Abdullah Gül'ün Şövalyelik Sırları BÖLÜM - 2
ASLAN BULUT
09.11.2010
Şevket Kazan, 'Milli Görüş Hareketi’nde meydana gelen ayrışmaların perde arkası'ndaki olayları anlatıyor...
Boyuna Amerika ile fakslaşıyorlar
Abdullah Gül’ün danışmanı Murat Mercan’ın sekreteri, Amerika ile yapılan Abdullah Gül ile ilgili fakslaşmayı, Şevket Kazan’a haber verince işinden kovuldu Gazeteci Yavuz Selim’in 'Milli Görüş Hareketindeki Ayrışmaların Perde Arkası: Yol Ayırımı' kitabında Şevket Kazan anlatıyor:
-Abdullah Gül, hiçbir zaman Refah Partisi için çalışmadı. Hep kendisi için çalıştı. Erbakan Hoca, Abdullah Gül’e Politik Araştırma Merkezi diye bir merkez kurdurmuştu. Dış ilişkilerden sorumluydu ya, Refah Partisi’ni Avrupa’ya, elçiliklere tanıtacağı yerde, sadece kendisini tanıttı. Danışmanı olan Murat Mercan, ki aynı zamanda Melih Gökçek’in danışmanıydı, Amerika’ya boyuna fakslar gönderiyormuş. Oradan da boyuna fakslar geliyormuş. Sekreteri de bir hanım kız. Bu hanım kızın annesi de benim hanımın arkadaşı. Annesine anlatmış, 'Böyle böyle, bunlar devamlı Amerika ile fakslaşıyorlar, hep Abdullah Gül’ün propagandasını yapıyorlar' demiş. Hanım da bana söyledi. Ben de 'Belki yanlış tespit etmiştir. Öyle bir şey varsa, bir gün o fakslardan bir tanesinin fotokopisini alsın, sana getirsin, ben de göreyim' dedim. Kızı yakalıyorlar ve işine son veriyorlar. Şimdi Amerika’da kendisini tanıtan bir kitap bastırmış...
Refahyol Hükümeti’nde, Türk Cumhuriyetleri’nden Sorumlu Devlet Bakanlığını biz almıştık. Gül, Türk Cumhuriyetlerine bir tek seyahat yapmıştır, o kadar. Aklı, fikri Amerika’daydı. Bir de Amerikan Elçiliği’nde ne vardı, bilmiyorum, oradan hiç çıkmazdı!
Bana 'Tayyip Erdoğan’ın bu gizli çalışmalarını daha önce hiç fark etmediniz mi!' diye sordular... Anlattım, 'Evet, fark ettim' dedim... Milli Selamet Partisi zamanında, Korkut Bey olayında Tayyip Bey, Korkut Bey ile birlikte hareket etmişti. Ama o zaman gençti!
Bülent Arınç da Erbakan Hoca’nın arkasından konuşmuş, iki şey söylemiş. Ben sadece birini söyleyeceğim, diğerini söylemeyeceğim. 'Lider dediğin Özal gibi olur. O şortla askeri teftiş etti. Hayatta olsa gider onun şortunu öperdim' demiş. Bir lider böyle mi değerlendirilir? Şu Irak’taki harekat sırasında Türkiye’yi İslâm dünyasına düşman haline getiren hareketlerin başındaki lider Özal değil miydi? Türkiye’yi bu faiz batağına sokan yolun buldozeri Turgut Özal değil miydi? Türkiye’yi IMF’ye teslim eden Turgut Özal değil miydi? Türkiye’yi bugün kalkınamaz hale getiren, bu yolları açan, bütün bunların müsebbibi Özal değil mi? Türkiye’yi batıran Özal değil mi?
Tayyip Erdoğan’ın eski bir konuşma kasedini getirmişlerdi, kasette konuşuyor, hanımla evde oturduk, dinliyoruz. Hanım şahittir, Allah da şahittir. Yerimden kalktım, 'Yahu, işte sen busun, Niçin ’Değiştim’diyorsun oğlum! Niye ’Ben buyum’demiyorsun?' diye haykırdım. Hayır hayır, bunun aklını Abdullah Gül çeldi. Tabii kendisine yol açmak için.
Lütfü Esengün anlatıyor:
-Biz hükümetteyken, İran, Afganistan ile ilgili bir konferans düzenlemişti Tahran’da, 29 Ekim 1996’da... Abdullah Bey, Velayeti’nin davetine rağmen, o konferansa gitmedi. Başbakanımız Erbakan Hoca, o konferansta Türkiye’yi temsilen beni görevlendirdi. İran ile Amerikan münasebetleri 1996’da çok gergindi. Dolayısıyla Amerika’nın gözünden düşmemek isteyen bir politikacının, herhalde İran’da bir konferansa katılmaması gerekirdi. Sebebini sonradan öğrendik; Abdullah Bey’in o konferansa katılmaktan imtina etmesi, Amerika ile olan münasebetlerine bir halel gelmemesi içinmiş. Abdullah Bey’de böyle endişeler eskiden beri vardı.
-Bu arkadaşların bizden ayrılmalarını ben 1978 kongresine, o kongre öncesi Korkut Özal’ın yaptığı faaliyete kadar götürüyorum, ki gerçek de budur. Bu arkadaşların büyük kısmı önce Korkut Bey’le başlayıp, sonra Turgut Özal ile devam eden Özalcılık cereyanına mensuptur Tayyip Bey ile de Abdullah Gül ile de İsmail Kahraman ile de Birlik Vakfı’nda beraber olduğu daha birçok isimle de Korkut Bey’in her zaman çok yakın münasebeti olmuştur.
Bu yenilikçi hareketin en önde gelen ismi, İsmail Kahraman’dır. Bu işi organize eden, başını çeken, ama hiçbir zaman önde görünmeyen, hep perde arkasında kalmayı beceren İsmail Kahraman’dır, Birlik Vakfı’dır, Birlik Vakfı mensuplarıdır, Azmi Ateş’tir.
Süleyman Arif Emre anlatıyor: Tayyip Bey, böyle kişilerin etkisi altında, onlar tarafından tahrik edile edile bu noktaya itilmiştir. Bu aslında ne ideolojik bir harekettir ne başka bir şey. Bu, basit bir şahsi hizipçilik hareketidir. İnsanların doğuştan bir karakteri varsa, o kolay kolay değişmez, değiştirilemez. Mesela, Hz. Peygamber Efendimiz, Ebu Zerr Gıfari hazretlerine buyuruyor ki, 'Ya Ebu Zerr, sen sakın ha, iki üç kişi varsa bile lider olma, çünkü zayıf-ül kalpsin, tesir altında kalırsın.' Onun için değişmez... İyilere rast gelirse, iyilik üretilir; çevresini kötülerin alması halinde, kriz veya bölünme üretilir.
Recai Kutan anlatıyor:
-AKP’deki arkadaşlarımız, teslimiyetçi bir anlayış içerisindedirler. IMF’cilerle, Dünya Bankası ile ilişki içinde olmak ayrı bir şeydir, onların telkinlerine ve empozelerine açık olmak ayrı şeydir...
Abdullah Gül, Exeter Üniversitesi’nden fahri doktora ünvanını aldığı gün üniversitenin bahçesinde kızı ve eşiyle birlikte yukarıdaki hatıra fotoğrafını çektirmişti.
Gül, CFR’ye ev sahipliği yapıyor!
Abdullah Gül, 2003 yılı Haziran ayında gizli dünya devletinin gizli hükümeti olarak bilinen CFR’nin Ankara toplantısına ev sahiplği yaptı.
1921’de Yahudi finansör Cecile Rhodes’in kurduğu CFR’nin bugünkü 10 yöneticisinden ikisi Rockefeller ve Henry Kissinger... BM’yi, Dünya Bankası’nı, IMF’yi ve Dünya Ticaret Örgütü’nü de kuran CFR’nin asıl hedefi, dünyadaki bütün önemli kaynaklara sahip olarak tek dünya devletini kurmak. CFR, sadece Amerika’da değil bir çok ülkede kabineleri belirleyebilen bir güce sahip
Abdullah Gül, CFR üyelerine Ankara’da bir yemek verdi. Dışişleri Bakanlığı Stratejik Araştırmalar Merkezi’nin (SAM) ev sahipliğini yaptığı yemek, Ankara Palas Devlet Konukevi’nde gerçekleşti. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün, gizli dünya devleti girişiminin beyin takımı olduğu ortaya çıkan Dış İlişkiler Konseyi CFR’nin toplantılarına 1997 yılında da katıldığı öğrenildi.
Abdullah Gül’ün Refah Partisi üyesi, RP-DYP koalisyon hükümetinin Devlet Bakanı olarak, 26 Şubat 1997’de New York’ta CFR’nin 'Yuvarlak Masa Toplantısı'na katıldığı anlaşıldı. Abdullah Gül’ün katıldığı toplantının konusu 'Refah Partisi ve Türkiye’nin Dış Politikası' olarak belirlenmişti. Bu toplantıyı, eski 'influence agent'lardan Matthew Nimitz yönetmişti! CFR (Council of Foreign Relations) I. Dünya Savaşı sonrası, 1921’de kuruldu. CFR bir Amerikan kurumu değildir. ’Güney Afrika Elmas Kraliçesi’olarak ünlenen Cecile Rhodes, Britanya İmparatorluğu’nun dünya egemenliğini sürdürmek için, 1910’larda 'Yuvarlak Masa' toplantıları düzenlemeye başladı. ABD ve İngiltere’nin üst tabakalarının dünya egemenliğini sürdürme çalışmaları böylece bir eşgüdüme kavuşmuştur. Yuvarlak masa gruplarının düzenleyicisi Cecile Rhodes, çalışmaların sürdürülmesi için bir servet bırakmıştır. Clinton da Rhodes bursuna uygun görülenler arasındadır. Clinton’un yanısıra Türkiye’ye sık getirilip, 'demokrasi' ve 'ahlak' dersi verdirtilen Elliot Levitas ve NED yöneticilerinden Richard Lugar da Rhodes burslularındandır. CFR’ciler Türkiye’ye geldiler, gördüler, görüştüler, gittiler... Programı organize eden CFR’ci Ronald Asmus, 'Toplantılarımıza katılanlardan pek çok kişi şimdi ülkelerinde önemli görevler üstlenmiş durumda' dedi.
Nevzat Yalçıntaş Exeter Şatosu’nda beyin fırtınasına neden katıldı?
İngiltere’de bir Exeter Üniversitesi vardır. İngiliz Üniversiteleri arasında 'Kürt Araştırmaları Enstitüsü' olan tek yüksek öğretim kurumudur. Exeter Üniversitesi’nde ayrıca Arap ve İslâmi Araştırmalar Enstitüsü de bulunuyor! Başında, Abdullah Gül’e fahri doktora unvanı veren Tim Niblock vardır.
İngiliz istihbarat servislerinin yurt dışı görevlere gönderilecek ajanlarının önemli bir bölümü Exeter Üniversitesi’nde eğitim görür. Ayrıca Arap ve İslâm Dünyası ile Kürtler hakkında uzmanlaşması gereken İngiliz ajanlar da bu üniversitenin hocaları tarafından eğitilir. Üniversite yayınlarında, Irak’ın kuzeyinden 'Irak Kürdistanı' diye söz edilir. Green Peace (Yeşil Barış) örgütü de Exeter Üniversitesi’nde bir laboratuvar sahibidir!
Exeter Üniversitesi’nden mezun olan veya doktorasını burada yapan kişileri, daha sonra özellikle İslâm ülkelerinde önemli ekonomik ve siyasi kuruluşların başında veya devlet görevlerinde görmek mümkündür. Mesela İslâm Kalkınma Bankası’nın bütün önemli yöneticileri Exeter Üniversitesi’nde yüksek lisans veya doktora yapmıştır! Tabii buraya gönderilecek öğrencileri de kendi ülkelerindeki 'İslâmi kuruluşlar' seçer!
İngiliz tarihinde kullanılan işkence aletlerinden biri 'Exeter Dükünün Kızı' olarak anılır.
İstanbul Milletvekili Nevzat Yalçıntaş seneler önce İngiliz Dışişleri Bakanlığı’nın kendisini Londra’ya ve güneye Exeter Şatosuna davet ettiğini, burada medyanın demokrasiyi tahrip etmesi üzerine bir beyin fırtınasına katıldığını bir Meclis konuşmasında açıklamıştır.
Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Exeter Üniversitesi’nde iki yıl eğitim-öğretim görmüştür. Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz da Abdullah Gül’ün bu üniversiteden arkadaşıdır!
Abdullah Gül’ün daha sonra siyasi hayatında kullanacağı özgeçmişe göre Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş ve Prof. Sebahattin Zaim gibi hocalarının teşviki ve sağladıkları Milli Kültür Vakfı bursu ile 1976-1978 yıllarında Fehmi Koru ve Şükrü Karatepe ile birlikte İngiltere’ye gönderilmiştir. Ancak bu bursun gerçekte Milli Kültür Vakfı Bursu değil, Amerikan Dışişleri Bakanlığı bursu olduğunu Abdullah Gül, Cumhurbaşkanı seçildikten sonra biz ortaya çıkaracaktık. (Son bölümde bu konuyu tekrar ele alacağız.)
Gül, İngiltere’de İslâm ülkelerinde ileride görev alacak olan doktora öğrencileri ile sıkı bir arkadaşlık kurmuştur. Dönüşte Sebahattin Zaim’in daveti ile Sakarya Üniversitesi’nde görev almıştır. Doktora tezi, 'Türkiye ile İslâm Ülkeleri Arasındaki Ekonomik İlişkilerin Gelişimi' başlığını taşır. Tez hocası ise Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş’tır!
Abdullah Gül, 12 Eylül’den birkaç gün sonra evinden alınıp götürülür ve İstanbul’da Metris Askeri Cezaevi’ne kapatılır!
Çıktıktan bir süre sonra merkezi Cidde’de olan ve 48 İslâm Ülkesinin üye olduğu İslâm Kalkınma Bankası’nda diğer Exeter mezunu arkadaşları ile birlikte ekonomi uzmanı olarak görev alır.
İslâm Konferansı Örgütü Genel Sekreteri Ekmeleddin İhsanoğu, Exeter Üniversitesi’nde doktora sonrası çalışmalar yapmıştır. Harry Potter serisinin yazarı Joanne Rowling, Exeter Üniversitesi’nde, Fransızca ve klasik edebiyatlar okumuştur!
Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdür Yardımcısı Mustafa Tutulmaz Exeter Üniversitesi’nde kamu yönetimi yüksek lisansı yapmıştır.
Exeter Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ian Markham’ın 'Said Nursî’nin başarısı: Hakikat ve Hoşgörü' başlıklı bir makalesi vardır! Yani bu üniversite 'dinlerarası diyalog'un kurgulanmasında da vardır.
Markham, Exeter’de ilahiyat dalında öğretim görevlisidir.
İçişleri Bakanlığı, birçok kaymakam adayını Milli Güvenlik Akademisi eğitiminden sonra Exeter Üniversitesi’ne göndermiş ve burada dil eğitimi almasını sağlamıştır. Halen Türkiye’de, özellikle Güneydoğu ilçelerinde görev yapan birçok kaymakam ve vali yardımcısı Exeter’de doktora yapmıştır!
Yüksek yargı organlarından da tetkik hakimleri Exeter Üniversitesi’nde yüksek lisans eğitimine gönderilmektedir!
Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı adayı olan Abdullah Gül, görüldüğü gibi özellikle ABD ve İngiltere’nin derin devleti ile yakın ilişkiler içinde olan bir kişidir.
..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder