31 Ağustos 2015 Pazartesi

ZORLAMA BİR MİLLET, KURMACA BİR DEVLET... KÜRTMENİSTAN



ZORLAMA BİR MİLLET, KURMACA BİR DEVLET... 
KÜRTMENİSTAN 



 



Yakın tarihte sıfırdan yaratılmış ve ortaya çıkarılmış bir çok kalem çizgisi ülkeler topluluğu görmekteyiz. 


Alınganlıklara neden olmaması için bu sanal kara parçalarının ve kendi koordinatlara ait özel sipariş imalatı liderlerinin tek tek isimlerini saymaya gerek yok. Bilenler bilir, anlayanlar anlar…

Bunların çoğunu çoğumuz biliriz...

Atanmış büyük(!) kahramanları ve sırası gelmiş seçilmişlerinin bayrağı devralması ile ömürleri oldukça uzun olmuştur bu ülkeciklerin. Ama artık oluk oluk kan akmaktadır ve vahşet hakim olmaya başlamıştır bu coğrafyalarda.

Terör pusuyu bırakmış aleni kol gezmektedir. Gündüz gece, bayram seyran, kadın ihtiyar ve çoluk çocuk demeden vampir şarabı fıçılarını doldurmaktadır…

Küstahça, hayasızca ve ahlaksızca….



Tuhaflığı, yanlışlığı anlar ve algılarsınız içten içe, ama tüm gücünüzle ve zekanızla ürettiğiniz alternatifiniz bir diğer seçilmişin tercihlenmesinde erir gider. Çünkü seçilecekleri seçmek iradeniz dahilinde değildir. Hiçbir zaman da sizin iradenize bırakılmaz, bırakılamaz. Şüphesiz ki, yaşadığınız ve ölümüne sahiplendiğiniz ırkınistanınız (ülkeniz) ırkınızdan daha önemlidir. Sizin bağırsaklarınızdan petrol, karnınızdan altın çıkmaz ki…

Üstelik öyle yönetim işlerine filan da karışamazsınız. Yiyip içip gezin işte. Gününüzü gün edin elinizden geldiğince. Yiyip içecek paranız yoksa bir sol örgüte giriverin hemen. Sloganlarla ve ütopyalarla kilo bile alabilirsiniz üstelik.



Dünyayı halen yöneten ve bundan sonra da yönetmeye de kararlı ademden bozma tanrıcıkların son kararıdır bu. İşlerine karışılmasına asla tahammül edemezler. Hatta anlaşılmasına bile… Öldürürler…

Tanrıların haritaları önlerinde, kalemleri ellerinde yine bu günlerde… Şöyle ağız tadında bir sömürü için otutturamayı bir türlü beceremedikleri siyasi/sosyal istikrarı yeni bir çizgi ülkesiyle kontrol etmeye niyetlenmişler derinden. Ve ısrarlı..

Bu yeni ülkenin adı Kürtmenistan.


Ve tarihte bir ilk yaşanıyor bu sefer. Eskiden Güney-Kuzey, Doğu-Batı diye ayrılırdı milletler. Sonra bunlardan birisi bir başka ülkeye dönüşüverirdi…

Bu sefer durum farklı, Güney-Kuzey, Doğu-Batı gibi dört ana yön yok!. Ama Dört Ana Sır var.

Bu Dört Ana Sır’rın adları sır değil.

Türkiye, İran, Irak ve Suriye.

Varın siz de biraz okült, biraz da esoterik derinlik kazandırılması için Toprak, Hava, Su ve Ateş deyin bu Dört Ana Sırra…


Başlangıcın başlangıcında yalnızca Ulu Yaratanın hakimiyetinde yaratılan dünyamız bu Dört Ana Sır’dan imal edilmişti ve her yerde sessizlik hakimdi, her yerde huzur hakimdi.

Şu günlerde ise, tanrısal meslekleri meslek edinmiş ve DNA’ları Ateşin Dumansızından gelen Adem görüntülü mahlukatların gürültüleri kaplamış durumda dünyamızı...


Kovulmuşlar arasından kendilerine en yakınlarını bulup bir ülke kurdurmak ve yeni yeni kahramanlar yaratmak üzere….


Ne yazık ki(!) ciddi derecede kahraman bulma sıkıntıları var…


Hani ders kitaplarında hep okutulan ve sınıfınızı geçebilmeniz için ezberletilen türlerden.

Ve üstelik bu kahraman(!) kişilikleri kendilerine ve ideolojilerine aykırı düşen İslami tiplemelerden seçmek zorunda kalıyorlar.

Saidi Nursi ve diğer İngiliz imalatı kuklalar gibi!


 


Bakalım sırada hangi sanal kahramanlar var yaratacakları sanal krallıkları için?
Tabii yaratabilirlerse... !



.



30 Ağustos 2015 Pazar

TAYYİP ERDOĞAN, TUNCAY GÜNEY’LE GÖRÜŞTÜ MÜ?



TAYYİP ERDOĞAN, TUNCAY GÜNEY’LE GÖRÜŞTÜ MÜ?


25 OCAK 2011 SALI





“Ben Tayyip Erdoğan’la görüştüm, geçen sene. Hem de içinde bulunduğu parti aleyhine bir görüşmeydi. Hiç çıkıp da, basına bir açıklama yaptı mı?”
Bu sözler, Tuncay Güney’e ait. Konuşma, 1998 yılında, gazeteci Kemal Kaplan ile Tuncay Güney arasında geçiyor. Konu ilginç. Güney elindeki “Mesut Yılmaz - Abdullah Çatlı” fotoğrafının nasıl paraya çevrileceğinin peşinde…
Tuncay Güney, Vakit ve Yeni Şafak gazetelerinde çalıştıktan sonra, kendisiyle birlikte, Strateji dergisini ikinci kez çıkarmak üzere çalışmaya başlayan Kemal Kaplan’dan, fotoğrafları Fazilet Partisi Genel Başkanı Recai Kutan’a satmasını ister.
Kaplan, her ne kadar yapacağı işin gazetecilik faaliyetiyle bağdaşmayacağını düşünse de Güney’in isteğine boyun eğer:
“Kendimi kanıtlamam için fırsat doğmuştu. Neden kendimi kanıtlamam gerektiğini ise bilmiyordum. Ya mesleğim, ya da Tuncay’la birlikte başlayan, adının ne olduğunu bilmediğim yeni kariyerim arasında karar vermem gerekiyordu. Ancak belki de işler sandığım gibi sarpa sarmazdı. Kimsenin haberi olmadan bunu çözebilirdim. Son düşünce, beni daha çok rahatlatıyordu. Buna tutunarak, Tuncay’a, ‘Olur, Recai Kutan’a bu fotoğrafı götürürüm’ dedim.
“- Harika… Korkuyorsun değil mi?
“- Evet.
“- Çok normal. Fakat korkacak bir şey yok. Öncelikle yasa dışı bir şey değil. İçinde bulunduğumuz dönemin fırsatlarını değerlendiriyoruz sadece.
“Haklı olabilirdi. Belki de haklıydı. Yasa dışı bir şey değildi. Fakat bana son derece yabancı ve ters bir durumdu.
“- Sen önce Recai Kutan’la görüşme fırsatı yakala, sonrası çorap söküşü gibi gelir.
“- Ya, basına deşifre ederse olayı?
“- Sen deli misin bunlar siyasetçi, siyaset için her şeyi yaparlar, kimsenin ruhu duymaz. Ben Tayyip Erdoğan’la görüştüm, geçen sene. Hem de içinde bulunduğu parti aleyhine bir görüşmeydi. Hiç çıkıp da, basına bir açıklama yaptı mı?
“- Hıı.. İlginç, Tayyip Erdoğan’la mı görüştün? Ne görüştün, diye sordum heyecanla. Tuncay hemen kapattı kendini.
“- Sonra anlatırım bunları, şimdi işimize bakalım.
“Artık bununla ilgi hiçbir şey öğrenemezdiniz Tuncay’dan. Bir anlık heyecanla gaflete kapılmış, olayın devamını sormuştum. Adam da bir savunma mekanizması devreye giriyor, hemen kendini kapıyordu. Öldürsen anlatmaz… Ben de meraktan çıldırırım…” (1) Kemal Kaplan, Köstebek – JİTEM-MİT ve MOSSAD Üçgeninde Tuncay Güney ile 240 gün, Stigma Yayınları, Mayıs 2010, sayfa 35,36
Sonuç olarak Kemal Kaplan Recai Kutan’la fotoğraf işini görüşür. Kutan Kaplan’ı, pazarlık için Nevzat Yalçıntaş’a yönlendirir. Yalçıntaş, Güney’in istediği 150 bin doları çok bulur…
Ergenekon soruşturması, 2001’deki Emniyet ifadesine dayandırılan Tuncay Güney, bu konuşmadan kısa bir süre sonra, Tayyip Erdoğan’ın arkadaşı Sarıyer Belediye Başkanı Yusuf Tülün ile de görüşür. Konu, bu kez Erdoğan’ın Yargıtay’da bekleyen cezasıdır…

GÜNEY: ERGENEKON DÜĞMESİNE ABD BASTI

Güney’in Emniyet ifadesinin, Ergenekon tertibi olduğunun en açık işaretlerinden biri de yine kitapta yer alıyor. Kemal Kaplan, soruşturmanın ilerleyen aşamalarında, Kanada’da bulunan Tuncay Güney’le Messenger üzerinden konuşmaktadır. 5 Mayıs 2009 tarihli bilgisayar kaydına göre Güney şöyle söyler:
“Benim ifadem olmadan, bu içerideki ne Perinçek kimse çıkamaz. Adam gibi ifade verirsem, kıçımı başımı oynatmazsam çıkarlar”. (2) Sayfa 223
Kaplan, Güney’le 17 Nisan 2010 tarihinde bir görüşme daha yapar. Konu, Ergenekon operasyonunun asıl sahibinin kim olduğudur. Bilgisayar kayıtlarına göre görüşme şöyledir:
“Kemal: Kim yapıyor peki ABD mi?
“Daniel: Kim olsa iktidarda, operasyon olacaktı.
“Daniel: ABD tek başına değil.
“Kemal: Düğmeye ABD mi bastı?
“Kemal: Kim var ABD’nin yanında?
“Daniel: Bir takım ülkeler de var.
“Daniel: Aslında her şey ortada.” (3) Sayfa 233
Gerçekten de aslında her şey ortadaydı. Güney’in ilişkileri başta olmak üzere…

TUNCAY GÜNEY’İN ABD BAĞLANTISI KİM?

Kemal Kaplan’ın Tuncay Güney’le 240 günlük anıları içinde, satır aralarında bu ilişkiler de ortaya çıkıyor. Örneğin, bir gece Prive isimli, seçkin eşcinsellerin takıldığı bir gece kulübüne giderler. Tuncay Güney’in masasına üç kişi oturur:
“Üç kişiden birincisi, ABD İstanbul Konsolosluğu’nda, diğeri Ticaret ve Sanayi Bakanlığı’nda görevliydi. Üçüncüsü ise bir diplomattı. Evet yanlış duymadığınız bir diplomat. Hem de bir Ortadoğu ülkesinin İstanbul Konsolosluğu’nda. Oldukça iyi Türkçe konuşuyordu”. (4) Sayfa 79
Tuncay Güney’in ABD bağlantısı olan “gay” arkadaşı ilerleyen sayfalarda da karşımıza çıkıyor:
“ 2001 yılındaki ifadesinden sonra, ABD’ye gitmiş olması çok tartışıldı. Fakat Tuncay daha önce de gitmişti. 10 yıllık vizeyi ifade vermeden önce 2000 yılında almıştı. İfade verdikten sonra ikinci kez gitmiş oluyordu. ABD İstanbul Konsolosluğu’nda kendi gibi gay arkadaşı olduğunu zaten biliyordum. Vize alması kolaydı”. (5) Sayfa 203

TUNCAY GÜNEY’DEN MİT’E DÜZENLİ RAPOR

Güney’in bir de MİT’ten iki kişiye düzenli rapor verdiği bilgisi yer alıyor kitapta:
“Şadi ve Nurullah isminde Tuncay’ın MİT ajanı olarak tanıttığı iki kişi vardı. Şadi uzun, Nurullah orta boylu, ikisi de yapılı adamlardı.
“Tuncay girip çıktığı yerlerde, duyduğu-öğrendiği bilgileri bu iki kişiye arada bir dosya yapıp verirdi”. (6) Sayfa 132

PERİNÇEK’E KOMPLO İTİRAFI

Kitaptaki en çarpıcı itiraf ise, Tuncay Güney ve Sami Demirkıran’ın Doğu Perinçek’e kurduğu komplo konusundaydı:
“Demirkıran enteresan biriydi. İlginç tavırları ve yaşama bakışı vardı. Uzun yıllar PKK’nın dağ kadrosunda yer almıştı. Televizyonlarda da o dönem boy gösteren Demirkıran, İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’e kafayı takmıştı. Sebebi neydi? Perinçek’ten ne alıp veremediği vardı? Bilmiyorum.
“Sami bir gün Doğu Perinçek aleyhine hazırladığı mektubu, bize getirdi. Mektup, PKK’nın sözde sorumlularından biri tarafından yazılmış ve Perinçek’in örgüte verdiği destekten dolayı teşekkürü içeriyordu. Altında bir de PKK’nın mührü vardı. Tuncay mektubu okuduktan sonra, ‘Harika, süper yazmışsın’ dedi.
“Demirkıran, ‘Mektubu Ankara’ya götüreceğim. Nuh Mete Yüksel’e vereceğim. Perinçek görsün bakalım’ dedi.
“Sami’nin anlattığına göre, dönemin Ankara DGM başsavcısı olan Nuh Mete Yüksel’le arası çok iyiydi. Perinçek’in mektup sayesinde tutuklanacağından emindi.
“Tuncay mektubu alıp bir kopya çıkardı. Sami ofisten ayrıldıktan sonra Tuncay’a, neden böyle bir olaya karıştığını, Aydınlık grubuyla aramızın iyi olduğunu, Adnan Akfırat’la sık sık görüşüp hatta onlara haber kaynaklığı bile yaptığımızı hatırlattığımda, bana gülerek şu cevabı verdi. ‘Kemal hocam çok irdeleme…’
“Nuh Mete Yüksel, Sami Demirkıran’ın verdiği mektuba istinaden, Perinçek’i tutuklatmış, 24 Eylül 1998 tarihinde cezaevine giren Doğu Perinçek, on ay cezaevinde yatmıştı”. (7) Sayfa 69-70-71
Kemal Kaplan, Perinçek’e kurulan komployla ilgili olarak yıllar sonra şöyle söylüyordu kitabında: “Ülkemde iftira kampanyaları çok kolay tutar. ‘Çamur at izi kalsın’ değil, ‘Çamur at, nasıl olsa yapışır, üzerinde kalır’ anlayışı hakim”. (8) Sayfa 71

Mehmet Ali Güller
25 Ocak 2011
http://maliguller.blogspot.com.tr/2011/01/tayyip-erdogan-tuncay-guneyle-gorustu.html

..

"GAFLETTEN UYANALIM"




 "GAFLETTEN UYANALIM"




Dr. Agâh Oktay GÜNER

27 Ağustos 2015 

YENİÇAĞ Gazetesi




























GAFLETTEN UYANALIM 
Seçim anketleri AKP'nin oylarında önemli oranda düşüş olduğunu gösteriyor. Anlaşılan milletimiz artık AKP'nin Ali Cengiz oyunlarına dayanan yalan politikalarını büyük ölçüde kavramış. AKP iktidarı 13 yıldır özellikle dış politikada tam bir tutarsızlık içindedir. Bu tutumla döndürülen dış politika ilişkilerinin başında İsrail konusu gelmektedir.

Bilindiği gibi İsrail devleti 1948 yılında Balfour Deklarasyonu uyarınca kurulduğunda Türk dış politikası Atatürk'ten devir aldığı prensipleri devam ettiriyordu. Bunların başında barışçılık, kültüre dayanan iş birliği, medeni insanlık ailesinin onurlu bir üyesi olmak geliyordu. Atatürk'ün dış politikasının diğer bir önemli özelliği de gerçekçiliği ve maceradan dikkatle uzak kalma iradesidir. Bu tavrın tabii sonucu da dış siyasette çok ihtiyatlı davranmaktır. İşte bütün bu esaslar Atatürk'ten sonra da Türk dış politikasına yön vermiş, rehber olmuştur. AKP iktidarından sonra işlerin tamamen değiştiğini görüyoruz. Mezhepçiliği esas alan Müslüman Kardeşler ideolojisini benimseyen bir dış politika anlayışı bu dönemde bir ileri bir geri uygulamaya girmiştir. Türkiye böylece Batı ittifakı içerisinde daha önce imzalanmış olan bütün anlaşmalara bağlı kaldığı iddiasına rağmen laiklik prensibi bir kenara itilmiş ve çok ciddi bir biçimde mezhepçilik ön plana geçmiştir. Çok partili sisteme geçildikten sonra dış politikada 1948'i takiben en çok sömürülen konunun İsrail olduğunu görüyoruz. Tarihi bağlarımız olan aynı dinin mensubu bulunduğumuz Arapların hak ve menfaatlerini gözeten Türk dış politikası İsrail'e karşı da aynı objektiflik içinde olmuştur.

Ne yazık ki bu akılcı, gerçekçi Türkiye'nin menfaatlerini isabetle kollayan politika Sayın Erdoğan'ın Başbakanlığında zaman zaman Gazze, Filistin için döktüğü gözyaşlarıyla ıslanmış, İsrail'e çatan demeçler vermiş, İsrail'i tehdit etmiş fakat uygulamada her şeyi İsrail'in lehine düzenlemiştir.

Kanun değiştirildi

Türk hukuk sistemine göre bir yabancı ülke vatandaşının Türkiye'de şehirlerde gayrimenkul alabilmesi mütekabiliyet şartına bir başka deyişle o ülkenin Türk vatandaşlarına toprak satmasına bağlıdır. İsrail yabancılara toprak satmaz. Bu konudaki hukuki mevzuat değiştirilmiş ve İsrail vatandaşlarının Türkiye'de şehirlerde istedikleri kadar gayrimenkul satın almaları imkânı sağlanmıştır. Türkiye'de bütün yabancılar için köylerde gayrimenkul satışı kanunla yasaktı. Köy kanununa Atatürk el yazısıyla:"Köylerde yabancılara gayrimenkul satılamaz" maddesini eklemişti. AKP bu kanun maddesini de değiştirmiş yabancıların köylerde gayrimenkul satın almalarını serbest bırakmıştır. Cumhuriyetin ilk döneminde yoksulluk şartlarında kurduğumuz iftihar etmemiz gereken kurumlardan Maden Tetkik Arama Enstitüsü karış karış ülkeyi taramış, nerede hangi maden var tespit etmiştir. Ancak teknik imkânları rezerv miktarını tespite yeterli olmadığı için bu işi dünyadaki başarısı tescil edilmiş devletlere yaptırmıştır. AKP sağını solunu düşünmeden yabancılara köylerde gayrimenkul alma iznini verince o maden konusunda rezerv çalışması yapmış ülke Türkiye'ye gelip maden sahalarını satın almıştır. Böylece sadece topraklarımızı değil, yeraltı zenginliklerimizi de satmak gibi bir gafletin de hizmetkârı olduk.

AKP İsrail'e tehditler savururken, TÜİK verilerine göre AKP'nin iktidara geldiği 2002 yılında İsrail ile ticaret hacmi 1 milyar 406 milyon dolar iken 2012 yılında bu rakam 4 milyar 40 milyon dolara kadar yükselmiştir.

Ciddiyet tahrip edildi

AKP'nin Suriye politikasının Türkiye'nin ne kadar aleyhine olduğunu zaman gösterdi, gösteriyor. Ancak bu politika İsrail'in çıkarlarına mükemmel hizmet ediyor. Bu gerçekler ortadayken İsrail'in gelişme ihtiraslarının Türkiye için ifade ettiği tehdit apaçık görülürken Sayın Erdoğan'ın "kardeşim" dediği, ailece birlikte tatil yaptığı Esad'a düşmanlığını anlamayı takdirlerinize bırakıyorum...

1963 yılından bu yana onlarca Türk hükümetinin İsrail'in üyeliğine vize vermediği OECD konusunda AKP, 2010 yılında vetoyu kaldırdı. AKP Genel Başkan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, HAS Parti'nin başında iken, bu konuya ilişkin olarak; "Erdoğan'ın kalbi Ali, dili Muaviye söylüyor" demişti. Tayyip Erdoğan'ın "One Minute" çıkışına dikkat çeken Numan Kurtulmuş, gerçek eleştirinin uygulamalarda olması gerektiğini vurgulamıştı.

AKP iktidarı 13 yılda devlet hayatımızın temeli olan ciddiyet ve millî menfaat çizgisini tahrip etmiştir. Dünün güvenilen, saygı duyulan Türkiye'si yerine sayelerinde önemli başkentlerde sefaretleri kapalı Türkiye'ye gelinmiştir. Yaklaşan seçimde aziz milletimiz artık gafletten uyanmalı, bu gerçekleri görmelidir.
Yazan: Dr. Agâh Oktay GÜNER

http://www.tesav.org/AOG_gaflettenuyanalim.html

..

10 Ağustos 2015 Pazartesi

GOP Belediye Başkanı Erhan Erol'a imar suçlaması



GOP Belediye Başkanı Erhan Erol'a imar suçlaması


Ahmet Ömer KİBAR 
av.a.kibar@gmail.com


Gaziosmanpaşa Belediye Başkanı Erhan Erol hakkında evrakta sahtecilik ve görevi kötüye kullanma suçlamasında bulunuldu. Avukat A.Ömer Kibar mahkemeye yaptığı suç duyurusunda, Başkan Erol ve belediye çalışanlarının yargılanmasını talep etti. 
Gaziosmanpaşa Belediyesine yönelik, " Arsa Alım - Satımı, İhaleler, Ödemeler ve Tahsilatlarla ilgili İmar Yolsuzlukları, Zimmet, İrtikap ve İhaleye Fesat Karıştırmak ” gibi ciddi suçlamalarda bulunuldu.

GOP Belediye Başkanı Erhan Erol ve belediye çalışanları hakkında suç duyurusunda bulunan Avukat Ömer Kibar, " Suçların oluşumuna dair ciddi bulgular var. 

En az 1 katrilyon TL. İmarda büyük vurgun söz konusu. Hile ve sahteciliğe dayalı olan, iddialarımıza konu olayların aşamaları, onlarca somut delil, belge, bilgi, 
bulgu ve ciddi emarelerle ispatlıdır. Elimizde 3 bin sayfayı aşan belge mevcut" dedi.

UÇAN ARSA İCAT EDİLDİ

Kibar'ın GOP Belediyesine yönelik en önemli suçlamalarından biri de arsaların yürütüldüğü iddiası. Kibar, " Belediyeler İmar Yasasına aykırı olarak vatandaşın 
İmar Parselli arsalarını okul yeri yapamazlar. Birbirinden çok uzak ve ayrı ayrı yerlerdeki parsellerin ( Sözde ) birleştirilip okul yeri yapılması için parsellerin yürümesi veya uçması gerekir…Uçan arsa mı icat edildi ? Vatandaş, 36 yıldır yasaya aykırı işlemler tesis edildiğinden 20 trilyon değerindeki parsellerin bir karışından yararlandırılmadığı gibi 18 yıldır, hukuk sürecinde 1,5 trilyona yakın Adli ve İdari mercilerde masraflar ödemek zorunda kalmıştır.

Tüm bunlara karşın usul ve yasaya aykırı olarak 877.000 TL brüt para ödemesiyle parseller adeta gasp edilmek isteniyor." şeklinde açıklamada bulundu.

http://www.Cafesiyaset.com/gop-belediye-baskani-erhan-erola-imar-suclamasi_375750.html#ixzz2lhBR9SRJ 

Not : Lütfen şayet içeriği bizim gibi onaylıyorsanız, bu metni tüm önemli sitelere ve ülkede düşüncesi ne olursa olsun NAMUSLU her insanın mailine ulaştırın


Erhan Erol





Mahkeme Kararı


..
..

EDEP YAHU



EDEP YAHU ...!








diyerek görevlilere sesleniyoruz, belki duyarlar diye... !!! ( Kamuoyunun dikkat ve takdirlerine saygıyla sunulur. Av.Ömer KİBAR )..,


Suç VAR Suçlu YOK !..
ARSALARI KİM  YÜRÜTTÜ ?
Her iki Belediye Başkanı da İslami mantığa göre de koltukta oturma hakkını kaybetmiştir.”

Gaziosmanpaşa ve Sultangazi Belediye Başkanlıkları nedense (!)

                 SUSKUN KALIYOR !!!

KAMU VİCDANI - Her İki Başkandan - MÜŞTEKİDİR !
Özellikle Başkan Cahit Altunay , birilerine “ MENFAAT ” mi sağlama çabasında ?

İşte yeni bir Mahkeme Kararı ve Mahkemenin Savcılığa Suç duyurusu !

Mahkeme; "  SUÇ var,  ayrıntılı YARGILAMA yapılması gerektiğine  "  dair KARAR verdi

ayrıca Cumhuriyet Başsavcılığına da SUÇ DUYURUSU' nda bulundu.

ARAZİ MAFYASI İŞ BAŞINDA !

Belediye, Adliye, Tapu ve Avukatın işbirliği TUZAKLARI

iddialarımız her aşamasıyla 2.000 sayfayı aşan delilleriyle tek tek ispatlıdır.

Tüm bunlar, medyada haber konusu olup, çarşaf çarşaf yayınlanıyor,

Kanunlar işletilmiyor mu ?  Yolsuzluklar himaye mi ediliyor.?

Onlarca somut delil, belge, bilgi, bulguları Adli ve İdari makamlara sunuyoruz, etkili bir işlem yapılmıyor!

Yolsuzluk Belgeleri örtbas mı edilmek isteniyor , mağduriyetler de giderilmiyor.!

Tüm bunlar, medyada haber konusu olup, çarşaf çarşaf yayınlanıyor,

İçişleri Bakanlığı aylardır Soruşturma İzni vermiyor, Mülkiye Başmüfettişi de görevlendirmiyor !

Vatandaş, servet değerindeki arsalarının " hile ve sahteciliklerle " adeta gasp edilmesine SEYİRCİ KALIR MI?

“YOLSUZLUK İDDİALARI AYYUKA ÇIKTI, YALANSA TEKZİP ET, DEĞİLSE AÇIKLA ...” diyerek,

 70 Milyon önünde adeta MEYDAN OKUYORUZ…

SUÇLAR tüm çıplaklığıyla ortada, iddialara konu olan SUÇLULAR kim bilir (!) nerede… !

Siyasi hırs ve siyasi çıkarlar uğruna yapılan işlerin ceremesini, namuslu  vatandaşlar mı çekmeli?

" EDEP YAHU ...! "  diyerek görevlilere sesleniyoruz,belki duyarlar diye...

Bazı TRİLYONLUK ARSALARIN Tapu Sicillerindeki SAHTECİLİK, YOLSUZLUK iddialarının artık aşikar olduğunu, 

TAPUDAKİ SAHTECİLİK iddialarının MÜFETTİŞ marifetiyle incelendikten sonra,

bunları ört-bas etmek için yine SAHTE belgeler üretildiğini,

MIZRAK ARTIK ÇUVALA SIĞMIYOR misali Resmi Yazışmalara yansıdığını,

ATEŞ TOPU gibi birbirlerine attıklarını ,

Bazı görevlilerin ÜÇ MAYMUNU OYNAMAK çabasında olduğunu,
YOLSUZLUK iddialarının ÇOK BÜYÜK BOYUTTA olduğunu,
BİR Vatandaşın,  organize SAHTECİLİKLERİ tek tek ortaya çıkartıp,

Elindeki BİNLERCE sayfalık  bilgi ve belgelerle  ve MAHKEME KARARLARIYLA,

HAK ve HUKUK ARADIĞINI, HESAP SORDUĞUNU ,

ADLİ VE İDARİ MERCİLERDE ETKİN BİR İŞLEM YAPILMADIĞINI,

ARSALARININ , SAHTECİLİKLERLE ADETA TALAN EDİLMEYE ÇALIŞILDIĞINI,

 ..........BİLİYOR MUSUNUZ ...  ?

2 sayfa belge örneği ektedir.Yüce Türk Adaleti ergeç tecelli edecektir . Tüm bu iddialarımız somut delil, bilgi, belge ,bulgu ve emareler ile ispatlı olup, bizde oluşan kanı budur.

Bizler, sadece gerçeğin ve Adaletin peşindeyiz ! Basına ve kamuoyuna saygıyla duyurulur. 08.06.2013 Av.Ömer KİBAR

Adaletsizliklerin en büyüğü adil olmayıp adil gibi görünmektir ! (Eflatun)

Not : Lütfen şayet içeriği bizim gibi onaylıyorsanız, bu metni tüm önemli sitelere ve ülkede düşüncesi ne olursa olsun NAMUSLU her insanın mailine ulaştırın

..