerin bilinen angajmanlarıyla kurduğu "cuntacı" ve "darbeci" ilişkilerin açığa vurulmasında kimi roller ve sorumluluklar da üstlenmiştir. Talat Turhan süreçten etkilenmiş ve o günkü bilinç ve donanımıyla " Genç Kemalistler Ordusu" isimli bir örgütün içinde yer almış, tutuklanmış, yargılanmış, işkence görmüş, mesleğinden uzaklaştırılmış, yaşamı boyunca izlenmiş, kışkırtma ve provokasyonlarla yüzleşmiş, kücükburjuva " Sol "ların ihanetine uğramış, verdiğisözlerden dönmemiş, " Ahde Vefa " gibi günümüzde pek " Lüks " sayılan niteliklerini ısrarla korumuş, örgütsel yeminine asla ters düşmemiş, organize olmayı, donanımlı bulunmayı ne 9 Mart’çıların ve ne de 12 Mart’çıların "darbe" ve "cunta" mantığına yeğlemiştir.
Türkiye'deki sınıflar mücadelesinde Devrimci Hareket'in etkinlikleri derece derece TSK'yi da etkilemişti, doğallıkla. TSK'da tekelci sermayenin, faşizmin etki alanında olanlar da, onlara karşı olanlar da şarlarım almıştı. Talat Turhan'ın yeri ilerici-devrimci ve yurtseverlerin yanındaydı. Nitekim bir " Vitrin Dava " olan " Bomba Davası " faşist tertiplerle tezgâhlanmış tı. Talat Turhan bir kurmay subay titizliği ile faşizmin çirkin yüzünü bu davadaki savunmalarıyla açığa vuruyordu. O'nun 8.6.1973 günkü, Duruşma Tutanağı (D.T.)'na geçirdiği sözlerini bu vesileyle anmak yerinde olur: (D.T. s.15) "İhtilâl yapmak yürek ister!", (D.T. s. 16) ' İhtilâlciyim, bunu inkâr etmiyorum; ama ben ihtilâl yaparım, bomba atmam! ", (D.T. s. 17) " Atatürk'e de Bolşevik denmişti; Askeri Savcı benim ihtilâlciliğimden bahsediyor, eğer bunu geçmişteki hareket ve faaliyetlerime dayandırıyorsa haklıdır; zaten bunu inkâr etmiyorum!", (D.T. s. 18) "Bu dava şişirilmiş bir balondan başka bir şey değildir. Açıklamalarımla balonu patlatmak
bir yana, kalbura çevireceğim! Bu dava, Türkiye'deki bir iktidar kavgasıdır. Kuvvet Komutanlarına dayanmaktadır." ve son cümle olarak da: (D.T. s. 18) "Ya onlar beni vuracaklar, ya ben onları!" şeklindedir.
Talat Turhan devrimci kişilik ve kimliği ile "tutarlı bir demokrasi mücadelesinde" ve yine "tutarlı bir anti-emperyalist" olarak yerini bireysel olarak almıştır. Bu kavgada başarılı olmak ve son sözleri söyleyebilmek için yüzde yüz bağımsız ve yüzde yüz ezilen ve sömürülenlerden yana olmanın gereğine inanmıştır. Bu duruş, Kolektif’imizin yüzde yüz bağımsız ve yüzde yüz işçi sınıfından yana olan konumuyla örtüşmektedir. Bu duruş, ayrıca günümüzdeki sınıflar mücadelesinde dağınık özne ve nüvelerin bir türlü bulunamadığı bir süreçte doğru bir tavırdır.
Çünkü günümüzdeki mücadelede emperyalizm "yeni" yöntemler geliştirmiş, bunda da kimi başarılar kazanmıştır. SSCB'nin içinden ve dışından yapılan kuşatma ve kışkırtmalarla Sovyet örneği çözülmüştür. Sosyalizmin bilimsel analizleri ve yöntemi çözülmemiş, daha bir anlam kazanmıştır.
İnsanın ve insanlığın emperyalizmin "YDD" ve "Globalleşme Çağı" denilen baskı, tehdit ve sömürüsünden yine sosyalizme sarılarak "çıkış hattı" üretilecektir. Eskiyip aşınmış teorik/pratik donanımlar yerine yeni olana ihtiyaç vardır. Yeni'nin işbaşı yapabilmesi hegemonların gündemini bilince çıkarmakla mümkündür. Ezilen ve sömürülen emekçi halkların ulusal ve sosyal kurtuluşu yolunda başka bir yöntem ve silah bulunmamaktadır.
Sovyet deneyiminin çözülüp başka bir yapıya dönüşmesiyle emperyalizm asla bir meydan muharebesi kazanmamıştır. Asıl ve nihaî meydan muharebesi, kapitalizmin gelip dayandığı çürüme ve çözülme sınırında verilecektir; verilmektedir. Tarihsel Ömrünü tamamlamış bir sistemin yeryüzünden kazınması sürecinde "ulusal kurtuluş","tam bağımsız ve demokratik Türkiye" slogan ve özdeyişlerine sarılanlar oldukça fazladır. Bu yöneliş eleştirel katkıya muhtaç olduğu kadar, san ve kirli "sonatın sömürüsüne de açılmıştır. Bu alana devrimci bir müdahale şarttır. Hele bulunduğumuz coğrafyada henüz "Türk aydınlanması" tamamlanamamışla, ne Gazi Mustafa Kemal Paşa ve ne de Atatürk olgusu ve TC Devleti'nin 78 yıllık serüveni henüz özgür bir ortamda bilimsel olarak tartışılamamışsa buna müdahale daha bir önem kazanmıştır. "Kemalizm" herkesin ağzında çiğnenen bir sakıza dönüşmüştür. Resmi tarih ve resmi ideolojilerin kuşatması yarılıp aşılamamıştır. "Marksizm’in yorumu ve teorik yeniden üretimi" söz yerindeyse "Sosyalist Aydınlanma" ve bilinçlenme bu noktada öne çıkarılmalıdır.
Talat Turhan da 40 yıllık emek ve çabalarına karşı daima "suskunluk kumkuması" ve " Sinsi Kuşatma " yöntemleriyle karşılaşmıştır; kitaplarından yapılan aşırmalarla kimileri '"tez" yazmış, alıntı dahi gösterme inceliğini göstermemiştir. Hele bu kitaplar Sorun Yayınlan Kolektifi'nce üretilmiş ise anılan kuşatmalar daha da renklenmiştir. Oysa hakikatin ve doğruların kavgasını verenler, farklı kulvarlardan gelmiş obalar dahi, bunun önünü kesmek asla mümkün değildir. Günümüzde yarım-aydınların, yarım-doğruları tekrarlaması, verilen kavgamızın yok sayılmak istenmesi, birilerinin yalnızca "hüsnü kuruntusu"dur; hiçbir işe yaramamıştır.
Doğruların ete kemiğe bürünmesinin sevindirici işaretini her olay ve olguda görüyoruz.
Talat Turhan'ın bu kitabı hem ciddi tarihçilere, hem de emperyalizme karşı mücadelede gardım alan her eğilimden insanlarımıza çok şeyler öğretecektir. Yazarın kendisi de görüşlerinin, saptama ve yorumlarının eleştirel katkıya açık ve muhtaç olduğunu ifade etmektedir. .Her ilerici, devrimci, yurtsever, sosyalist ve komünistin Marksist Eleştirel katkıya ihtiyacı vardır. Talat Turhan da kitaplarıyla bu türden bir eleştirel katkıyı hale edebilecek eylemlerin insanıdır. O, konumuyla Devrimci Hareket'in, cenahımızın bir parçasıdır. O'nu var eden tarihsel-sosyal koşul ve ortamı iyi ve doğru değerlendirmek gerekiyor. TSK'nın yapısı Talat Turhan gibi bir devrimciyi hazmedememiş dışlamışsa, cenahımız yetenekli bir devrimciyi kazanmasını bilmiştir.
Hangi kesimden gelirse gelsin, hangi düşünce-davranış farklılıkları taşırsa taşısın, devrimciler birbirinin dilinden anlamak, deney aktarımı yapmak, yan yana durmak, tarih olmuş, sosyal pratikte asla doğrulanmamış teori/pratiklerden ( Düşünce Hamallıklarından) kurtulmak zorundadır. Zira emperyalizmin insana ve insanlığa karşı savaşı çirkin sol demagojilerle bezenmiştir; hegemonlar bu kez liberal, post modern sol oportünizmin daha tehlikeli silahlarıyla karşımızdadır. "YDD"nin, "Globalizm Çağı''nın emperyalist ikiyüzlülüğü ancak kolektif kurumlaşmalarla, yani PARTİ ile geriletilip aşılabilecektir.
Talat Turhan yaşamı boyunca emperyalizmin gündemini doğru olarak kavrayabilmek ve açığa vurmak İçin bütün enerjisini bu alanda yoğunlaştırmıştır. Bu süreçte hem öğrenmiş ve hem de öğretmeyi başarmıştır. Kimileri anmak istemese de emperyalizmin-kapitalizmin ne olduğunun bilince çıkarılmasında onun da çok büyük bir katkısı ve emeği vardır. Devrimci mücadelede "politik açığa vurma"ların önemi inkâr edilemez. Burjuva diktatörlüğünün açık ya da yarı-açık faşizme çevrildiği dönemlerde "politik açığa vurma" görevimizi yeterince yerine getiremediğimiz için cenahımız oldukça kusurludur. 12'li faşist askeri darbeler döneminde yaşanılan yenilgi ve bozgunlar bu görevimizi yeterince yerine getiremediğimiz için bu ölçüde boyutlanabilmiştir; ayrıca faşizme karşı mücadelede halk düşmanı politikalarla hesaplaşacak ve lokomotif görevini üstlenebilecek yapıları, PARTİ'yi yürütemediğimiz için de kıyım ve kırımların bu düzeyde boyutlanması kaçınılmaz ve kolay olmuştur.
Bu coğrafyanın yetiştirdiği bütün namuslu insanlar, milliyet farkı gözetmeden, işçi, emekçi, işsiz, öğrenci, aydın, sivil, asker, vb. her kesimden ilerici, devrimci, demokrat, yurtsever, sosyalist, komünist herkes emperyalizme karşı mücadelede tutulacak " hattı " doğru biçimde saptamak ve tavır belirlemek zorundadır. Sağlı "sol"lu burjuva partilerinin sıfırları tükettiği bir ortamda, AB ve ABD'den ısmarlanıp getirtilen " kayyım " ve parti siparişleri yerine alternatif çözüm yöntemleri üretebilecek yapıların oluşturulması gündeme gelmiştir. İkiyüzlü ve çeşitli sol demogojlerle emekçi halkımızın arayış ve yönelişleri saptırılmak istenmektedir. Emperyalizmin kiralık sözcülerini bu alana yerleştirmemek, oynanan oyunları bozup emekçi halkımızın gözünü açabilmek ve yığınağı mümkün olan tek bir yere yapabilmek İçin seferber olmak gerekiyor.
Talat Turhan'ın bu kitabı, geçmişten geleceğe uzanan süreçte, bilgilerimizin yenilenmesinde, tutulacak " Ana Halka "nın bilince çıkarılmasında önemli bir işlevi daha yerine getiriyor.
Bu kitabın üretilmesiyle yazarın devrimci çabalarının yanında olduğumuzu bir kez daha tekrarlıyoruz.
Sorun Yayınları Kolektifi
1 Mayıs 2001
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder